babam o gün erken çıkmıştı. normalde sobayı yakıp giderdi. annem de sobayı yakmayı bilmiyordu, ben de bilmiyordum tabi. annem kapağı açmadan sobaya yağ döküyor odun koyuyor gaz maz ne gerekiyorsa, e kapağı açmadığı için oksijen girmiyor ve yanmıyor. annem de en sonda kapağı açıyor ve sobadan bir alev yükseliyor annemin ne kaşı ne de kirpiği kaldı.
bir gün de bana bakarak yürüyordu, önünde bu yollardaki ışık direkleri vardı. ona çarptı ve düştü. yoldan geçen bir kadın yardım etse mi gülse mi bilemedi. annem de o sırada bana bağırıyor tabi. senin yüzünden hep diyordu.
1989 yılında sabit telefon hatları henüz tüm evlerde yoktu. biz de gurbetteki yakınlarımızda ailecek konuşmak için komşumuzun evine giderdik. annem telefonun başında oturup ablamın aramasını bekliyor ve...
sesini incelterek seviyormuş havası yaratmak.
giysilerinizin kapatamadığı derinizi fırsat buldukça ısırmak.
Özellikle anneler çocuklarının yanaklarından öperlerken öyle bi kuvvet uygularlar ki o yanağa çocuk boynunun acısını mı düşünsün yoksa annenin öpücüğüne mi sevinsin bilinmez ve çocuğun yüz ifadesi ağlamaklı bir hal alır. Eğer anne öpmeyi hemen bırakmazsa çocuk bağırarak karşılık verir.
gece geç vakit, yaz akşamı, ağustos filan olmalı tam bilemiyorum. asker uğurlama konvoyları geçiyor sahil yolundan, annem elma yiyor. şaşkın bakışlarımız arasında koçanını oturduğu bankın ardına asker konvoyunun geçtiği caddeye doğru salladı ardına hiç bakmadan.
az sonra baktık konvoyda iki araç durmuş, birkaç kişi birbirine girmek üzere ne fırlattınız lan siz temalı bir şeyle ilgili konuşuyorlar, olay karakolluk kavga olmak üzereydi.
annemin tuttuğu futbol takımını tutmuyorum diye seni evden atarım tehditleri.
yemek yemiyorum çok zayıfım diye endişelenip hemen atari almıştı eve. ben orada mario snowbrs falan oynarken kim bilir kaç tabak yemek yediriyordu günde. tren geliyoor deyip ağzıma yemeği tıkardı.
makarna yemeyi o zamanlar sevmiyordum sanırım ki annem ketçapla üstüne fil, kedi, kalp gibi şekiller çizerdi. ahaha düşünceli kadın ya yerim.
kakül yakışmadığı halde kakül kestirirdi bana hep. saçların daha güçlü olur düşüncesiyle de erkek çocuğu gibi kestirirdi saçımı. kıpkısa saç ve kakül. evet muhteşemdi.
otobüsle istanbula gidilir.anne hafif uyumaktadır.güzel bir ormandan geçerken anne dürtülür
ben : anne bak orman ne kadar güzel
anne hafif uyumaklı :ağaçlardan hiç bir şey göremiyorum ki
gece uykusundan önce tuvalete götürmelerine rağmen bir türlü altıma işeme huyundan vazgeçemeyen benim için annemin kaynayan çaydanlık buharını popoma tutması ve bunda başarılı olması hala beni en çok yaran olaydır.
pazardan alınan terliğin arkasına lastik bağlamak.
burda amaç terliğin, çocuğun ayağından çıkmasını engellemektir. beni küçükken yarardı bu olay fakat şimdi anlıyorum ki gayet mantıklı bir hareketmiş.
-uzun süre kışın kilotlu çorap giymiştim..çorabın üstüne pijama onun üstünede okul pantolonu giydirmişti...birde nasıl yapıyordu bilmiyorum ama çorabın lastiğinden tutup sallıyordu beni çorap üstüme otursun diye. (kız değilim lan)
-işten eve gelince direk "hadi mutfağa ders zamanıııııııııı" la bi git soyun,git bir elini yüzünü yıka..
4 yaşında ilk defa top oynamak için,tek başıma bahçeye indiğimde benden büyük beboşlar gelmişti "bizde senle oynamak istiyoruz" dediler ve akabinde götüm yırtılıcasıya anırınca annem camdan bakıp "uzak durun oğlum dan ha lan hoşt" falan diye bağırıp ardından 5. kattan çocuklara yumurta fırlatmıştı kadın. tabi bu bir kere olmuştu...
yemeği yediremeyip belli bir süre geçtikten sonra sabırlar tükenmiş olup, sinirler de bir hayli gerilmiştir. uzanan son kaşığın da ağza giremediğini görünce annemiz tabağı alıp kafanızdan aşağı bir güzel boşaltır. ***
-sinirlendiğinde kaçma buraya gel yoksa daha çok döverim diye tehdit etmesi
-saçlarımı yolarcasına toplaması
-attığı terliği ıskalayınca getir buraya diyerek istemesi ve tekrar atıp tutturması
-misafirlikteyken yaramazlık yapınca gözlerini pörtleterek bakması (tüyler diken diken olur!)
-sabah kahvaltıda peyniri zeytini sayarak önüme koyup bunlar bitecek demesi!
kışın okula giderken giydirdiği kalın kültolü çorabı çekebilmek için bel kısmından tutup çocuğu da kaldıp bir kaç kez sallamak suretiyle çorabı ideal hizaya getirmesi. o çorap akşama kadar düşer ve kız çocuk kısmısı kış aylarında anı ** neredeyse dizlere düşmüş kalın çorapla dolanır.
küçükken yolda gördüğüm kedi yavrularını eve alalım diye mızmızlanırdım anneme, o da şimdi işimiz var dönüşte alırız derdi. tabi aradan geçen saatlerden sonra o kedilerin yerinde yeller eserdi haliyle. ne güzel kandırırdı beni...
pahalı ve muhtemelen hediye olarak gelmiş güzel oyuncakları saklayıp, onları kendince isim takıp yarattığı hayali bir çocuğun gece gelip çaldığını söylemek. amacı ben biraz daha büyüyüp oyuncağın değerini bilicek kıvama geldiğimde onları bana vermekti ama galiba ben hiç büyümedim. nerde lan onlar!
yaramazlık yapan abim korksun dıye ağzına biraz acı biber süreyim derken yanlışlıkla kavanozu çocuğun ağzına boşaltmak. akabinde 2 gün ağlamak! çocuk ölüyodu nerdeyse o ayrı.