bir çok belediyenin şehir merkezlerinde yaptıkları salaklıktır. güzellik adı altına çirkinlik, düzenleme adı altında düzensizlik yaratmaktadırlar. geri dönüşümsüz bir yokoluşun tek sorumluları kendileridir.
kesilen ağaçların üzerine oturmaları temennimizdir.
geçerli bir nedeni olmadıkça katliamla eş tutulabilecek durumdur. amma şöylede birşey vardır, alandan çıkarılacak bitkler hastalıklı, kambiyum dokusu zarar görmüş, sev ve yamaçlarda görüş açısını daraltmış, yağacak bir karda kar yükünü taşıyamayacak kadar dallanmış, alana getirilecek fonksiyon için tehlike azretmişte olabilir.* böyle durumlarda kralı tanınmaz, gözünün yaşına bakılmaz kesilir efendim. ama hala ısrar edilirse bilimum bitki taksonun üzerine oturmayı bir borç bilirim. *
yaşadığım kampüste 'çevre düzenlemesi' bahanesiyle yapılan iş. yaklaşık 20-30 söğüt cinsi ağacını kesip, mevcut çocuk parkını da yok ettiler. yerine bir basketbol sahası genişliğinde dairevi bir beton döküp park yapmaya çalışıyorlar. her yer cascavlak kalakaldı. beş yaşındaki kızım 'ama ben toprakla oynuyordum, şimdi toprakla nasıl oynayacağım anneeee' diyor. eskiden her yer gölgelikti, çocuklar gölgede oynuyordu. şimdi kızgın güneşin altında pişecekler. eskiden mutfak penceremden bakınca öyle çok ağaç vardı ki parkı görmem çok zor oluyordu. şimdi mutfak penceresini açınca yüzüme yakıcı güneş vuruyor. söğüt ağaçlarına mavi,turuncu renkli bu bölgeye has karga türü tünerdi. kahvaltı yaparken onu seyretmekten zevk alırdık. serçeler gelirdi ağaçlara. serçeleri avlamaya çalışan kedileri seyretmek de zevkti bizim için. hepsi gitti, hepsi yok oldu, yok ettiler... çok pişmanım be sözlük. o ağaçları kesmeye başladıklarında gidip rektöre şikayet etmediğime...bu acı evlat acısı gibi içime oturdu yemin ederim.