mutluyduk, hayallerimiz kimsenin yıkamayacağı türdendi. neden yalan söyler, nasıl iki yüzlü olabilir insanlar, çıkarları uğruna yapmayacağı yoktur öğrenmemiştik henüz. mutluyduk, sorumluluğumuz yoktu, masallardaki gibiydi dünya, mutlu sonlar vardı iyi insanların dünyasında. kötü sonları gördük, kötü hissettik, zamanla biz de kötülükle dolduk, mutsuz olduk. bir de şu dizelerdeki gibi eskidendi:
Hani herkes arkadaş
Hani oyunlar sürerken
Kimse bize ihanet etmemiş
Biz kimseyi aldatmamışken
Hani biz kimseye küsmemiş
Hani hiç kimse ölmemişken
Eskidendi,çok eskiden
evvel zaman içinde dostlar
ağaçlara ev kurardık
tatlı bir düş içinde
bir yere bir göğe bakardık
gönlümüz kuş gibiydi dostlar
dünyaya kanat açardık
tutsak değildik zamana
başına buyruk yaşardık
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
ay büyülüydü, yakamoz, deniz
ardından koştuğumuz o baharlar
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
artık dönemesek de geriye
ardından koştuğumuz o zamandır
o zaman bu zamandır dostlar
ne ister neyi özleriz
denizini arayan
akarsulara benzeriz
pencereler bırak açık kalsın
geceleri yağmurlar yağsın
günebakan düşlerimiz
yağmur sesiyle çoğalsın
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
ay büyülüydü, yakamoz, deniz
ardından koştuğumuz o baharlar
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
artık dönemesek de geriye
ardından koştuğumuz o zamandır..
walkman den grup vitamin dinlerdik ve boşalmış küçük meyva suyu kartonunu patlatırdık ayrıca da kenan doğlu uzun saçlıydı ve parlement sinema kulübünü seyredememekti bizim için pazartesi sendromu.
büyüyüp koca adam olacağımızı düşünürdük ancak büyüdükçe mutsuzlaştık.
çocukken sıkıntılar babanın ortadan kaldırabileceği büyüklükteydi. ağlayan bizdik, büyük olan baba, yok olan küçük sıkıntılar..
şimdi karşılarında biz küçücük kalıyorken, babanın üzülüp gözyaşlarını feda etmesi bile yetmiyor içimize oturmuş olan öküzlerin yok olmasına.
sırf bu yönden bile haklı tespittir.
çocukken biz daha mutluyduk. hepimiz.
evet daha mutluyduk çünkü çocukken şimdi herkesten çok uğraştığımız, didiştiğimiz, kavga ettiğimiz ve kaçamadığımız bir benlik algısı yoktu. biz büyüyünce büyüdü kendimizle çekişmemiz, sevdiklerimiz, nefret ettiklerimiz... hayallerimizi gözümüzün içine baka baka suya düşürmelerini izliyoruz şimdi. oysa ki çocukken böyle miydi? annemizin elinden tutup gezerdik oradan oraya ve hiç bir şeyi dert etmezdik, annemizin almadığı o oyuncaktan başka...
içimizdeki çocuğu öldürmememiz gerektir o zaman. çocukluk neydi? saflık, çıkarsız sevme, egosuz bağlanma, oyunlar oynama, planlar yapmamaydı. çocukluk temiz olmaktı. o halde sıradaki parça hep çocuk ve çocuk kalanlar için geliyor. arkadaşım eş, arkadaşım şek... öhhm
genelde büyüyüp, hayatın sillesini yemiş insanlarımızın dile getirdiği çocukken daha mutluyduk, daha masumduk, çıkarsız kocaman dünyamız vardı gibilerinden sarf ettikleri söz dizicikleridir.