daha ben doğmadan bir sürü çeyiz hazırlamış olması. hani evleneceğim zamanı bile düşünerek hareket etmiş öyle böyle değil. torun kısmına geçemeden birileri durdurmuş allah razı olsun. **
büyüdüğümde ne olacağımı o günden anlamış olamalı ki, istediğim şey olmayınca ben deli gibi yerlerde sürtünerek ağlarken elinde ısıtılmış kebap şişiyle karşıma dikilip ayağımın altını elindeki şişle hafif dokundurarak yakması. o kadar azgınmışım demek ki hala izi mevcut ayaklarımın altında.
tişörtümün etiketini tam kesecekken elimden makası alıp "sen tişörtü kesersin ver ben keseyim" deyip tişörtüme koca bir delik açmak. o gün bu gündür kendi etiketlerini de bana kestirir.
Aşırı yaramazlık yapılan bir gün esnasında anne tuvalete girer. Ve çıkınca "anneee" diye seslenen çocuğa "ben senin annen değilim, anneni uzaylılar kaçırdı. Eğer uslu durursan geri getirecekler" der. Ve tüm bunları derken robot gibi davranır. Esas komik olan ise, uzun süren sakinliğin ardından annenin yeniden tuvalete girmesi ve cıkınca " ben geldim" demesinin üzerine şaşkın yavrucağın "anneee,anneciiğimm seni çok özledim" diyerek anne boynuna atlamasıdır.
üst kattaki neşe teyzenin, biz ailecek balkonda kahvaltı ederken, halı silkelemesi üzerine annemin küfrederek halıya uzanması ve halıyı tuttuğu gibi aşağıya atması.
beyaz olan telefon kılıfımın zamanla pislikten koyu griye çalan renginden rahatsız olup kaynar suda çitileye çitileye yıkamak ve suyun sıcaklığından kabın içindeki telefonu tutan siyah aparatın yapıştırıcısı çözülünce
'hitleri yakan yahudi bak oğlum içinden bi tane daha kılıf çıktı bunun' demesi.
evet çocukken yaşamadım ama yine de anlatmak istedim. canım anam 50 lira vermiştim ben o kılıfa hem içim acıdı hem güldüm.
Küçükken ceketimin düğmesini yutmustum ertesi gün kakamdan çikmişti annemde yikayip geri dikmisti ozamanlar umrumda degildi ama simdi hala gulerim. Pis kadin sanki baska dugme yok. Ahh benim minik tosbaam yahu cok seviyorum bu kadini cok.
balkonda çamaşır asarken bir aylık maaşı ayip olmasin diye üstüne geçirdiği gömleğin cebinden aşagı düşürmesi. tüm paranin savrulması. tam o sırada mahalleden arkadaşlarla balkonun altında evcilik oynuyor olmamız. tüm arkadaşlarımın " ooo sağol ... abla , çok iyisin " şeklinde anneme seslenmesi. annemin ağlamaklı olması . tüm paralari toplayıp, ona götürmemiz. neyseki biz çocuklar oradaydık o an.
mahallenin piçi davut, ona yardımcı olan faruk ve sadece koşan hunharca aktif ben.
farukların ev sahibinin kızı vardı betül abla. ve bizim karşı evde oturan benden bir yaş küçük ve şuan arkadaş olduğumuzu söyleyebileceğim mine.
bizimkiler bişeye atarlanmış da hatırlamıyorum. mahallenin başında terkedilmiş 1 oda bir mutfak gibi bir halden oluşan küçük yıkıntı ev vardı. Onun kapısına tebeşirle betül abla ve mine'ye hakaret dolu şeyler yazmışlar.
Ben de liseye kadar ağzından küfürlü kelime çıkmamasına özen gösteren biriydim. tabi o zamanlar da 8 yaşındayız en fazla. mine ve betül abla bi bakıyorlar kapıya küfürler. kapının önünde oturan komşulara söylüyorlar.. annemin kan beynine sıçrıyor. diyor gelsin gebertecem onu.
bi de diğer komşular da gazı verince, hele faruk'un babaannesi 'bizim oğlan yapmaz sizinki yapmıştır' demesi, annemin de sanki beni tanımıyormuş gibi gaza gelmesi olayı çığrından çıkardı.
o aralar sıkılmış kadınların etrafında dolaşıyoruz. işte anneme laf atıp kaçıyorum derken bi ara sohbete dalmışım sen o dalgınlıkta annem yerden kaptığı ince dikenli dalı al kafama vur. acımasından değil de, kafam delindi. belki liseye kadar o kanayan yer sürekli yara kaldı. saç kestirirken makina takılır, normal zamanda ise kepek birikip konaklama denen şey yapıp kanatırdı orayı. bi de vurduktan sonra ben ağlayınca sarılıp susturmaya barışmaya çalıştıydı.
he bi de demeden edemeyeceğim. bizim evde bi çay makinası vardı babam getirmiş ama kullanılmıyor. ben de ilkokulda en iyi tasoculardan biriyim. her gün yanımda fazladan 15 20 taso ile geliyorum ve o çay makinasına atıyorum. öyle ki ağzına kadar dolu. annem de her gün biraz biraz alıp sobaya atarmış. ulan o kadar çok kazanıyorum ki gidenlerin farkında değilmişim.
8x4 marka deodorant almak için girdiği mağazadaki görevliye '32 alabilir miyim?' demesi.
okulda giymem için bana komşu mahallelerden farkedilecek kadar parlak, aşırı püsküllü ve kırmızı bir ipten kürk işlemesi. giymeyince neden giymiyorsun ki diye sorması. (evet 1 defa hatırı için giydim)
bilenler bilir eskiden sağlık ocaklarında değil de devlet hastanesinde muayene olmak için sevk kağıdı denilen bir şey gerekirdi.
annem sevk kağıdını aldıktan sonra eve gelip öğleden sonra hastaneye gitmeye karar verir. ama giderken sevk kağıdını değil banka dekontu alır. işlemi yapacak olan memur bununla olmaz abla deyince de ben hep bununla geliyorum der. bu da böyle bir anımızdı işte.