(bkz: drawers) sinema filmidir. yakında vizyondadır.
Deniz 32. yaşını kutladığı doğum gününün gecesinde kanlar içerisinde hastaneye kaldırılır. Hayati tehlikeyi atlatan Denizi yoğun bir psikolojik süreç beklemektedir. Rehabilitasyon evresinde sık sık geçmişe döner ve ruhunda, çok derinde kilitli kalmış çekmeceleri açar. Kız çocuğuna nasıl davranacağını tam kestiremeyen bir anne-babanın evinde ergen cinselliğini yaşamaya çalışan Denizin ruhunda o günlerden gelen yaralar bir bir ortaya çıkacaktır Yönetmenliğini Zenne filmiyle yurt içi ve yurt dışında pek çok ödül almış olan M.Caner Alper ve Mehmet Binayın beraber üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Ece Dizdar Tilbe Saran, Taner Birsel ve Nilüfer Açıkalın, Pınar Töre, Tuğrul Tülek, Burak Altay, Gizem Erdem, Yekta Kopan ve Cengiz Coşkun gibi isimler yer alıyor.
bugün festival kapsamında izlediğim film, dünya promiyerini ve ilk gösterimini burada gerçekleştirdi.
Film gösterime girmeden önce +18 almış, ve film hakkında türk yapımı nymphomanic benzetmesi yapılmıştı, uzaktan yakından alakası yok tek ortak nokta cinsellik desek de bu zaten birçok film için gecerli konu. film'in yönetmenleri Lars von trier gibi bir yönetmenle anılmak bizim için çok güzel fakat film'in bir benzerlik yönü yok'' diye de ekledi söyleşide.
Hikaye orjin bir olaymış, Caner Alper ve Mehmet Binay'ın ortak bir arkadaşları (bu arkadaş yurt dılında yaşıyan birisi imiş) birebir aynı yansıtılabilmişmi bilinmez ama hikaye bu ortak arkadaşın hikayesi. ilk bölümler filmi anlamaya çalışmak ve dolayısıyla cinsel bir beklenti içine giriyorsanız (ben şahsen öyleydim) kendinizi fazla beklenti içine sokmayın eli çükünde gezenler için bu kötü bir haber. film genel olarak deniz karakterinin güçlü bir baba figürü ardında kalması, yaptığı şeylerin degerinin bilinmemesi ve kendini varetme sürecini cinsellik üzerinden yürütmesi üzerine (ki ben öyle okudum) bir çok erkekle birlikte olması ve bütün bu yaşananların travmatik sonuçlarını önümüze sürüyor.
Hele bizim gibi dar bir toplumda namus kavramının gereginden fazla düşünlmesi ve bunun bacak arasındaki delikte aranması, hele hele bunu yapanların sadece alt kültür seviyesinde olmayan entelektüel insanlarda da bulunması lan bu dünya nereye gidiyor a.q dedirtiyor. tekrar belirtmekte fayda varki deniz karakteri kurmaca bir karakter değil.
Filmde yer yer boşluklar olsa da , türk sinemasını çok çok ileri taşıyan cesur işlerden bu film. Bir önceki filmlerinde (bkz: zenne) yine toplumsal, yaşanmış bir hikayeden yola çıkmıştı Caner Alper ve Mehmet Binay. Güzel işlerinin devamı gelsin bu güzel insanların, yoksa şu boktan toplumda sinemamız da olmasa anlatacak başka bir mecra kalmıyor elimizde.
"Zenne"nin yönetmen ikilisinin yeni filmi. Genç bir kadının hayli çalkantılı yaşamı üzerinden Türk toplumunun iyice derinlerine nüfuz eden ve 'erkeklerin kadın sorunu'na odaklanan bir film. Ebeveynlerin çocuklarının cinsel kimliklerini oturtma konusundaki sorumlulukları üzerine de düşündürücü.
Tiyatro oyuncusu bir çiftin kızı olan Deniz'in yıllara yayılan hikayesini izliyoruz "Çekmeceler"de. Deniz'in annesi anneliğe uygun olmayan bir kadın. Nitekim kocasıyla arası düzeltilemeyecek bir noktaya geldiğinde kızını da ona bırakıp gitmiştir. Baba ise başka bir vaka. Deniz'e olan sevgisini yoğun bir baskı boyutuna taşımış, onu döve döve, cinselliğini eze eze ve özgürlüğünü kısıtlayarak büyütmüştür. Bu durum Deniz'in yetişkinliğinde tam tersi sonuçlar doğuracaktır oysa.
Yönetmenler Deniz'in hikayesini gerçek bir hikayeyle Freud'un ünlü "Dora Vakası" ile birlikte yoğurarak oluşturmuşlar. işin içine Çehov'un ünlü oyunu "Martı" da karışmış. Ancak bütün bunlar bombardıman bir şekilde üzerimize boca ediliyor. Çoklu kişilik bölünmesi, insanların içlerinde patlayan sırları, cinsel özgürlük gibi çok önemli kavramlar yoğun bir şekilde iç içe geçirilmiş. Filmin görsel doyuruculuğu içerikte pek sağlanamamış. Biraz sadeleştirip, ana karakterlere daha çok yoğunlaşılsa çok daha derin bir filme ulaşılabilirdi oysa... Pedro Almodovar veya Julio Medem gibi yönetmenlerin benzer temalarda yaptığı filmler gibi... (Burak Göral, 07.03.2015, Sözcü)
Otuz iki yaşına girdiği günün gecesinde Deniz kanlar içinde hastaneye yatırılır. Neredeyse katatonik bir halde olan Deniz rehabilitasyon sürecindeyken, yaşadığı travmatik olaylar bir bir açığa çıkmaya başlar. Aktör bir anne babanın kızı olan Deniz, çocukluğundan beri cinsel istismara maruz kalmaktadır.
