izleyin lan, bir minibüs alıp onu çiçekle donatinca sevdiği kızı da alacağına onunla çok mutlu olacağına tüm dünyanın çiçeklerle güzelleşeceğine inanan bir saf var filmde.
- ee'si şu canım; minibüsü verirken de söyledim kıyıda köşede paran yok, zengin baban yok, parası olmayana kim borç verir?
+ çalışırım muavinlik yaparım, hamallık yaparım.
- hah olmaz abbas babam, bunlarla ancak karın doyar. motor yok, tekerlek yok. hiç hamallık yaparak minibüs alan adam gördün mü? hı?
+ necdet abi, çaresiz kalmışım. ne yapacağımı şaşırmışım. bu yetim hakkıdır necdet abi.
- ben yetim hakkı yemiyorum ki. yalnız sen değilsin. şurada bonosunu ödemeyen bir sürü şoför var. ben mi batayım abbas? ha ?
+ vur abi. nolur, bu kaçıncı? ben anamdan doğdum doğalı ensemden tokat eksik olmadı.
- bak abbas; protesto oldun, mahkemeye versem sürünürsün. atarlar içeri. ben sana iyilik ediyorum. minibüs zaten benim üstümeydi. şimdiye kadar ödediklerin ancak dört teker parası eder.
+ ulan felek. kahpe misin değil misin bilmem ama benden yana değilsin. kör olasın.
Korku geçmez, sadece bastırılabilir. Misal; köpekten hep korktum. Şimdi korkmuyor gibi davranmamın tek sebebi büyümüş olmam. Ne de olsa büyükler hiçbir şeyden korkmaz, öyle değil mi? Bence yanılıyoruz: Aslında korkularımız bizimle birlikte büyüyor. Dün birdi, bugün ikiye üçe hatta beşe katlandı. Güya hayatla dalgamızı geçiyoruz. Peh... Gerçek şu ki; dünyanın yalancı yegâne varlığıyız. Tek perdelik öyle sakil bir oyun oynanıyor ki; ütopya dediğimiz ne varsa hepsi gerçekleşebiliyor. Bizler de niyeti bozmuş Ayşen Gruda'nın odasına girdiği ilyas Salman gibi donup kalıyoruz. Ağzımızda tek kelime: N'oluyor lan!