bilirsin aga, hani şu jojo, trt çocuk falan olmayan dönemlerde hani. sabah 7'de başlayıp 11'e kadar art arda çizgi film verilen, tek şansımızın da onları izlemek olduğu zamanlar.
o zamanlar vakit bol aga. uykunun kıymetini anlayacak zeka seviyesinde değilsin. işin gücün goygoy. o yüzden bok varmış gibi 7'de kalkıyorsun. ana baba çalışıyor, bi haftasonları var öğleye kadar yatarlar. sokağa çıkamıyorsun, tek başına yaramazlık yapsan azar yemediğinden keyfi yok.
en güzeli çizgi film maratonu. ve ne yazık ki kısıtlı imkanlardan mütevellit sana ne sunulursa onu izliyorsun. saat 7'de güzel başlıyor bu maraton. o bitiyor başka bir çizgi film. sonra başkası. işte daha sonra gelen çizgi filmden nefret ediyorsun. mesela heidi. küçük kevaşe, pozitiflikten ölecek amskym! o yaşta nefret ediyorsun bu ecnebi kezbanından. ama yapacak bir şey yok hafız. o saatte ya starı açıp kırmızı koltuk'u izleyeceksin ya da bu küçük orospuyla hiddetin dibine vuracaksın.
daha o yaşta anladım hiçbir şeyin dört dörtlük gitmediğini. alkole düşkünlüğüm sorulunca küçük bir kevaşe yüzünden diyorum. aşk acısı çeken gizemli adam gibi geliyor millete, çok havalı oluyor.
dipnot: o haydinin yapımcısını bulsam bayrak direğine çekerim. sakinim.