zamanın birinde, dünyanın bir yerinde yakışıklı ibaresinin yakışıksız kalacağı, limitsiz yakışıklılık sembolü bir çoban vardır. bir gün bu çoban koyunlarını otlatmak için dağa çıkar. çoban koyunlarına türkü söyler, kaval çalar, derken gün batar, akşam olur ve yıldızlar görünmeye başlar. çoban geçen zamanın farkına varmadan türkü söylemeye devam eder. yıldızlardan biri çobanı görür ve çok beğenir. çoban toplanır evine gider, yıldız üzülür. ertesi akşam çoban yine çıkar, yıldız yine onu izler. bir gece, iki gece derken gecelerce yıldız çobanı izler olmuştur. ve bir gün yıldız dayanamayıp yeryüzüne iner. hikaye bu ya yeryüzüne inen yıldızlar yüzüne bakmaya doyamayacağın cillop gibi peri kızına dönüşürlermiş. çoban peri kızını görünce irkilir birden ama hoşuna da gider. yıldız yaklaşır kendini anlatır derken tanışır, konuşur ve çok iyi anlaşırlar. artık her gece o dağda, o ağacın altında buluşur olmuşlar. yine bir gün çobanla peri kızı ağacın altında otururlarken peri kızı seni seviyorum demiş. çoban ben de seni demiş ama evli olduğunu söyleyememiş. çoban her gece eve geç gelince karısı şüphelenmiş ve bir gün takip etmiş. kocasını çok güzel bir kadınla görünce çok kıskanmış ve hemen kasabaya inip büyü yaptırmaya karar vermiş. o kadın kocamdan uzak olsun, bizden uzak olsun dileğiyle yapmış büyüsünü ve büyü tutmuş. çoban dağa çıkmaya devam etmiş ama yıldız inemez olmuş artık. adam yeniden kendi kendine türküler okumaya başlamış, her gün o dağa çıkmış yıldızı seyretmiş ama yıldız bir daha yeryüzüne inememiş. o gün bugündür bize en uzak yıldızın adı çoban yıldızı olmuş.
Melih Kibar'ın Eurovision şarkı yarışması için bestelediği ölümsüz (ama yetim) sinyal müziği.
TRT'nin hakimiyetinde tek kanallı dönemde yılda bir defa yapılan Eurovision müzik yarışmasının sinyal müziğidir bu parça. Hala çalınıyor mu bilmiyorum, fakat o yıllarda her yıl çok az bir süre için çalınsa da pek çok insanin aklına kazınmıştır bu parça.
Melih Kibar bu parçayı hocası Timur Selçuk'un öğrencilerden Eurovision müzik yarışması için sinyal müziği istemesi sonucunda yazmıştır ve ne de iyi etmiştir. Televizyonlarda çalan orkestral düzenlemesi de Timur Selçuk tarafından yapılmıştır.
Melih Kibar'ın bugüne kadarki çalışmalarının derlendiği Yadigar adlı albümde bulabilirsiniz bu parçayı.
adamın amına koyan, ızdırabını siken bir şarkıdır. o kadar hareretli söylüyorum düşünün. ha bu arada şarkıyı teoman'dan dinlemeniz lazım. intihar ettirebilir, dikkat.
üst üste 5 kereden fazla dinlenmemesi gereken şarkı. ben yaptım. iflah olmam artık.
(bkz: ben yandım eller yanmasın)
en son requiem for a dream den sonra bu ruh haline girmiştim. çok fena.
teoman'dan şu an dinlediğim şarkı. ölmek istemem. daha yapmadığım onca şey varken.
teomana olan sevgim arttı bu şarkıyı dinledikten sonra.
aha da linki: http://fizy.com/#s/1m5nep
ilk gençlik yıllarımda dinlesem, hoşlandığım kızı ilk gördüğüm yerde öperdim tokat yeme pahasına.
vay be kaç platonik aşkla geçti ömrüm.
pişman mıyım gidip konuşmadığıma, şimdi geriye dönüp bakınca o zamanlar üzüldüğüm, kendimi yiyip bitirdiğim kadar etkisi yok tabi. amaaaaa demek yıllar sonra bir şarkı dinleyip hemen o günler aklıma geliyorsa demek ki unutulmuyor.
şimdi hatırlıyorum da aynı cümleyi ben de (birçokları gibi) kurmuştum.
"... sevişmeden ölmek istemem..." o zaman en büyük derdimiz buymuş demek ki.
şimdi ne diyorum çocuğumun büyüdüğünü görmeden ölmek istemem. aradan yıllar geçiyor ama ölmek istemememiz için sebepler bitmiyor.
bu akşama kadar erteledim bu şarkıyı dinlemeyi. bir yerlerde çalarken duydum ama dinlemedim işte. bir anda aklıma geldi, bir saattir dönüp duruyor, kalbini acıtıyor insanın. "hep benle kal" diye yalvarıyorum, gidiyor ama. gelmeyecek bir daha. "zamanın varsa" demek istiyorum, ama yok biliyorum. insanın içine yağmurlar yağdırıyor, çamur içinde bırakıyor bu şarkı.