tanrı var mıydı bilmiyordum
öyle çok cezasız suç görmüştüm ki,
olsundu istiyordum, olsundu
olsundu da, badi parmağıma konsundu
ah! ne çok yalvarırdım tanrıya
bize bir tanrı yollasın diye!...
yollasındı ama
öyle çok çok büyük olmasındı
bir kelebek toka olsundu mesela
başımda bir süs olup gülsündü
bilsemdi ki orada
kına yakmakta saçlarıma...
ve hiç öyle çok uzakta durmasındı
annemin yastığımın altına koyduğu
bisküvide saklansındı mesela
çiy düşmüş gözlerimle sayıklarken beni,
uykumda şefkatiyle sarsındı...
öyle çook rahman ve rahim de takılmasındı da
birazcıcık merhametli olsundu
büyüklerden geçiyorsa
çocuklardan vazgeçmesindi
beni ve kardeşimi
bir gececik üzmesindi
hayvanlara çok kızıyorsa
yalnızcacık bari kedileri sevsindi.
tanrı her yerde! derdi anneannem
bakardım yalnızlığın ellerine
babamın ellerine
devletin, askerin, polisin, öğretmenimin ellerine
bakardım bahçemizde kurban kesen kasabın ellerine
tanrının elleri neden kırmızı anneanneciğim
diye sorardım
anlamadığı hatimlerden kaldırıp yüzünü
hatmileri gösterirdi bana
gülleri,
yıldız çiçeklerini,
uğur böceklerini gösterirdi
bunlardaki kırmızıya bak, derdi, küçüğüm,
tanrı çiçekte! tanrı böcekte!
tanrı evrendeki her renkte!
ama tanrı nedense en çok kırmızıyı severdi
ve o kırmızıyı ısrarla
oluk oluk kanımızdan süzerdi
gözlerimden yastığıma her gece
al al tespih taneleri düşerdi
tanrım! diye yalvarırdım
yorganımla hıçkırığımı boğarken
ah tanrım! tanrım! tanrım yeter!
ne olursun, bize bir tanrı gönder!