alınan tek yönlü tarih eğitimi ile eleştirilmemesi ve hain damgasının yapıştırılmaması gereken kişidir. sadece türkçe kaynaklar baz alınarak yapılan eleştirilerin ne kadar doğru olacağı meçhuldür.
efelerin efesi Yörük ali'ye, düzenli ordu için emir gelip kafasına göre eşkıyalık yapamayacağını anlayınca. "Mustafa Kemal düzenli ordu için elimizdeki bütün gücü alacak, beydik, basit birer asker olacağız birleşip başkaldıralım" mealinde bir notla bir adamını yollar.
Lakin Türklüğe yakışırca hareket eden Yörük ali, Çerkez ethemin adamını tutuklar ve Mustafa Kemal'e postalar.
şuan adını hatırlamadığım önemli bir eserde bu konu
"işte
Türk'le, Çerkez'in farkı" diye açıklanır.
ek: Mallar eserin adını hatırlayamama takmışlar.
Mahmut Esat Bozkurt "Atatürk ihtilali, 1. cilt"
Cahil Çerkez kendisi gibi herkesi kitap okumaz sanırmış.
kendisinin mazur görülebilcek basit bir isyanı yoktur, o yüzden isyan edince vatan haini oluyorsun tanımına oturmaz bu adam. işleyişe isyan edersin, fakirliğe isyan edersin sonra devletin başına küfredersin ancak bağımsızlık peşindeki bir millete ayak bağı olamazsın. malum düzenli ordulara karşı savaşmak için düzenli orduya geçmediği için ve abilerinin gazıyla paşaya olur olmaz şeyler söylediği için haindir. tabii kimse düzenli ordu yok iken bastırdığı isyanları görmezden gelemez, müteşekkiriz.
"ben hem fizikçe hem kapasite olarak benden küçük olan birinin emrinin altına girmem" demiştir.
tarih haklılığını göstermiştir.
o olmasaydı ne atatürk, ne meclis ne de bu cumhuriyet olmayabilirdi. kardeş kavgası olmasın diye yurt dışına gitmesi, yunanlılara sığınmasıysa iyi yapmış. ben olsam ben de aynısını yapardım. yiğit insan.
bir kuvayi milliye kahramanıdır ancak teşkilatlanmanın disiplinin ne olduğunu benimsememiş emir altına girmekten kaçınmıştır. dolayısıyla mevcut düzene ters düşmüştür. kimbilir kabul etseymiş ismet inönü gibi bir paşa, kazım karabekir gibi mareşal olabilirdi belkide. asi ruhunun geri kafalılığının kurbanı olup ülkesinde hain olmuştur.
kemal tahir in yorgun savaşçı kitabında çerkes ler ve çerkes ethem e değinmiş, o zort şartlarda dahi askerlerine et yedirdiği ve atlarının en iyi en bakımlı güzel atlar olduğundan bahsetmiştir.
kemalistlerin dediği gibi vatan haini olduğunu düşünmediğim kimse. yurtdışına çıkmıştır sadece.
ama ben bu adamı sevmem: balıkesir, bolu, yozgat isyanlarında yaptığı hunharlıkları anlatmaya kitaplar yetmez. bu insanların bir kısmı onun gibi çerkes'di, bir kısmı da halis türk evladı. hele yozgat'ta; askerin "bunlar türk" diye silah atamadığı yerlere girmiş, köyleri dümdüz etmiştir.
çerkeslerin hiç bir zaman kendisinden utanmadığı bilakis her zaman kendisiyle gurur duyduğu, fakat hakkındaki deli saçması zırvalardan öte ciddi anlamda bilgi sahibi oldukları için gurur duydukları asil insandır.
bunca şeye rağmen ne kadar basit ve sığ bir anlayışla hain olunabileceğinin de en bariz örneğidir...
