--spoiler--
kucağımda kocaman iki dilim pasta olan tabak ile, filmi izlemeye başladım, o kadar huzurlu, o kadar güvendeydim ki. o pastanın tadı o kadar güzeldi ki, yıllarca çeşit çeşit tatlılar yedim, çok özel olduğu iddia edilenleri, çok önemli şeflerin pişirdiklerini, ama hiç bir zaman ne aynı tadı aldım, ne de bir tane daha istedim.
filmin ilk reklam arasında, boş tabağımı göstererek ablama baktım.
"bu son dilim ama" dedi, son olmayacağını kendi de biliyordu.
[ sözlük'te bulunan "gelmeyen pazartesi" kitabına ait yazılar, ek yazılar ile birlikte kitap olarak basıldı. bu nedenle yazıların buradan yayınını durdurmak durumundayım. anlayış göstereceğinizi umuyor, ilginiz için teşekkür ediyorum. eksper mental ]
b: abla tost yapıyom. istiyon mu?
a: yok yemiycem.
b: bak yiyeceksen söyle yapayım benimkinden vermem.
a: yok yok yemiycem.
b: emin misin?
a: yemiycem be öff.
b: limonata istiyon mu?
a: yok içmiycem.
b: bak vermem.
a: yav yemiycem anlaman mı kıt senin.
b: ulan bi de laf yiyoz be.
bu konuşmadan yarım saat sonra. oturmuşum tost ve limonataya bakıyorum. tam büyük bi iştahla ısıracam ve ablam geliyor.
a: kardeş bi kere ısırayım mı?
b: hayır.
a: bi kere lan.
b: ya hayır. o kadar sordum. isteseydin yapardım.
a: öyle güzel olmuyo. seninkini yemek daha zevkli.
mecburen verirsin tostunu için rahat etmez. bu yıllarca böyle sürdü. şimdi ben nerdeyim o nerde. senede iki kere görüyoruz birbirimizi. yakın olsak ta hep tostumu versem diyorum. olmuyor.