"bir çocuğun sevginize en çok ihtiyaç duyduğu zaman, bunu en az hak ettiği zamandır"
bu sözü çok severim. anne babalar keşke bu cümleyi kulaklarına küpe yapsa, zor anlarda hatırlasa diye düşünürüm. çünkü gözlemlediğim kadarıyla ebeveynler çocuklarını kendi yapamadıkları şeyleri yapması gereken varlıklar olarak görüp, özgüvenlerini, hayal güçlerini yokedecek her türlü şeyi yapıyorlar. bence iyi, örnek ebeveyn olmaya gerek yok. iyi niyetli olmak yeterli. çocukları gerekli yerlerde uyarmak( ezmeden), gerektiği zaman özgür bırakmak, hata yaptıklarında çok büyük tepkiler vermemek, koşulsuz sevmek, bunu hissettirmek yeterli. ancak bunları yaptığınızda size güvenen, kendisi olmayı başarabilen çocuklar yetiştirebiliyorsunuz. nacizane tavsiyelerim, gözlemlerim böyle.
çocukta tabu oluşturulmamasına özen gösterilerek yapılmalıdır. en önemli ve vazgeçilemez olan budur. cinselliği tabulaştırdığınız zaman "potansiyel tecavüzcü", dini tabulaştırdığınızda da "potansiyel cihatçı" ya da "anneliese michel" yetiştirme gibi bir tehlike bekleyebilmektedir. dikkat edilmemelidir.
çocuk istiyorum ve de yapıyorum, aha al burda mantığı yanlıştır. eğitemeyecekseniz ya da uğraşmayacaksanız yapmayın.
dünyada en zor verilen eğitimdir. sabır ister, sevgi ister ve şefkat ister. yetişecek olan bireyler ileride toplumun içinde kendilerine bir yer edinecekler. iyi yetişirlerse topluma faydalı olurlar yok kötü yetişirlerse toplumunda düzeni alt üst olacaktır. yaşanan istenmeyen olaylar da bunları göstergesidir.
çocuk eğitiminde yapılması gerekenlerden ziyade yapılmaması gerekenlerin önemli olduğunu düşünmekteyim son zamanlarda. Çocuk bir ırmak gibidir , kendi mecrasında akıp gider ve biz yapmamamız gerekenlere riayet ettikçe kendi denizini bulur o; kendisi olur yani.
"Pedagog Ali Çankırılı, ebeveynlerin söz dinletebilmek adına yaptığı en büyük yanlışın çocuğun her istediğini yerine getirme ve davranışlarına sınır koymama olduğunu söylüyor. “Biz fakirlik ve baskı altında büyüdük, çocuklarımız maddî sıkıntı çekmesin, baskı altında büyümesin.” diyen ebeveynlerin çocuklarının her isteğini yerine getirdiğini ifade ediyor. Bu şekilde çocuğun mutlu olacağına ve bağımsız bir kişilik kazanacağına inanıldığını belirten Çankırılı, aksine çocuğun doyumsuz, şımarık, saygısız, sabırsız, şükürsüz, tembel, kural ve sınır tanımayan bir kişiye dönüşeceğini aktarıyor.
Sınırların yol gösterici trafik levhaları gibi olduğunu söyleyen Çankırılı, “Arabanızla kalabalık bir şehrin sokaklarında seyahat ettiğinizi, daha önce hiç gitmediğiniz bir adresi bulmaya çalıştığınızı, ancak kavşaklarda ve dönemeçlerde hiç levha bulunmadığını düşünün. Aradığınız adresi bulmak için kim bilir kaç kez yanlış yola girer, kaç kez kaza atlatırsınız. Doğru ve kabul edilebilir davranışları öğrenmeye çalışan çocuklar için de durum aynıdır. Koyduğunuz sınırlar yol gösteren levhalar gibidir.” diyor. Çankırılı, sınırların sanıldığı gibi, çocukların haklarını kısıtlamak, onlara baskı uygulamak olmadığını aktararak, “Sınırlar, çocuklara korundukları, güvende oldukları ve değer verildikleri duygusu kazandırır. Aile içi kurallara uymalarını, işbirliği yapmalarını sağlar, sorumluluk kazandırır.” şeklinde konuşuyor."
zordur. saksıda çiçek yetiştirmeye benzemez. çocuğu hiç azarlamasan şımarık olur. sürekli azarlasan pısırık yaparsın. bu ikisinin dengesini tutturmak gerçekten zor.
eğitim Güvencesi Hayat Sigortası ile beklenmedik durumlarda eğitim masraflarını üstlenerek geleceklerini güvence altına almak mümkün. katılım emeklilik böyle bir imkan sunuyor.