Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü düzenlenen törenle kendisine recep tayyip erdoğan vermiş olması üzerine pınar kür "Çok büyük saygım ve sevgim olan bir insandı, müthiş bir düş kırıklığına uğradım. Yani sen yıllarca muhalif ol, yıllarca hapislerde sürün, Meclis'te dayak ye, git bunlara biat et" sözleriyle ayar niteliğinde açıklamalarda bulunmuştur.
bizi kadınlarla ilgili atasözleriyle bilgilendirmiş kıymetli insan.
kadın öylesine bir kaptır ki, içinde her türlü bitki pişebilir. “rus atasözü”
* * *
kadın sırt üstü uzanmadan önce, nabzını yoklamaya kalkmaz hiç. “arnavut atasözü”
* * *
genç bir kadın, sıcak bir fırındır; sürekli altını üstüne getirmek gerekir. “fransız atasözü”
* * *
teke ne kadar çok kokarsa, dişi keçi o kadar gönülden görür onu. “belçika atasözü”
* * *
kadın, üstü mermerden bir sobadır “rus atasözü”
* * *
1 âşık aşktır; 2 âşık, cilve gösterisi; 3 âşık ise ticaret. “fransız atasözü”
takriben tüm yazılarında asgari iki kez olmak üzere "hazineden geçinmeli mevki sahipleri" tamlamasını kullanan, az ömrü kaldığını ima eden, her yazısında daldan dala atlayan ama güzel yazan gazeteci. gazeteci ama köşe yazısı yazıyo, bu da ilginçmiş he.
dünyanın en fazla köşe yazısı yazmış yazarlarından biridir. romanları ve otobiyografik eserleri de bulunmakla birlikte, mesleği sorulduğunda "tiyatro yazarı" olarak cevap verir. hakkında söz söyleyecek herkeste koskoca bir g. ö. t. olması gerekir. 83 yaşındaki adamın bir noktada ununu eleyip, eleğini asmış olması içe sindirilebilmelidir. döneklik tabi edilen durum ise, tamamen dünyanın dönmesindendir. dünya döndüğü halde bir arpa boyu yol alamamış kişilerin hali bellidir. çağa ayak uydurmak, döneklik değildir.
kendisi gibi yazar olan eşi solmaz kamuran, "ipekböceği cinayeti" kitabında yazarın hayatını belgelemiştir. emre dursun'un yazdığı yazı da benzer bir başlığa sahip: "ipekböceğinin asil faili".
ahmet altan'ın kaleminden babası çetin altan;
--spoiler--
Yaşlılık, onun hınzır ruhunun üstüne örttüğü ince bir harmaniye gibidir, yazmaya ya da konuşmaya başladığında, beni her zaman çok şaşırtan zekâsının rüzgârı, önce hafif hafif kıpırdatır o örtüyü, sonra iyice sallamaya başlar, sonunda o harmaniye uçar gider ve ortaya genç bir adam çıkar.
Öylesine gençtir ki onun o hali, onun yanında küçük bir kedi yavrusu gibi duran ben, kendimi yaşlı bir adam gibi hissedip, onu oğlum gibi görmeye başlarım.
Kendinden yaşlı olan "oğluna", hayran bir "baba" olur çıkarım.
--spoiler--