her oyun oynadığınızda düşersiniz, her düştüğünüzde yaralarsınız.
saklambaç oynarken büyüklerin peşinden gitmeye çalışan çocuksunuzdur, bir türlü taşlı yerleri atlatamayıp düşer kalkarsınız. Bisiklet sürersiniz ama düşer kalkarsınız. Futbol oynarken küçükseniz illa top çarpar düşersiniz, ama yine kalkarsınız. güçlüdür çocuk zira. her seferinde kalkar.
her seferinde düştüğünüzü ailenizin mümkün olduğunca geç görmesi için elinizden geleni yaparsınız. ellerdeki ve dirseklerdeki yaralar, akşam yemeği esnasında hemen sizi ele verirken, dizlerinizi ise banyo yapana kadar saklayabilirsiniz.
bazen nasıl saklayacam bu kadar büyük yarayı diye düşündüğünüz olur, bazen, yeni pantolonunuzun yırtıldığını saklayamamaktan korkarsınız.
saklarsınız, çünkü o çamurlu pis yaranızın, enfeksiyon kapmaması için önce yıkanıp sonra tendürdiyot ile silinmesi işlemi vardır. Bağırtır insanı her seferinde.
ama en güzeli, o yaraların kabuğunu soymaktır. Kaşınır batar, tekrar tekrar kanar. dokunma dokunma derler hep ama boşuna. bir köşeye sinilir, o kabuk da soyulur!
üstüm kirlenir, karizmam bozulur derdi olmadan koştura koştura fütursuzca oyun oynayan her çocuğun başına gelebilecek müthiş olaydır. eve geldiğinde anne ve babanın şefkatla yaralarını sarması, ha bire ne durumda diye bakması da işin en tatlı yanıdır.