bir demokrasideki oylar, mesleğe, statüye, yaşa, cinsiyete, dine, kültüre, kökene, bilgi birikimine vs. göre dağıtılamayacağı için, vatandaş olup yaş haddini aşan herkesin oyu eşittir.. yani 1 oy hakkı vardır.. beğenmeyen, sadece oy vermekle kalmaz, gider siyasete atılır, gücünü, kültürünü, siyasi otoritesini o şekilde ortaya koyar.. oturduğu yerden siyaset yapmaya kalkan prof. ile çayırda dolanırken siyaset yapan çobanın siyasi anlamda bir farkları yoktur..
türk prof. vs vs diye yazacaklar değil mi? o zaman o prof. o yolda yürürken edindiği şeyler kültürün toplamıdır ve onda da o çoban vardır. demek ki o çoban doğru oy kullandığı için bunlar olmuştur. çoban haklıdır. prof da haklıdır.
kim ne derse desin profesör sayımız çobanlardan fazla galiba. bu ne lan. hangi kanalı açsan profesör vasıflı biri gev güv bişeyler konuşuyor. ne yapmışlarsa prof olmak için. totalde profesörlerin oyu çobanlardan fazla zaten. no problem.
her insan eğitim seviyesi farketmeksizin kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu ayırt edebilir.. rasyonel düşünmek sadece profesörlere özgü olmadığına göre herkesin bir oy hakkı olmasından dağal bir şey yoktur.
başlığın sözünü ettiği konu, "seçenlerin" değil, "seçilenlerin" üzerinde durma fırsatını kaydırıp ters yüz etme, "seçilenlerle" ilgili mevzuyu "düşündürtmeme"ye yol açmaktadır ki, çakma "ilköğretim" diplomaları ve karaparalarıyla milletvekili olabilen bir "sürü" insana yaşam alanı açmaktadır; daha çok yaşam, daha çok sömürge.
aysun kayacı yalnızca bir yemdir. oltaya takılmış bir solucan.
tarikat liderlerinin peşinde etek öpen nice profesör, doktor vs vsyi gördükten sonra mallığın eğitimle alakalı olmadığı anlaşılır yani bu eşitlikte bir anormallik yoktur.
bilmek kutsaldır düsturundan hareketle , bileni de tamamen kutsayan fakat bu sırada "kendini bilmenin" değerini ıskalayan "demokrasi filozofu " cümlesi de denilebilir...
akademik ünvan sahibi olmak için çeşitli yollarla haketmeden profesör olmuş olanlar için acı verici durumdur. onlar zaten bir sosyal statü için bunu istemektedirler. diğerleri zaten gülüp geçerler.
çobanla profesörün sosyoekonomik durumlarının farklı olmasını dert etmeyen bir bakış açısının sıkıntılandığı durumdur.
sosyoekonomik seviyesi yüksek olanların oy hakkı olması, kadın ve mülksüzlerin oy kullanamaması 1789 devriminden sonraki durumdu. sonra sosyalist mücadelenin meyvesi olarak mülksüzler de gasp edilen oy kullanma haklarını aldılar.
insana "iyi ki öyle" derdirten durumdur.
yoksa tam tersi olup profesör gibi zengin kesim insanlarının birden fazla oy şansı olsaydı, kendilerinden çok daha alt seviyede gördükleri ve o seviyede "fakir" bir şekilde yaşadıklarını bildikleri insanları oldukları yerden asla göremezlerdi.
bugün bir köylüye bile saygı duymayan, yediği besinlerin o ellerden geçip işkembesini doldurduğunu bildiği halde bunu umursamayan o "ensesi kalın kesim" insanları bir oy kullanan fakir halkı iyice gözden çıkarırlardı.
herkesin eşit olduğunu basbas bağırıyorken, onları insandan saymayan o kadar insan görünümlü yaratıklar var ki, insan böyle düşününce çok korkuyor gerçekten.
zaten demokratik düzlemde bir sorun teşkil etmemesine rağmen bir çobanın koca ülkeyi yıllarca yönettiği, pardon güttüğü düşünülürse belki profesörün aleyhine sonuçlanacak durum.
ama unutulan bir durum vardır. demokrasi halkın bilinçli olduğu varsayımına dayanarak oluşturulan bir rejim. ama halk bilerek cahil bırakı8lırsa ortaya bu durum çıkar.
çoban diyerek geçtiğimiz insanların da kendilerini yetiştirmeleri gerekmekteyken benim hayatım bu deyip geçmeleri sonucu bu kötü durum ortaya çıkmaktadır.
demokrasi çobanların bile veterinerlik eğitimi aldığını varsayar!
demokrasi'nin ikisini de aynı kefeye koyma hadisesidir. ilk defa necip fazıl kısakürek tarafından
'' Bir imam-ı Gazali ile keleş bir çoban arasındaki farkı daima aziz tutan ve tutacak olan ölçümüz, keleş çobanla uyuz keçinin de hakkını kendilerinden daha emniyetle tekeffül edecek nizamın nihaî hak ve adil tecellisi içinde fenaya ermiş ve nefslerini aşmış entellektüeller hâkimiyeti olduğunda asla tereddüt sahibi değildir.
Bir imam-ı Gazalî ile bir çobanı kemmiyet hesabiyle bir tutan bir rejim, onu ehramlara taş taşımaya mahkûm edici Firavunlar rejimi derecesinde bâtıldır. ''