çağlayanlı olmak

entry87 galeri0
    35.
  1. devamı

    --naklen--
    neyse nişan düğün olur biter. kendi evlerine geçerler.
    kız tam bir evhanımıdır. yaptığı yenir, konuştuğu dinlenir. zaman zaman romanlığı tutar. açar bir roman havası oynarda oynar, eşinide neşelendirir kendiside neşelenir.
    lakin zaman zaman bir yalnızlık hissi gelir kıza. ait olmamak gibi, sanki buralar ona ait değilmiş ya da o buraların değilmiş gibi. o zamanlar bir hüzün çöker.
    öyle ya şimdi mahallesinde olsa ya düğün vardır ya nişan, ya akşam birilerine giderler oturmaya ya da birileri gelir.
    parası pulu çoktur ama eksik bişeyler vardır. anlayamaz anlayamayınca fevrileşir hatta yok yere kavga çıkarır.
    bizimki bi süre anlayamaz. sonra ayıkır. der ki bu kız ortamını özlüyor. e naapsın ama iş güç burada.
    günlerce bi çözüm düşünür.
    bi kaç ay sonra kararını verir ve uygular çözümü.
    bulup hayata geçirdiği çözümü göstermek için kızı alır eski mahallesine götürür.
    bizimki, kız orada otursun ortamına ve ailesine yakın olsun diye, kızın ailesinin tek katlı olan evinin yerine 3 katlı bir yer yapmıştır. işte yeni evin der. artık burada oturacağız.

    bi kaç hafta sonra taşınırar. çoğu şey normale döner.
    bi kaç sene orada otururlar. bizimki eşi mutlu olsun diye her gün 60 km yol gidip gelir, işine varmak için.
    bir süre sonra kız çağlayan daki evi de benimser. bazen eski maaalesinde evet maaalesinde bazen çağlayan da otururlar. konu komşu edinir kız ve çevresinde sevilen, sohbeti aranan biri olarak hayatına devam eder.

    anladığınız gibi. sıradan ama tarafıma uzun zman önce anlatılmış bir hikaye.
    hikayenin aklıma geliş sebebi de alttaki video.
    --naklen--

    videodaki kişilerin hikayeyle ilgisi yoktur. sadece video sayesinde eski bir hikayeyi hatırlamış olmamdan başka ilinti yoktur.

    https://youtu.be/aY2qTHLObls
    0 ...
  2. 34.
  3. devam etmektir.

    --naklen--
    bir süre konuştuktan sonra kıza istemeye gelicez der bizimki, kız başını hafif eğerek gülümser. kalkarlar.
    bizimki isteme konusunu anaya babaya açar. ortalık alevlenir. baba kesinlikle olmaz der. bir sürü tehdit savurur. ana her zamanki gibi gene anadır. gider isteriz oğlum der. baban da bi süre sonra alışır falan der. senin de zaten kendi güçün var. yaparsın düğününü nikahını der.
    isterler kızı anne ve bi kaç akraba ile. babamız hasta falan gelemedi derler ama kız çakar durumu. isteme işi bittikten sonra bizimkine sorar. baban neden gelmedi diye. bizimki anlatır olayı ama önemli değil der. benim işim gücüm var. zaten ayrı oturucaz. sorun olmaz. annemde burda zaten der. hani ailenin onayı yarı yarıya da olsa var gibisinden.
    lakin kız burkulur. keşke gelseydi der sadece ama içi kırıktır, üzgün yani ama dallayıp budaklandırmaz.
    o gün söz yaplılır. yüzükler falan. nişan tarihi kararlaştırılır.
    daha sonraki günlerde ortamın izin verdiği kadar görüşürler. bizimki arada yemeğe gider evlerine falan. kızın annesi tam bir romandır. şenlikli, lafını pek kontrol etmeyen ama bizimkine sıcaktır. anlaşırlar.
    nişan vakti yaklaşırken bizimki kıza 2-3 tomar para götürür. al ailene ver güçleri zorlanmasın. hazırlıkları yaparsınız der. miktar hakkaten çoktur. kız hem şaşırır hem sevinir ama dalgasını da geçer. bu paraya burdan ev alınır çok bu ve kraliçeliğini tok gözlülüğünü gene gösterir. birini bırak yeter, gerisiyle bana bişeyler alırsın der. adam bir kez daha hayran olur kıza.
    onları zaten ayrı alıcam. al sen bunu artan kalsın der.
    ilişkileri bu şekildedir bir örnek olarak bahsettim.