1920 yılında kahraman, birinci inönü savaşı öncesi hain ilan edilen ve hain ilan edildikten sonra etnik kimliği isminin önüne getirilen kişi. olay kısaca şöyledir efendim. daha önce benim yazdıklarımın yazılmaması çok manidardır!
ethem mehmetçiğe tek kurşun sıkmamıştır. aksine pek çok isyanı bastırmıştır. ethem'den dayak yiyen ismet inönün'ün kulisleri neticesinde hain ilan edilmiştir. hain olduğuna dayanak gösterilen telgrafını hain ilan edildiğinden 2 gün sonra çekmiştir. bu telgrafın konusu memlekette düşman varken ve kendisi bu düşmanla savaşırken, meclisin milletvekili maaşlarını görüşmesinden duyduğu rahatsızlıktır. ethem mehmetçiğe kurşun sıkmamak için yunandan geçiş izni istemişti.
havlayan köpeklere duyurulur. önce kimi ne ile şuçladığınızı biliniz!
ethem bey' in anılarından alıntıdır. kaynak için; http://www.birazoku.com/cerkes-ethemin-anilari/
--spoiler--
Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmek lense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. Kesinlikle ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkar değilim, fakat gerçekleri tara bu bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazmak isleyen kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi baştan sona ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu, fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler.
Çerkez Ethem
Ethem Bey yalnız olsaydı bana olan bağlılığını muhafaza ederdi. Onun için üzgünüm, yoğun işler arasında onunla yeterince ilgilenemedik.
Mustafa Kemal Atatürk
Ethem Bey ihanete zorlanmıştır, fakat hain olmamıştır. Türk Milli Mücadelesinde ayrı bir emeğin sahibidir.
Ali Fuat Cebesoy
Ethem, kardeşleri gibi de değildir, ithamları Mustafa Kemal Paşanın şahsı ve makamıyla kesinlikle alakalı değildir. Ethem kurban gitmiştir ve hizmeti de çok büyüktür
Celal Bayar
Milli Mücadele döneminin hakkında en çok tartışılan kişiliklerinden biridir Ethem Bey Kimilerine göre hırsının, kimilerine göre de kardeşlerinin ve çevresinin etkisiyle isyan etmiş, Türk ordusuna karşı savaşmış ve yenilerek Yunanlılara sığınmıştır. Affedilmesine rağmen Türkiyeye dönmemiş ve Ürdünde hayata gözlerini yummuştur. Elinizdeki bu kitap Çerkez Ethemin anılarından ve onun anlattıklarına karşı verilen cevaplardan oluşmaktadır Bu kitabın amacı ne Çerkez Ethemi yermek ne de övmektir. Amaç; dönemin olaylarını, yine o dönemin aktörlerinin ağzından siz okurlarımıza ulaştırmaktır. Keyifli okumalar
ÇERKEZ ETHEMiN HATIRALARI
Ben kimim? Ben emlak ve arazi sahibi, mesut ve rahat yaşayan cömert bir ailenin evladıyım. Merhum babam Ali Bey, malikanesinin bulunduğu Bursa vilayetinde şeref ve haysiyetiyle tanınmış bir kimseydi. Ben, babamın çok sevdiği en küçük oğlu, ağabeyimin de evlatlarına tercih ettiği bir kardeşiydim.
Subay değilim. Askerlik mesleğine girmeyi çocukken çok istedimse de rahmetli babam iki büyük kardeşimin asker olmalarını yeterli görmüş olacak ki, beni bu şereften mahrum etti. Bununla beraber ben aynı hevesle on dokuz yaşımda istanbula kaçmış, er olarak süvariliğe girmiş, okuryazar olduğumdan dolayı talimhanelerde staj görmüştüm. Terhis tezkeremi başçavuş olarak aldım. Daha sonra Balkan Savaşı sırasında istanbula geçerek Makriköyde (Bakırköy) bulunan süvari subay okuluna ayrılmış ve bir müddet geçince de süvari subay vekili olarak Çürüksulu Mahmut Paşa kolordusunun karargah muhafız bölüğünde bulunmuştum, Bu kolordunun Bulgarlarla Çongride yaptığı muharebeyi yakından görerek, o kargaşalık arasında bağlı olduğum karargahla Çatalcaya dönmüştüm. Daha sonra bölüğümle tekrar tatbikat okuluna gittim. Orada birkaç ay kalarak Bandırmada olan ailemin yanına geldim. Fiili olarak askerlik hayatım bundan ibarettir.
