Aklına gelebilecek her şeyi utanmadan, çekinmeden, sıkılmadan nasılda sorabiliyorlar.
Geçen gün minübüste denk geldiğim çocuk geldi aklıma, 3-4 yaşlarında bir şeydi ama resmen annesini babasını soru bombardımanına tuttu..gökyüzü,bulutlar, yağmur,kar,renkler, vs..
Düşündüm de,Saf, temiz, bilgisiz, tarafsız, korkusuz, çıkarsız düşünen insanoğlu üç-dört yaşındaki çocuk; doğru ve ayrıntılı bilgiye ulaşmak için soru soruyor.
Yani küçücük çocuk bu ya..
Eee.. o zaman insanın doğasında daha çocukluktan başlıyor bu sorgulama öyle değil mi?
Peki büyüyünce ne değişiyor abi biri bana söylesin, neden sormaktan çekiniyoruz, korkuyoruz, detayının bilinmesini önemsemiyoruz.Neden ?
Kendi kendimize bu soruları sorsak ve samimice cevaplasak belki birçok yanlışı yapmayacağız, birçok yanlışı görüp karşı çıkacağız. Belki insanlar bizi istedikleri gibi kullanamayacaklar. Belki de biz kendimiz olacağız. Birilerinin söylediğine hemen inanmayacak ve doğruları, nedenleri, niçinleri, amaçları, neyi kime karşı yaptığımızı ve kime hizmet ettiğimizi öğreneceğiz.
Düşünün ki; 3-4 yaşında saf temiz çocuğu Allah yaratmış ve bu soruları sorma ve gerçeği öğrenme yetisi vermiş. O halde çocuklar sorar sorgularken, biz büyükler neden hiç bir şeyi sorgulamıyoruz? Neden hep başkalarının dediğine inanarak, daha kolay görülen yaşam şeklini seçiyoruz?
Hocalarımdan birine açtık konuyu, neden yetişkinler soru sormaktan sorgulamaktan aciz? ve aldığım cevap şu oldu: “Çünkü dedi, küçük yaşta bizlere doğru cevaplar verilmediği, öğretilmediği,üzerine birde azarlanmışlık, yalanla susturulmuşluk, korkutulmuşluk ve korkulara dayalı yanlış bilgilerle yetiştirilmişlik var. Biraz büyüdükten sonra da bu korkuları içimizden atamıyoruz.
Gayet mantıklı bir cevap,değil mi? sizce de..
Hatırlıyorum da küçükken sorularımdan bunalan annem, babam, okuldaki öğretmenlerim geldi aklıma.Nasıl olmuş? Neden olmuş? Ne zaman? olmuş diye sorduğumda ’‘elinin köründen olmuş” cevabını almışlığım çoktur..Hatta öyle kafamın içine yer etmiş ki,şu yaşımda bana fazla soru sorulduğunda verdiğim baş cevaplardan biri de budur.( Elinin körü ne abi ya..)
Bu yüzden küçük çocuklarımıza lütfen doğruları söyleyelim, onları azarlamayalım, korkutmayalım, düşüncesini, soru sorma ve sorgulamanın ayıp olmadığını onlara gösterelim. Gösterelim ki; çocuğumuz büyüyünce soru soran, sorgulayan, onun bunun dediğine gitmeyen, kendi kararını kendi veren, kararlı bir genç olsun.
Unutmayalım, kendi kararını verecek bilgi, güven ve kararlılığa sahip bireyler daha sağlıklı bir toplumu oluştururlar. Zira, başkalarının anlattıklarına inanarak hareket eden insanlar ; yaşamı boyunca farklı bir şey düşünemedikleri gibi farklı düşünmekten ve kıyas yapmaktan da korkarak, başkaları tarafından yönetilmeye devam ederler.''
(bkz: toyiki)
(bkz: loco poco)
(bkz: toys land) gibi çocuk mağazalarını gezip doğa üstü oyuncakları görmek. artık çişini yapan bebeklerin olması falan.
salıncakta sallanan minikleri gördüğüm andır.
şöyle sessizce yanlarına gidip '' sen çok sallandın biraz da ben sallanıyım mı? '' diye sormak istiyorum bazen.
canınız istediğinizde veya yorulduğunuzda babanızın sizi omuzlarında taşıdığı anları özlemektir.
şimdi deve kadar olunca adam ortadan ikiye bölünür mazallah.
sıkıntılı olduğunuz anlarda oturup "ne yapacağım şimdi ben?" diye düşünmeye başladığınız zaman, karşınızdan elini kolunu sallaya sallaya bir ufaklık geçer. işte tam o anda "neden ben büyüdüm? ne güzeldi çocukluğum." gibi söylemler aklınızda dolaşarak sizi geçmişinize götürür.
(bkz: büyüyünce geçer)
dün akşam öyle bir geçer zaman ki dizisini izlerken aklımda canlanmış durumdur. keşke o zamanlarda çocuk olsaydıkta o eski anları, eski arkadaşlıkları yaşasaydık. en azından eskilerde yapmacık arkadaşlıklar, facebook ve msn gibi zımbırtılar yoktu. hayat daha güzel ve yaşanılırdı.