her oyun oynadığınızda düşersiniz, her düştüğünüzde yaralarsınız.
saklambaç oynarken büyüklerin peşinden gitmeye çalışan çocuksunuzdur, bir türlü taşlı yerleri atlatamayıp düşer kalkarsınız. Bisiklet sürersiniz ama düşer kalkarsınız. Futbol oynarken küçükseniz illa top çarpar düşersiniz, ama yine kalkarsınız. güçlüdür çocuk zira. her seferinde kalkar.
her seferinde düştüğünüzü ailenizin mümkün olduğunca geç görmesi için elinizden geleni yaparsınız. ellerdeki ve dirseklerdeki yaralar, akşam yemeği esnasında hemen sizi ele verirken, dizlerinizi ise banyo yapana kadar saklayabilirsiniz.
bazen nasıl saklayacam bu kadar büyük yarayı diye düşündüğünüz olur, bazen, yeni pantolonunuzun yırtıldığını saklayamamaktan korkarsınız.
saklarsınız, çünkü o çamurlu pis yaranızın, enfeksiyon kapmaması için önce yıkanıp sonra tendürdiyot ile silinmesi işlemi vardır. Bağırtır insanı her seferinde.
ama en güzeli, o yaraların kabuğunu soymaktır. Kaşınır batar, tekrar tekrar kanar. dokunma dokunma derler hep ama boşuna. bir köşeye sinilir, o kabuk da soyulur!
yeni aldığın kıyafetleri sokakta oynayan arkadaşlarına göstereyim diye giyip dışarı çıkarsın da annen geç oldu diye çağırınca üzüntüyle dönersin ya hani.. o dönüş esnasında da ayağın takılıp düşersin.. diz kapağındaki yara kabuklarıyla oynamak ne kadar güzeldir ki izleri sen kocaman bi çocuk olana dek kalır.
üstüm kirlenir, karizmam bozulur derdi olmadan koştura koştura fütursuzca oyun oynayan her çocuğun başına gelebilecek müthiş olaydır. eve geldiğinde anne ve babanın şefkatla yaralarını sarması, ha bire ne durumda diye bakması da işin en tatlı yanıdır.
hem ellerinin hem dizinin üstüne düşmek var ki bir de eller ayrı acır hatta kanadığıda olurdu, diz paramparça olmuş.tentürdiyot sürmesinler diye ''bişey olmadı ki.'' der oyuna devam ederdim.saklambaç oynardık sokakta.sonra her nasıl olursa annem beni saklandığım yerde bulur kucaklar eve götürürdü.ve o kaçınılmaz son, tentürdiyotla buluşmamız gerçekleşirdi, üstüne kolonya ellere of .düşünürken bile canım yanıyor be sözlük.
bisiklet sürmeyi yeni öğrenen fidm henüz 5 yaşındadır. bir pazar günü motogp izleyip gaza gelir ve babasını parka gitmeye ikna eder. parkın basketbol sahasının beton zemininde tam bir yarışçı gibi yatırır kırmızı, dolgu tekerlekli ufacık bisikletini. virajdan çıktığında ise dizinin bir kısmını beton zeminde bıraktığını fark eder. *
her çocuğun başına gelmiş hadisedir işin en zevkli yanı o yaranın iyice kabuk bağlayıp sonra büyük bit zevkle soymaktır dönsek çocukluğa bir daha düşsek yine dizlerimizi yaralasak ve yine yaranın kabuğunu büyük bir zevkle soysak (bkz: hey gidi günler hey)
Dünya'nın en büyük acısının bu olduğunu düşündürürdü bana her düştüğümde . Ama işin gerçek yüzü hiçte öyle değilmiş be sözlük . Çocukluk güzel velhasıl saf ve temiz .