Birinci Dünya Savaşının ilk senesinde, büyük kardeşim Raşit Beyin kendi başına askeri ve siyasi bir maksadı hedef tutan, Kürtlerden ve başka milletlerden toplanmış Teşkilatı Mahsusa kuvvetleri ile önce Ruslara karşı, daha sonra da iranın güneyindeki ingiliz bölgesinde ve Afganistan sefer heyetinde bulundum.
Ben kuvvetlerim için eğitim fırsatı bulamadım. Fakat onları kahramanca dövüşmeye alıştırdım ve devamlı olarak silah elimde yaşadım. Askerlerim de her zaman silahlıydılar. Hele Birinci Dünya Savaşı bozgunundan sonraki silah azlığı dikkate alınırsa, şahıslan seçmekte ne kadar isabetli olduğum meydana çıkar.
Bana karşı iki itham ileri sürülmüştür: idam cezalan vermek ve haraç almak. Kuvvetlerimin bulunduğu yerlerde irtikap, rüşvet, gasp, hırsızlık pek az olurdu. Bunun sebebi, suçluları ara sıra idam ettirmemdi. Ne gibi hallerde nasıl cezalar verdirdiğimi Yozgat ve Düzce isyan hareketleri sırasında anlatacağım. isyan olan yerlerde vazifeye yolladığım bazı müfreze kumandanları uygunsuzluk yapmış olabilirler. Bunu da kaydederim.
Seyyar haldeki kuvvetlerimin iaşelerim kendi usulüm üzere temin ederdim. Bir yerde kaldığımız zamanlarda da izmirin Yunanlılar tarafından işgalinden Önce Müdafaa i Hukuk ve işgalden sonra da Reddi ilhak ve daha sonraları Müdafaai Milliye cemiyetleri vasıtasıyla askerlerimi beslerdim.
Maaşlarımı da bu cemiyetler vasıtasıyla verirdim. işgalden önce Yunan tehlikesi belirdiği vakit izmir Valisi Rahmi Beyden elli bin lira ve isyanları bastırma sırasında Adapazarı tüccarlarından Arapzade bilmem kimden elli bin lira, bir de Karacabey eşrafından birisinden beş bin lira almıştım. Cepheleri teşkil etmek, kuvvetlerimi tutmak, itilaf devletlerinin işgalleri altındaki Afyon ve Kütahya mühimmat depolarından gizlice cephane alabilmek için bana para lazımdı.
Rahmi Bey, ittihat ve Terakkinin izmir vahşiydi ve varlıklı bir kimseydi. Bu elli bin lira çocuğu dağa kaldırılarak fidye olarak alınmıştır. Çerkez Ethemle ilgili çalışmalarda farklı yorumlara ve tartışmalara neden olan bir fidye olayı vardır. Çerkez Ethem 12 Şubat 1919 tarihinde ittihatçı olduğu söylenen izmir Valisi Rahmi Beyin oğlunu kaçırır ve 50 bin lira fidye alır. Önce bu konuda yapılan değerlendirmeleri aktaralım: Doğan Avcıoğlu: Çerkezler ile Müslümanların en içten koruyucusu olan Büyük Britanyaya manevi bağlılık ve saygı duygularını göstermeyi başaramayan Ethem Bey, ingilizlerin tutukladıkları valinin oğlunu kaçırarak ingilizlere saygı göstermektedir. (Milli Kurtuluş Tarih c. 2 sayfa. 576) izmirde karaya çıkan Yunan askerlerine ilk kursunu sıkmakla ünlenen gazeteci Hasan Tahsin ise olaya ilişkin olarak; Çerkez tikem Bey ve arkadaşları Rahminin ittihat ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın bombayı elinden alarak, kansız ve arızasız bir biçimde şu zavallı vatanın selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde hizmeti düşünmüşler. (Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tariki, c. 2, sayfa 579)
Çerkez Ethem Olayı isimli kitapta Cemal Şener de Çerkez Ethemin kaçırma olayım, Demirci Efenin Derviş Ağa isminde bir kişinin oğlunu kaçırmasına özenerek kişisel nedenlerle gerçekleştirmiş olabileceğini öne sürüyor. Aynı kitapta Çerkez Ethemin o sıralar ittihatçı düşmanı kesilmiş olduğunu, bu olayın da bundan kaynaklanmış olabileceğini belirtmektedir.
