önünden geçtiğiniz apartmanın zillerine basıp kaçmak,ağaca dalmak,akşamın geç saatlerine kadar sokaklarda ip atlayıp çamurdan yemekler yapmak,küçük şeylerden mutlu olmak.
yaptığınız herşeyin illaki bir sebebe yada sonuca bağlanmadığı dönemdir. insanın hayatı boyunca hep özleyeceği ve aslında en sevimli olduğu dönemdir. yaramazlık yapmaktan korkmayacağınız ve her hatanın telafi edildiği, kendiniizi en güvende hissettiğiniz yıllardır.
çalar saate muhtaç olmadan uyanmaktır. siz zamanın değil, zaman sizin esirinizdir. eve girmek için belli bir saat gerekse bile, evden çıkmak için belli bi saate ihtiyacınız yoktur. ne kaçırılacak bir servis, ne yetişmesi gereken bir rapor ne de patron baskısı. çocuk olmak zamana meydan okumaktır bence, saat kurmadan uyanabilmektir..
duyulduğnda hemen anılara koşmakdır. oyun sonrası verilen çikolatalı ekmek tadında bayram günlerimde ki yeni kıyafetin coskusu, ağladğında hep yanında olan anne ,ilk bisikletin heycanıdır çoçukluk hep özlenir hep aranır.
bazen nedenini kendin bile bilmeden gülmek hatta gülme krizine girmek, anlık kurallar, hikayeler uydurma yeteneğine fazlasıyla sahip olmak, sevinmeyi de üzülmeyi de haddinden fazla yaşamak, bazen içinden geleni pat diye söyleyebilmek, bazen bildiğini ''ya yanlışsa benle dalga geçer oğlum bunlar'' diye kendine saklamak, sır tutamamak bazen ve bu yüzden küslükler yaşamak yakın arkadaşlarla, bazen de sırların güçlendirdiği arkadaşlıklara sahip olmak, çoğunlukla dertsiz tasasız bir hayata ve bol enerjiye öyle böyle değil bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip olmaktır çocuk olmak. sadece özleyebildiğiniz ve yaşadığınız en güzel yıllardır çocuk olmak. en büyük sorununuzun dizinizde geçmek bilmeyen yaranın kabuk tutmasıdır çocuk olmak.