çok küçükken hergece gördüğümüz kabuslardır. örneğin ben her gece çirkin ve korkunç suratlı bir cücenin beni evin tuvaletinde köşeye sıkıştırıp, bir yandan burnuma elindeki mandalları takarken, diğer taraftan da yaramazlık yapma, anneni üzme dediğini hatırlarım. o cücenin suratı hayal meyal aklımdadır.geceleri bu kabusu tekrar yaşamamak için uyumak istemezdim.
biraz daha büyüyünce, kabus şekilleride değişti. sanırım ilkokul zamanlarıydı. rüyamda, annem, babam, ablam, oturma odasında oturuyorlar. ben odamda ranzanın alt katında yatıyorum. üst kattan siyah paltolu ve şapkalı, elinde bıçağı olan biri iniyor. bana doğru bakıyor, ben gözlerimi kapatıyorum. uyuduğumu düşünüp yanımda geçip, annemlerin olduğu odaya doğru yöneliyor. elinde bıçakla onları izlemeye başlıyor. ben o kadar korkuyorum ki, devamında sıçrayarak uyanıyorum. bu kabusun sonunu hiç göremedim. yaşım ilerleyince, çevremdeki bir çok kişininde buna benzer kabusları çocukken gördüğünü farkettim. kim bilir, belkide psikolojide bir açıklaması vardır.
Her gün evin önüne gelip de cırlak sesiyle ' kaynana kaynana, acıyorum sana, kaynana değil de 4 bacaklı dana' şeklinde şarkı söyleyen Saadettin'i robot kovaladığında, robottan korkmama rağmen kabustan kahkaha atarak uyanan tek çocuk olabilirim!
garip anlardır ve çok korkutur. gece bir çok kutu üzerine çıkıp gökyüzüne ulaştıktan sonra ordan düşme hissini hissedersin. gece bir irkilme ile uyanırsın.