got korkusunun abidelesmis halidir. atsiz'in romanlarinda gokturkler'in seddi asmalarini okuyarak buyuyen biz cinliler'e saygi duyarken atalaramizla da bir kez daha gurur duyduk. zira adamlari oyle bir korkutmuslar ki cinliler turklugun orta asya'daki neredeyse cokus donemine tekabul eden 17. yuzyilda bile bu seddi savunma amacli kullanmaya ve onarmaya devam etmislerdir. cinliler Turkler'in bir gun mutlaka geri donecegine inanirlar ve hala korkarlar.
yapımında çalışandan cok ölen vardır. ve ölen işcileride direk seddin taşları arasına gömmüşlerdir.cesetlerde birnevi çin seddinin harcını oluşturmuştur taşıdır topragıdır, yemekteki tuzudur karabiberidir bir nevi.
Seddin kalınlık ve yüksekliği yer yer değişir. Sanılanın aksine Çin seddinin tamamı tuğlalardan oluşmaz. Bazı yerleri çok zayıf, kuvvetsiz maddelerden(kum, kerpiç)yapılmıştır ve bu duvarlar çok kısadır. Bu zayıf duvarların amacı devleti saldırılardan korumak değil kaçak düşmanı yavaşlatmaktır. Genellikle duvarın yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Kalın olan yerlerin üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya imkan verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır.
anibal savaşları sırasında uzakdoğu'daki altı krallık'ı ele geçirerek feodal düzene son veren ilk çin hükümdarı shih huang ti'nin yaptırdığı duvardır. shih huang ti, çin seddi'nin yapılası ile eşzamanlı olarak dini kitaplar hariç tüm kitapların yakılmasını emretmiş bir hükümdardır. her ne kadar shih huang ti, muhaliflerinin dayanaklarını yok etmek için kitapları yaktırmış gibi düşünmek mantıklı gözükse de, jorge luis borges'e göre bu tavır, ölümsüzlüğü arayan bir adamın zaman (kitapların yakılması) ve mekan (çin seddi) ile tüm bağını kopartması anlamına geliyor.
diğer bir yazar herbert allen giles'e göre de yakılmaması için kitap saklayanlar kızgın bir demirle damgalanır ve ölene kadar duvarın yapımında çalıştırılırdı. kendi iradesi ile kitap saklayarak imparatora karşı gelenler, kendi iradeleri dışındaki bir zorunlulukla imparatorun nihai amacının en büyük nişanesi olan çin seddi'ni yapmak zorunda kalıyordu. bu da, her iki durumda da kazanan "otorite"nin büyük bir gövde gösterisiydi.
belki de tüm bu olaylar jorge luis borges'in de işaret ettiği gibi ölümsüzlüğü arayan bir adamın kendini dış dünyadan -hava almayan cam bir fanusta bozunmanın neredeyse hiç olmaması gibi- soyutlamasından başka bir şey değil.
ne garip, beden ve zihin arasına sıkışmış bir ihtirasın dünyaya 10.000 km'lik bir duvar olarak yansıması.
asrın galilei'si olmak istemem ama, çin seddinin uzaydan görülebildiğini yazan arkadaşlara bir iki kelam etmek isterim. uzay dediğiniz, yer yüzeyinden 100 km uzaklaşıldığında başlar, ve bu noktada bırakın çin seddini otobanları bile görebilirsiniz. hatta demiryollarını bile.
aydan görülebildiği de saçmalıklar arasındadır. çünkü 400.000 km uzaktan boşverin çin seddini, çıplak gözlerle kıtaları görebilmek bile zordur.
işin komik yanı, uzayın başlangıcıyla ay arasında bir noktadan da çin seddi görünemiyorken bize yıllarca çin seddinin uzaydan veya aydan görülen tek insan yapıtı olduğunu söylemeleridir. oysa otobanlar da insan yapıtı, binalar da. 100 km uzaktan görebileceğin her şey insan yapıtı neticede.
etrafından dolaşılabilen bir duvar yapmanın anlamsız olduğunu tüm Age Of Empires oyuncuları bilirler. Ki bu dediğimi Mete Han yapmıştır. Ardından aynı zekayı Cengiz Han da göstermiştir. Ben diyorum ki Çinliler akıllı adamlardır, bunu yapmalarındaki sebep başkadır. Acaba bunlar bize "vay be yapmışlar!" dedirtmek ya da daha sonra "uzaydan görülebilen tek yapıyı biz yaptık ulan!" demek için mi yaptılar? Yoksa çalıştıracak çok fazla köle vardı da boş durmasınlar diye mi yaptırdılar? Bence Çin Seddi biraz daha araştırılmalı...
"türkler demek ki cin´in bugün bilinen büyük bir kismina hakimmisler" dedirten yapi. cünkü bugün itibariyla cin´in hemen hemen ortasinda kalmistir. sadece duvar degil duvarin bittigi altay daglarinin gecit vermez bir kismina kadar duvara devam edilmis "bundan sonra da bizi zaten daglar korur" diye-büyük ihtimalle- düsünülmüstür. 8800km uzunlugundadir. bazi yerlerde birkac parcaya ayrilir. her 400-500 metrede bir 12 m yüksekliginde kuleler insa edilmistir. bu kuleler, silah ve cephane depolari olmaktan baska göz kontagi sayesinde diger kulelerle anlasmayi saglamak icin de yapilmislardir. bu kulelerden duvar boyunca 25 bin tane kadar mevcuttur. duvarin yüksekligi genellikle 9 metredir. uzaydan görünmesi konusu sadece yeryüzünden 1000km kadar yükseklikler icin gecerlidir. daha yüksek, ya da uzak mesafelerden cin seddini görmek- mesela ay´dan- mümkün degildir.