Rahmi Beyin oğlunun kaçırılıp fidye alınması olayının doğruluğu ve yanlışlığı bir kenara, kabul edilmesi gereken gerçek, Ethemin henüz Yunanlılar izmire çıkmadan önce birtakım hareketlilik ve faaliyetlilik içinde olduğudur. Ethem anılarında, Yunan tehlikesi belirdiği zaman diyerek olayı hangi amaçla gerçekleştirdiğini açıklamaktadır. Çerkez Ethem o sıralar kendi ifadesiyle Yunan tehlikesine karşı isyan bayrağı açmış durumdadır. Yunan tehlikesinin ardındaki gücün ingilizler olduğu ortada dururken, Çerkez Ethemin savaşmayı planladığı yüzün arkasındaki yüze saygı gösterisinde bulunabileceğini düşünmek büyük bir çelişkidir. Ethemin babası Ali Beyin ekonomik durumunun iyi bir düzeyde olduğu başka kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Bu eylemi Çerkez Ethemin kişisel nedenlerle gerçekleştirmesi için bir sebep yoktur. O dönemlerde Çerkez Ethemin hızlı bir ittihatçı düşmanı olduğu da tartışma götürür bir konudur. Çerkez Ethemin kendisi böyle bir gelişmeden hiç söz etmemektedir. Daha sonraki süreçteki ilişkiler iddia edildiği gibi hızlı bir düşmanlık değerlendirmesini doğrula
mamaktadır.
Kütahya cephaneliğinin kaçırılması, mücadelemiz için büyük kayıp olmuştur. Hafız Bey kumandasında Akhisar ve Salihliden yolladığım bir süvari kıtasının gösteriş yapmasıyla Kütahyadaki ingilizleri ürküterek cephaneliği kendi denetimimiz altına almıştım. Fakat Hafız Bey bana lazım olduğundan kendisini geri çağırdım.
Bir müddet sonra cephaneliğin ingilizler tarafından izmite taşındığını haber alarak beynimden vurulmuşa döndüm. Bana bu haberi veren alay komutanı Gebeş lakaplı Haydar, bir ay süren nakil işini bizden gizli tutmuştu. Bu cephanelik böylece elden gitti.
Yunanlılar Karşısında
1919 Kasım sonlarına doğru Sivastan Ankaraya gelen Heyet i Temsiliyenin de genelgesiyle izmir milli cephesi merkezlerinde ve bütün Anadolu vilayetlerinde milletvekili seçimlerine başlanmıştı. Yunan ordusu da tam bu sırada Ödemişten kuzeye doğru Bozdağ Yaylasını hedef tutan bir askeri harekete girişmişti. Yunanlıların bu taarruzdan maksatları Nazilliden idare edilen güney cephesiyle, merkezi Salihli olan batı ve merkez cephesi arasındaki dağlık ve fazla yerleşim olmayan yerleri elde ederek hem Kuvayı Milliye aleyhine kışkırtmak, hem de bir seneden beri süren savaşlar sonunda Avrupa ve Yunan gazetelerinde tek tük görülen başarısızlık haberlerinin tesirini gidermekti.