Altın Portakal'da beş ödüle layık bulunan Zenne'nin (2011) yönetmenleri, ikinci filmi Çekmeceler'de de oldukça ağır bir konuyu rengarenk mizansenlerle anlatıyorlar. Çocuk cinselliğini konu edinişiyle cesur bir adım atan film bu tavrını hikaye bütününde koruyamıyor ve sonunda muhafazakar denebilecek bir noktaya savruluyor. Öte yandan filmin başka türlü bir muhafazakarlığın mağduru olduğunu ve 18 yaş sınırı aldığını da ekleyelim. (Altyazı, Mart 2015)
Cesur,cüretkar ve derdini anlatmaya çalışan bir film Çekmeceler.içerik olarak Türkiye'de pek fazla değinilmemiş bir konuyu anlatıyor film; kadının cinsel hayat bağımsızlığı ve bu sahip olduğu bağımsızlığın sürekli baskı altında olması gibi konulara değinmiş diyebilirim.içerik olarak farklı bir konu ele alınmış,peki bu ele aldığı konuyu iyi anlatabilmiş mi derseniz,ne çok iyi ne de kötü bir şekilde anlatmış diyemem çünkü biraz fazla yüzeysel ve abartılı işlenmiş.Filmin kurgusunu beğenmedim,sürekli flashback'ler ve flashforward'lar yapılmış filmde ve ben genel olarak bu tarz flashback ve flashforward'ların dağınık bir şekilde serpiştirildiği filmleri pek sevmiyorum,kurgusunu beğenmesem de teknik olarak özellikle kamera kullanımı,ışık kullanımı ve sinematografiyi Türkiye standartlarına göre beğendiğimi söyleyebilirim.Film için sürükleyici diyemem ve bana kalırsa sevişme sahneleri biraz fazla abartılmış hatta bir ara erotik türde bir film izliyormuş gibi hissettim,sanırım bu kadar çok fazla cüretkar sahne olmasının sebebi yönetmenlerin hadi limiteri zorlayalım düşüncesinden dolayı olabilir.Ayrıca küfürlü diyalogların bazılarının fazla yapmacık olduğunu düşündüm izlerken filmi.Oyunculukları pek beğenmedim,sadece Nilüfer Açıkalın ve Tilbe Saran'ın oyunculuk performanslarını beğendim diyebilirim,filmin soundtrackleri oldukça başarılı olmuş.Filmin senaryosu bana kalırsa biraz zorlama olmuş yani sanki biraz dikkat çekmek ve "bakın biz böyle cüretkar ve cesur bir film yaptık" demek istemişler gibi geldi bana,ayrıca film bittikten sonra aklımda soru işaretleri de kaldı,senaryodaki detaylar iyi oturtulamamış ve biraz üstün körü olmuş gibi geldi bana.Fakat dediğim gibi filmin teknik yönü başarılı diyebilirim Türkiye'deki sinema sektörü standartlarına göre.Son olarak vasatı aşan bir film,fakat sinemada izlenecek kadar iyi olduğunu düşünmüyorum,yer yer etkileyici bir havasının olduğunu da söylemliyim filmin,böyle cesur ve derdini anlatmak isteyen filmlerin çoğalması gerektiğini düşünüyorum,en azından evde izlenebilir,izlenirse vakit kaybı olmaz.
Türkiye'de çekilmiş en cesur filmlerden birisi.
Toplumsal cinsiyetin ailede başlayıp dışarıdaki hayatta en düz haliyle şekillenmesine kendince karşı çıkan bir kadın ve onun yaşamı anlatılıyor.
Her şey iyi güzel de, keşke böyle bir filmi çekerken kurguya biraz daha özen gösterselermiş. Bir olay oluyor ve ardından çat diye onun sebebi gösteriliyor flashbacklerle. Bu durum sürekli olunca seyirci aptal yerine koyulduğunu düşünüyor ister istemez. sürekli sebep-sonuç ilişkisi gözümüze sokulmasa 10 verebilirdim puanını. Şimdilik 9 olarak kalsın.
Psikoloji ve sosyolojinin teorik ve pratik olarak tam içinde olan kişiler için değil de yeni başlayanlar için çok şaşırtıcı, etkileyici ve merak uyandırıcı olabilir; ama dediğim gibi; neden ve sonucu göze sokmasalarmış çok daha üzerine düşünülesi olurmuş.
gerek müzikleri, gerek sahneleri, oyunculukları ile muhteşem bir film. bazı kurgusal hatalar mevcut ancak ona rağmen bu yıl izleyip çok keyif aldığım tek yerli film diyebilirim. izleyin/ izletin efem.
konu çok cesur. oyunculuk ve sahneler de öyle tabii. konunun işlenişi de gayet başarılı. baymıyor ve boşluk yok. müzikler de güzel. yani tek tek ele alınınca her bir detay güzel. Yüzyıllardır toplumsal olarak hep birlikte bastırdığımız, gördüğümüzde görmezden geldiğimiz ya da göz yumduğumuz, yaptığımızda sakladığımız tüm duygu ve olayların bu kadar açık seçik bir anlatımla, oyunculuklarla ve sahnelerle yüzümüze vurulması.