otobüsle istanbula gidilir.anne hafif uyumaktadır.güzel bir ormandan geçerken anne dürtülür
ben : anne bak orman ne kadar güzel
anne hafif uyumaklı :ağaçlardan hiç bir şey göremiyorum ki
annemin tuttuğu futbol takımını tutmuyorum diye seni evden atarım tehditleri.
yemek yemiyorum çok zayıfım diye endişelenip hemen atari almıştı eve. ben orada mario snowbrs falan oynarken kim bilir kaç tabak yemek yediriyordu günde. tren geliyoor deyip ağzıma yemeği tıkardı.
makarna yemeyi o zamanlar sevmiyordum sanırım ki annem ketçapla üstüne fil, kedi, kalp gibi şekiller çizerdi. ahaha düşünceli kadın ya yerim.
kakül yakışmadığı halde kakül kestirirdi bana hep. saçların daha güçlü olur düşüncesiyle de erkek çocuğu gibi kestirirdi saçımı. kıpkısa saç ve kakül. evet muhteşemdi.
gece geç vakit, yaz akşamı, ağustos filan olmalı tam bilemiyorum. asker uğurlama konvoyları geçiyor sahil yolundan, annem elma yiyor. şaşkın bakışlarımız arasında koçanını oturduğu bankın ardına asker konvoyunun geçtiği caddeye doğru salladı ardına hiç bakmadan.
az sonra baktık konvoyda iki araç durmuş, birkaç kişi birbirine girmek üzere ne fırlattınız lan siz temalı bir şeyle ilgili konuşuyorlar, olay karakolluk kavga olmak üzereydi.
sesini incelterek seviyormuş havası yaratmak.
giysilerinizin kapatamadığı derinizi fırsat buldukça ısırmak.
Özellikle anneler çocuklarının yanaklarından öperlerken öyle bi kuvvet uygularlar ki o yanağa çocuk boynunun acısını mı düşünsün yoksa annenin öpücüğüne mi sevinsin bilinmez ve çocuğun yüz ifadesi ağlamaklı bir hal alır. Eğer anne öpmeyi hemen bırakmazsa çocuk bağırarak karşılık verir.
1989 yılında sabit telefon hatları henüz tüm evlerde yoktu. biz de gurbetteki yakınlarımızda ailecek konuşmak için komşumuzun evine giderdik. annem telefonun başında oturup ablamın aramasını bekliyor ve...
babam o gün erken çıkmıştı. normalde sobayı yakıp giderdi. annem de sobayı yakmayı bilmiyordu, ben de bilmiyordum tabi. annem kapağı açmadan sobaya yağ döküyor odun koyuyor gaz maz ne gerekiyorsa, e kapağı açmadığı için oksijen girmiyor ve yanmıyor. annem de en sonda kapağı açıyor ve sobadan bir alev yükseliyor annemin ne kaşı ne de kirpiği kaldı.
bir gün de bana bakarak yürüyordu, önünde bu yollardaki ışık direkleri vardı. ona çarptı ve düştü. yoldan geçen bir kadın yardım etse mi gülse mi bilemedi. annem de o sırada bana bağırıyor tabi. senin yüzünden hep diyordu.
- bir şey yaptığında "cevap ver çabuk bana" deyip, cevap vermeye kalkınca da "sus bana cevap verme" demesi
- "şunu neden yaptın" diye sorup, "anne ben böyle bir şey yapmadım" deyince "bir de yapsaydın" demesi
- eve gelen arkadaşa "yemek nasıl olmuş" diye onlarca kez sorması, çocuk güzel olduğunu söyleyince de "kabı ayrı olanın tadı ayrı oluyor" şeklinde meşhur cümlesini söylemesi.
- arkadaşlarla sokakta maç yaparken, hakem düdüğüyle beni eve çağırması (valla yapıyordu)
- bir şey istemesi, gidip götürmen, yerine oturacakken bir şey daha istemesi, onu da götürmen, tam oturacağınız zaman yeni bir şey daha istemesi
- leğende yıkarken şampuanı gözüne gözüne sokması, "anne gözlerim yanıyo" dediğinde "iyi kapat gözlerini o zaman" demesi, kör olana kadar gözlerinizi durulamaması...
örnekler çoğaltılabilir. ama neticede annedir, birtanedir...
annemin ilk çocuğu olduğum için kendisi tecrübeli bir anne değildi. Bir gün evde ne kadar tuvalet kağıdı varsa koparıp koparıp burnuma tıkmışım çocukluk işte. Annem de beni sıkıca tutmuş, eline bir tığ almış ve burnuma sokarak bütün tuvalet kağıtlarını çıkarmış. peki ya başımı aniden hareket ettirseydim anne?
çocukken evde bir şeyleri karıştırma ihtiyacı duymuşum ki gitmiş nerden bulduysam priz bulmuşum bir tane onunla oynayıp duruyorum. daha sonra annem geldi odaya baktı elimde priz var, duvarda ki prizi çıkardığımı düşünerek bir tane okkalısından tokat attı. ben ağlamaya başladım tabi doğal olarak.
annem elimde ki prizin duvarda ki hazır çalışan priz olmadığını görünce, oturdu yanıma benimle ağlamaya başladı. işin aslının öyle olmadığını görünce içim cız etti dedi, kıyamamış.
o günlerde annemin iyiliği üzerindeyken verdiği parayla daha yepisyeni ,önlerden yırtık eskitilmiş son moda kot pantolon almıştım. bir gün arkadaşlarla dışarı çıkacakken kot pantolonu ara ki bulasın evin altını üstüne getirdim. en son + anne burada kot pantolonum vardı poşetin içinde hani önlerden yırtık gördünmü ya bulamıyorum, dedim.
cevap şu:
- ha o mu ben onu eskiciye verdim, ben kimseye hatice'nin kızı yırtık, eski pantolon giymiş, dedirtmem. ayıp kızım hani para almıştın geçen gün pantolon alacağım diye, hah işte onu giysene.