Yunanlılar Bozdağını işgal edecek olurlarsa Yunan ordusunun gerilerini tehdit eden akıncı kollarımızı etkisiz kılacaklar, kendilerini de o görünmez tehlikeden kurtarmış bulunacaklardı.
Yunanlılar, Ödemişin doğusundaki Birgi nahiye merkezini iki piyade taburuyla işgal ettiler. Zaten Ödemiş daha ilk zamanlarda Yunanlıların eline düşmüş bulunuyordu. Birgi, merkezi Salihli olan batı cephesi ile güney cephesinin buluşma noktasını teşkil eden bir yerde olup, Bozdağ Yaylasına yakındı ve Demirci Efenin adamlarından Mestan Efenin idaresinde bulunuyordu.
Demirci Efe ile haberleşerek, Yunan kıtaları üzerine müşterek bir harekete geçmeyi kararlaştırdık. Ben Salihliden dört yüz mevcutlu bir müfreze yolladım. Bu müfrezenin başına tecrübeli arkadaşlardan Gavur Aliyi tayin ettim. Harekata, o zamana kadar Kuvayı Milliyeci görünen Alaşehirli Mustafa Bey de iştirak edecekti. Bozdağ grup kumandanı San Efe (Miralay Edip Bey), Ödemişin kuzeyinden Salihli cephesinin sol tarafına hücum eden bir başka Yunan kolu ile çarpışıyordu.
Birgi üzerine taarruz eden kıtalarımız ilk baskında Yunanlıları kovmayı başarsalar da geriden yetişen yardım kuvvetlerine karşı mağlup olarak çekildiler. Birgi savaşında şehit olanlardan başka Gavur Ali Bey de dahil olmak üzere on beş kadar arkadaşımız yaralı olarak esir düşmüşlerdi. O günlere kadar Yunanlıların eline esir düş .
--spoiler--
"yiğidi öldür hakkını yeme" deyimi bu adam için çok uygundur. ama ne yazık ki tarih, kazananlar tarafından yazılır... bu adam olmasaydı anzavurlar ankara'yı ele geçirebilirdi... anzavur'u bastırsak bile yozgat ayaklanması ile tarumar olma riski vardı.
tüm bu isyanlar ankara'nın yardım istemesiyle çerkez ethem'in süvari birlikleri sayesinde bastırılmış, hıyanet-i vataniye kanunları titizlikle uygulanmış ve ankara'nın meclisin açıldığı günlerde soluk almasına yardımcı olmuştur.
bugün çerkez ethem bir kahraman olarak anılabilirdi. nitekim anzavur isyanının bastırılmasından sonra, ankara'da bir kahraman olarak karşılandı. fakat ne yazık ki hırslı yapısı kendi sonunu getirdi. başta da belirttiğim gibi, tarih kazananlar tarafından yazılır.
milli mücadele'nin en başarılı komutanlarındanıdır. lakin zekası, duruşu ve cesareti yüzünden vatan haini ilan edilmeye çalışılmıştır. bir nevi aradan çıkarılmış ve başarılarının üzerine konulmuştur.
milli kahramanlarımızdandır. kağıt üzerinde hain ilan edilmiştir. ancak, bu millet kahramanlarını hiç bir zaman hain görmemiştir. ruhu şad mekanı cennet olsun.
tbmm ye karşı girişilen birden çok ayaklanmayı bastırdı. onun tepkisi inönü'nün batı cephesi kumandanı olmasıyla çerkez ethem in kuvvetlerini içine almış olmasınadır. bu tepkisinde son derece haklıdır. inönü sayesinde yunan, batı anadoluda üç yıl at koşturmuştur.
türk tarihinde hainliği en son hak edecek adamlardandır. vatan satmamış, adam öldürmemiş, büün kuvvetiyle düşmanla savaşmıştır. batı cephesi kurulunca da tüm teçhizat ve asker kuvvetlerini tbmm güçlerine bırakarak yurt dışına çıkmıştır. ruhu şad olsun.