evlatlarınız, çocuklarınız ne kadar haylaz olursa olsun, onlara lanet etmeyiniz. Onlara beddua etmeyiniz, onlara karşı olan hüsnü zannınızı tükettiğinizi, ümidinizi yitirdiğinizi asla onlara hissettirmeyiniz.
Dünya çok kötü be çocuk ..
Çok zalim, çok yalan..
Şimdi Gül eğlen, hayat senin bugün. .
Sakın yaşamayı unutma ..
Yarın çok geç hep gülümse olur mu..
Çocuk düşlerine sımsıkı sarıl..
Bugün yaşa,
yarın sen de zalim dünyanın esiri olacaksın..
Büyüyeceksin ..
Unutma düşlerini,içindeki saf kalbi sakın unutma..
Sadece yaşa, umutla. .
Çocuklarımızla ilişkilerimiz hem onun hem de bizim hayatımızı şekillendiriyor. Ebeveyn çocuk ilişkisinde ebeveynin her hareketi, çocuğundan kendisine yansıyor. Bu nedenle anne baba her hareketi belli bir bilinçle, düşünerek yapması gerekir.
Hani çok duyduğumuz, artık klişeleşmiş bir cümle vardır. "Her çocuk bir çiçektir" diye. işte bu benzetmeyi ilk kim yaptıysa iyi ki yapmış, çok da doğru yapmış. Çünkü gerçekten her çocuk bir çiçekmiş, bunu büyüdükçe anlıyorum.
Şöyle bir baktığımızda bir çiçekle bir çocuğun birçok ortak yönü olduğunu görebiliriz. Her çiçeğin ayrı bir rengi, şekli vardır; her çocuğun ayrı bir yeteneği, özelliği olduğu gibi yani. Her çiçeğin yetiştiği toprağın özelliği, açtığı mevsim, istediği ışık miktarı farklıdır. Aynı şekilde her çocuk da birbirinden farklıdır, hepsi bir diğerinden ayrı bir ilgi, alaka ve yetiştirilme şekliyle büyümelidir. ikisi de mutlu eder insanı, çiçek açtığı zaman, çocuk da güldüğü zaman mutlu olursun. Ama en önemlisi ikisi de çok güzeldir, içine başka hiçbir şey katılmamış saf güzellik işte. Ne hoş.
Hikayenin sonu ise biraz hüzünlüdür maalesef çiçek solar, yani çocuk büyür.
Saf sevgiyi ancak onların gözünde görebilirsiniz. Çıkar ilişkisi yürütmeden sadece sizi sevdikleri için severler.
Bundan dolayı bir çocuğun sevgisini kazanmak, bir yetişkinin sevgisini kazanmaktan daha çok şey ifade eder benim için.
Bu hayattaki en masum en tatlı varlıklar çocuklardır. Bir sözüyle ya da bir gülümsemesiyle size dünyanın en güzel duygularını yaşatabilirler. Çocuklar iyi ki varlar.
Sene 2013. Abi bana halay çekmeyi öğretirse ben de ona roman havası oynamayı öğretirim dediğinde öğrendim bilgide takas usülünün hala Harika bir şey olduğunu.
Sene 2014. Kafama attığın soda şişesi ağır çekimde ilerlerken “kafanı sevvvsinler” diye bağırdığında öğrendim, Küfür ederken hala naif kelimeler kullanılabileceğini.
Sene 2015. Israrla parmak kaldırıp tüm sınıfı manipüle eden, her sorunun cevabını yalnızca kendi söyleyen arkadaşın hakkında gayet ciddi bir şekilde “Ona izin ver öğretmenim, o çok zeki bilgili bir çocuk, sanırım büyüyünce uzaya çıkacak” dediğinde öğrendim birileri uzaya çıkabilsin diye fedakarlık yapmak gerektiğini.
Sene 2016. Görme engelli sınıf arkadaşın gösteri esnasında üzerine bastığı pelerinini yırttığında sessizce yanına yaklaşıp ona sarıldığında anladım merhametin hala en insani duygulardan biri olduğunu.
Sene 2017. Otizmini ilk keşfettiğimiz anlarda uzun süre basamadığın o ayaklarının ilk adımlarınla birlikte bizde mutluluğun tarifi olduğunu.
Sene 2018. iki nesne arasında “hangisi masa?” Diye sorduğumda hiçbirini gösteremediğinde anladım bizim için çok kolay olan bazı seçimlerin bazıları için dünyanın en zor cevabı olduğunu.
Sene 2019. Her gün gittiğin babaannene bir gün gidemeyeceğini öğrendiğinde sırf otizminin verdiği duygu durumuyla her iki bacağını da iki karış morarttığında öğrendim, burun kıvırdığımız rutinlerin aslında önemli olduğunu.
Sene 2020. Deli gibi sevdiğim sana bir salgın yüzünden sarılamadığımda “acaba beni kimse sevmiyor mu?” Diye sorduğunda öğrendim, her daim sevgimizi belli etmemiz gerektiğini.
*hepsi ayrı bir hikaye. Adın çocuk.
Çok şey öğrendim sizlerden. işte sırf bu yüzden bu yıl ayrı gayri de olsa kutlu olsun gününüz.
*Bu ülkenin henüz kucaklanamamış çocuk işçileri, özel gereksinimlileri, fakirleri, adaletsizliğe uğramışları, anasızları, babasızları.. bu yıl en çok da sizin kutlu olsun. Bayram var. Düzelteceğiz, ellerimiz buluşsun yeter.