1 aylık erzak karşılığında satın alınan oy'un da ülkenin kalkınması, ileriye gitmesi için canla başla çalışıp, önemli projeler üretip buna insanların inanmasını sağlamak için didinme karşılığı alınan oy'un da bir olması durumu.
herkes, eşit olarak, nasıl yönetileceğini seçme şansına sahiptir. çobanın bilgisi ve kültürü azsa da sağduyusu vardır. adamın ne olduğunu gözünden anlar. ama bazen de alternatifsizlik içinde mevcutların içinde en iyi olanını oylar. doğrusunu yapar.
bu vatanda yaşayan her insanın ayrı bir birey* olduğunun göstergesidir.
(bkz: atatürk)
(bkz: türkiye cumhuriyeti ni kuran türkiye halkı na türk milleti denir. ne mutlu türk üm diyene!)
hem çobanın hem de profesörün rezil gelişmeler sonrasında sadece bir kez "oy" çekebilme hakkına sahip olduğunu gösterir. iki kez oy çekenler, yani "oy, oy" diyenler demokratik hakkını fazla fazla kullanan bünyelerdir. fakat yaşadığımız ülkede zaman zaman "oy, oy, oy" diyen gafillere de rastlanmaktadır (bkz: faydalı bilgiler ansiklopedisi)
dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama çoban da profesör de oksijen soluyor. hatta ikisi de vakitleri gelince ölüyorlar. ha ayrıca şu da profesördür, ona bir oy kullanmak bile lüks olmalıdır: (bkz: zekeriya beyaz)
önemli olan çobanın ya da profesorun oyunun eşit olup olmadığı değildir. burda üzerinde durulması gereken şey bilinçli oy vermek, oy verdiğin, senin ülkeni yönetmesi ve temsil etmesi için seçtiğin insanı iyi tanımaktır. bu tespiti herkes yapabilir. bir çobanın bunu yapamıyacağını düşünmek ne kadar yanlışsa bir profesorun bunu yapabilceğine emin olmak da o kadar yanlıştır. ayırım yapmak anlamsızdır. üzerinde durulması gereken asıl konu bilinçli oy verme bilincidir.
profesörün hormonal dengesini ve beslenmesini, çobanın güttüğü koyundan karşıladığını varsayarsak, profesörün çobana gebe olduğu sonucu ortaya çıkar. bu yüzden çoban 2 oy kullanmalıdır.
naylon profesör olunur, sağda solda 1-2 tez derleyip zırvalarsın, ama herkes çoban olamaz, o doğanın verdiği zevki tatmak istemeyen çok prof vardır çok... tabiki eşit olacaktır.