biz, büyüklerimizden öğrendik çerkezin kahvesini. en eski yeri olan matbaacılar sokağının girişindeki üç adamın zor sığacağı yerin önündeki boyumuz kadar taburelere oturup ilk limonatalarımızı yudumladık. sağımdaki muhtemelen farabi'den, solumdaki ise muhtemelen karakoç'tan bahsediyordu. yaşıtlarımız atari salonlarındaydı, biz limonata yudumluyorduk.
tek başımıza gitmeye başladığımızda yeni yerine taşınmıştı çerkezin kahvesi. eski yerinin bir alt sokağına paşa camii'nin hemen arkasına...
oturum düzeni açısından birbirini tanımayan insanların beraber oturmasını sağlardı yeni yerindeki eski şekli. evet, sonradan şekli de değişti.
çok renkli simalar geldi geçti çerkezin kahvesinden. akıllısından delisine, simitçisinden profesörüne kadar.
ramazanda sahura kadar uzanan sohbetler, sivas beyefendileri, memleket meseleleri... ille de kendi biten köpüğü asla bitmeyen türk kahvesi...
biz ki orada öğrendik büyüklerimizi dinlemeyi. ben susayım, ayvazoğlu ağabeyim tanımı yapsın:
Çerkez'in Kahvede Bir Kış Gecesi
Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
Zehir zemberek bir zemheri
ipini koparmış itler gibi
Saldırır açık kalmış kapılardan
Patır patır dökülür donuk yıldızlar
Ay gök sofrasında bir tabak buz
Ortada nar gibi kızarmış ördek soba
Çerkes emmi'den evvela
Sıcacık bir "buyrunuz"
Çaylar mı? tavşan kanı, şâhâne
Çerkes'in bir kahvesi var
Altı kaval üstü şeşâne
Ha tepede sallanan kırk mumluk ampul
Ha duvarda isli bir gaz lambası
Farkedilmez sedirin yağlıkara muşambası
Masanın bacakları çarpıksa ne gam
Varsın endam aynaları
Çevirsin suratları cin çarpmışa
Çerkes emmi çıkarıp gümüş tabakayı
Kalın bir cigara sarsın yeter
Tütün değil tütün altın mübarek
Cigara cigara değil yaprak sarması
Ve okkalı bir fincan orta kahve
Yahut tavşan kanı çay ooh keyf kekâ
Koy o parayı cebine be hey divâne
Çerkesin bir kahvesi var
Altı kaval üstü şeşâne
Ah o kırmızı kuşaklı bardaklar
Kuşaklarda 'hoşgeldiniz'
Ocakta sıra sıra çaydanlıklar
Kimi çin işidir kimi capon
Çerkes zevk sahibi patron
Dilli mi dilli
Dizi dizi nargileler
Marpuçları allı yeşilli
Ve yukarda gülümseyen adnan menderes
"Kahpe felek sana nettim neyledim"
Uan recep yenir miydi bu nane
Çerkes'in bir kahvesi var
Altı kaval üstü şeşâne
Yatsıyı kıldı mı damlarlar birer birer
ince kar kuşanmış eski adamlar
Evvela buzlu selamlar
Çözülür aynalarda 'aleykümselam'
Halhatır sorulur hoşbeş edilir
Derken lakırdılar dumanaltı
Aşık Hulusi'yi gördü ya aşık helâli
Bir acayiptir hâli
Haydi helâli dokun sazın tellerine
Gidelim yâr illerine
Suspus olmuş helâli
Gözleri duvardaki levhada
"Ah minel aşkı ve hâlâtihî"
Ve pattadak düşer iri yarı bir nükte
Geçer hulusi'nin eline helâlinin yuları
Sinsi sinsi güler bir hin oğlu hin
Kahkahalar yükselirken, köşesinde
Keyif tazeleyen müslüm efendinin
Arada kaynar nargile fokurtuları
Gitgide koyulaşır muhabbet
Çerkesin üstüste çaylarıyla
Ve sonra mapusane gediklisi
Üç beş adam doğramış
Kasabın oğlu bıçakkesmez hulusi
Aşık Hulusi
Ayaklarında yumurta topuk kundura
Kalın kara bıyıklarını bura bura
Bir köroğlu tutturur tane tane
Çerkesin bir kahvesi var
Altı kaval üstü şeşâne
Hulusi, canın çıksın e mi
Sen köroğlu kırat dedin
Bitti tepemizde bu kör beygir
Aklına turp sıktığı şaban ağa
Dilinde çoktan eskittiğ yeni küfürler
Yüklenir kapıya körkütük sarhoş
Ört kapıyı lan godoş
Burası meyhane mi
Rakı şarap ne gezer burası kıraathane
Çerkesin bir kahvesi var
Altı kaval üstü şeşâne
Açar bayramlık ağzını şaban ağa
Sessizlik yalın kılıç dolaşır
Aynalar ayna değil iri birer kulak
Müslüm efendi ya sabır çeker
Kaşgöz oynatır çerkes emmi
Acans geldi sami
Çek radyonon kulağını
Bir köşede sami elinde kör kerpeten
Hababam tepeler kelle şekerleri
Nerde o eski tiryakiler
Kıtlama çay içen mi kalmış tek tük
Gönül ahbab ister kahve bahane
Çerkesin bir kahvesi var
Altı kaval üstü şeşâne
Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
Zehir zemberek bir zemheri
ipini koparmış itler gibi
Saldırır açık kalmış kapılardan
Beşir Ayvazoğlu
sivas'a her gittiğimde, valizlerimle ilk olarak gittiğim yerdir. annem anlar önce çerkeze (çerkesin kahvesi) gittiğimi. şakayla karışık bir sitem dilinde:
kahve sözcüğü yerin ağırlığını vurgulamak için konulmuştur.
yazın önündeki boş olana tahta masa sandalyeler çıkartılır. kız arkadaşlarınla git bir kişi dönüp laf atamaz. bakamaz.
baktı mı ? söylersin icabına bakılır.
nargilesi enfestir. özellikle nanelisi boğaz yakar kafa yapar.
paşa caminin üstündedir. yaşlı amcalar öğle namazından çıkıp gelirler. sohbet ederler. sonra ikindi namazına. (bkz: Allah kabul etsin)
yaklaşık 2 sene önce bir arkadaşımla gitmiştim. bir amca oturdu boş masa yoktu bizde tabi ki buyrun dedi.
konuştuk muhabbet ettik. sonra bir baktım rahmetli babamın arkadaşıymış. nasıl mutlu olduk duygulandık tarifi yok.
konu konuyu açtı. çayların biri diğerini takip etti. hava karardı.
sivasta bana göre gidilecek en güzel mekan. hele ki kafe tarzı yerleri pek sevmiyorsanız kesinlikle en güzel yer.
Sivas'ın güzide mekanlarından. kahvehaneden içeri girince zaman makinesine binip birkaç yüzyıl geriye gitmiş gibi oldum. mekan enfesti, kahvenin bu kadar köpüklüsünü hiç içmemiştim. elbette dikkatimi duvardaki tablolar çekti. elinde cezveyle bir adam... güzel mekan. kahve severler Sivas'a gidince mutlaka uğramalı özellikle de geçmişe gitmek isteyenler. *
şevksiz ve gümansız türkiye'nin en iyi "türk kahvesi" yapana mekanı. burada türk kahvesi içmeden "türk kahvesi" içtim diyen kesinlikle büyük gaflet içindedir. http://harbiyiyorum.com/s...r-cerkezin-kahvesi-sivas/