kim ne derse desin, hangi felsefik bağlamda değerlendirirse değerlendirsin, çok berbat birşeydir. böyle olduğunu düşündüğünüz insanlara "iç güzellik" dersi vermek yerine kendilerine nasıl daha iyi bakacaklarına dair tavsiyeler verin derim. zira insanların psikolojisinin hiç bir zaman inanacağını sanmam iç güzelliğe. nereye gitsem diş düzgünlüğüne, ten rengine, göz rengine, boy uzunluğuna, el büyüklüğüne, saç rengine takmış insanlar görüyorum. çoğunlukla bir baby doll zekasına sahip insanlar...
her ne kadar önemli olmadığından bahsedilse de insanoğlunun basbayağı umursadığı bir hadise. zira ahmet haşim gibi bir üstadın hayatını bile derinden etkilemiş durumdur. ahmet haşim kendisinin çirkin olduğunu düşündüğü için gün ışığından ziyade alacakaranlıkta veya karanlıkta insan içine çıkmayı yeğlemiştir sırf bu yüzden.
minik bir sivilceyi, yaşlandıkça yüzde oluşacak kırışıklıkları dert etmeme lüksü. buna rağmen seni sevecek ve sevebileceğin bir insan olması ve o insanın senin yanında olma sebebinin dış güzellik olmadığını bilmek.
cekici olmayı engellemeyen en azından guzellik gibi kaybolmasından korkmadan beklentisiz huzurlu yasamayı ogrenmek ayrıca (bkz: cirkin birine ilk goruste asik olmak).
çirkin olduğum söylendikten sonra, yalnızca güzelliğe önem veren ne çirkinlikler gördüm...
ben de oldukça çirkinmişim; mişim diyorum, çünkü genel bir yargı yok.
ayrıca çirkinlik cinsiyete göre değişiyor. çünkü erkeğin çirkinliği çok yadırganmıyor; lakin kadının çirkinliği kadına çok çektiriyor.
ne olursa olsun, suç çirkin olmakta değil; güzelliği her şey sanmaktadır.
yeni güzellik göreceler listesinde ilk sıralardadır, neye göre? kime göre güzel?
örneğin, manken mesleğinde olan çoğunluğa göre güzel olan bayanların, diyet, kozmetik gibi yan etkenlerle sağlıksızlaşmaları ve düzenli yaşamamaları, onları kimi insanlara göre çirkin yapar.