çin seddi insanda acaip duygular yaratır. çok acaip yani. yürüyorsun yürüyorsun önüne duvar çıkıyor kilometrelerce.
o zaman yaşayanlar da geri dönmüşler işte madem duvar diye. çinlilerin göç ettiği nerede görülmüş? sonra olmuşlar çinli halbuki duvarın içinde kalanlar onlar. dışarıda kalanlar türk olmuş, bunları atmışlar siktirin lan burdan diye duvar da örmüşler. bunlar da biz de türk olup dünyayı sarsalım da görün demişler. bizim salaklar da korkudan ördüler zannediyorlar. ne korkusu lan? gelmeyin istemiyoruz çok olduk burada demişler. pirinç mi yeter? bunlar çiftçi de değil tembeller hem. pirinç bitmesin diye kaşık bile kullanmamış adamlar o kadar sefillik, anla yani. öbürleri ne yapmış? kılıç yapmış. lan kılıcı mı yiyeceksin? "biz bu duvarın ötesine geçeriz ulan!" demişler, sanki içerisi daha ferah. bir şey de yok çorak. salaklar sanmışlar ki manyak olacağız. oysa çinlilerin çocukları açlıktan kilimleri kemiriyormuş. onlar da çağlar boyu aç millet kalabalıktan. set yaparsan öle olur tabi, giren çıkamaz, çıkan giremez. çıkmak daha zor girmekten zaten. bir kişi girse belli olmaz kalabalıkta. çıkınca anlaşılır "lan nerde bu tarlanın çiftçisi" diye gidip yakalarlar. öyle öyle bir buçuk milyar olmuşlar. yoksa sevişmekle olsa çinliler alemin en neşeli milleti olurdu, onla alakası yoktur yani.
zaten çinlilerin hepsi kısa boylu besin yetersizliğinden. öyle pirinçle hayat mı geçer? mesela japonlar da adada takılmış yüz on milyon olmuşlar. işte ancak pirinç var bir de artık balık yetiştiriyorlar pirinç tarlalarında. akıllanmaya ancak başladılar o yüzden, dünyanın en çok balık yetiştiren ülkesi oldular. o zamandan beri de ekonomi düzeldi, amerikalılar japonlarla kapışıyorlar. pirincin yanında balık yeyince iyi oldu.
bir biz bulamadık bir şey. hala bok yiyoruz a.q. bir de yoğurt var yersen. onu harbiden bulduk ama yanlışlıkla. biri sütünü unuttu karanlıkta başka biri de buldu. sen tut sütü unut mayalansın, ne o yoğurdu bulduk. bir setimiz olsa böyle mi olurduk? ama durmuyorlar ki bir yerde set yapsınlar. ancak tepelere kale yapmış, onu da roma'dan görmüş. her kentte her tepede bir kale var lan! yemeği dışarda pişiriyorlar orta çağ yazlık sefası sanki. hep asker mantığı, kale içi kale dışı falan. neymiş halk görmesin. lan napıyorsunuz orada erkek erkeğe de halk görmesin? tabi feodal beylerin haremi var kalede. dışarı çıkınca kaleden elhamdülillah müslümanız. namus iffet lazım insana. hatunların en güzelini kaçırmak için örgüt kurmuş osmanlı düşün yani. akıncılarmış adı da. ne yapıyor onlar? 50 kişilik ordu mu olur? hayır, ortada daha savaş yok bunları öyle yolluyorlar ne var ne yok bir bak diye. sonra da hatun ne oluyor deyince bahane de hazır; "sultan sikecek kraliçe gibi yaşayacaksın, daha ne istiyorsun? belki oğlun da padişah olacak." hadi ya iyiymiş o zaman. sonra da diyorlar ki neymiş efendim osmanlıyı kadın entrikaları göçertmiş. göçertir tabi öyle abaza siyaseti güdersen a.q.
okuduğum bir roman vardı eskiden kızıl tuğ isimli. bu çinlileri kötülüyor kitap arada. adamlar görüşme için heyet gönderiyormuş, 50 tane kadın var heyette, afyon da cabası. bizim karizmatik komutan kafa oluyor bir güzel, ruhunu çalıyorlar adamın. o yüzden pek çin seferi olmazmış türklerde. işte korku budur, korkuyorlar. fethedince kayboluyorlar içinde. diyelim ki fethettin de ne yapacaksın şimdi? bir yıl sonra çinli oluyor adam afyon çekmekten. kültür zaten yok, adam barbar görmemiş. çekik göz falanlar ama çinli/japon kadın seksin püf noktaları ve erkeğin egosal zayıflıkları hakkında özel ders alarak büyüyor a.q. baş etmek imkansız. tao var yani olayın özüne inmiş mesela. bir de bu kültürlü fahişeleri var onların, bilinçaltından ele geçiriyor adamı. geyşalık tamamen çinlilerden çalınma mesela. hatta seksten tiksinsin erkek diye bembeyaz makyaj yapıyorlar. hizmet sohbet derken adam unutuyor kendini, sorgulamaya başlıyor yaşamı. gitti tabi o anda artık hükümdarlık. sorgulayan adamdan kral mı olur? başlıyor hemen taht kavgası. sonra şaşırıyor türkler "lan biz çin'i fethetmeye gitmemiş miydik? barış elçileri falan yolladılar, ne oldu böyle bölündük?" diyor. yapacak bir şey yok yani, önceden yapacaktın seti şimdi ağla dur nafile.