    --naklen--

    devam edecek.
    0 ...
  4. 33.
  5. bir roman kızına ölesiye aşık olmaktır.
    hikayesi anlatılırdı. onu da dinlemek hüzünlenmek sevinmektir.

    --naklen--
    edirne yi gezelim diye yola çıkmıştır, iki arkadaş. kahramanımız 35 yaşlarında. babadan, sülaleden zengin. kendisi de iyi ve büyükçe bir iş kurmuş. paraya para demiyor.
    yol üzerinde durdukları benzincinin biraz ilerisinde bir düğün olduğunu farkederler. sokak düğünü. benzinciden sonra oraya kırarlar direksiyonu. millet vur patlasın çal oynasındır. romanlar düğün yapıyor. esmer yüzlü ak yürekli insanlar.
    hoşlarına gider eglence uzaktan uzağa bakarlar. sonra bakarlar kimsenin umurunda değiller biraz daha yaklaşırlar düğüne.
    bi süre izlerler. hatta yaşlı bir amca buyrun buyrun falan der, yabancı olduklarını anlayınca.
    beye havaya girer bizimkiler, alkışla falan eşlik ederler müziğe.
    sonra o, 35 yaşlarında olanın dikkatini bi kız çeker. kız ortada arkadaşlarıyla oynamaktadır ama ne oynamak. hiç diğerleri gibi değildir. zarif, biraz utangaç ama iyi bir de oyuncudur. müziğin hakkını verir.
    ayrıca yüz olarak ta esmer değil aksine bembeyaz. fiziği orantılı, hatta giydikleri bile çevresindekilerden farklıdır. abartısız ama düzgün ve özenli.
    bizimki kafayı takar kıza.
    lakin ne yapsın gitse konuşmaya çalışsa, ne olacağı belirsiz. kavga mı çıkar, kız evli mi bekar mi belli değil.
    bi süre daha kalırlar. bizimkinin aklına kendilerine hoşgeldin diyen o amca gelir.
    çeker amcayı kenara;
    amca bu kız kim
    amca güler bizim cevo nun kızı, muhtarın der
    adam evli mi nişanlı mı amca der
    nişanlı falan olmadığını öğrenir.
    bizimkiler kız oradan gidene kadar kalırlar.
    edirne ye gidip döndükten sonra, bizimkinin aklı hala ordadır.
    lakin olabileceklerden cekinir. ana baba ne der. arası bozulur mu çünkü ciddi ciddi abayı yakmıştır kıza.
    bir gün kafayı bozar alır aile büyüklerinden yaşlıca bi erkeği giderler oraya.
    kızın babası muhtar ya kolayca bulurlar muhtarı.
    yaşlı kişi, konuyu açar.
    durum böyle böyle. biz gerekeni daha sonra yapıcaz ama önce bi konuşmaya geldik der.
    kızın babası normal karşılar.
    kimsiniz nesiniz diye sorar.
    anlatır onlarda,durumların işlerini güçlerini.
    kızın oradaki insanlardan neden farklı olduğunuda anlatır muhtar. kız kıt imkanlarla da olsa liseyi bitirmiş bi fabrikada çalışmaktadır.
    bizimkinin yanındaki adam uygun şekilde söyler. müsait bi zamanda bi erde oturup konuşsunlar da işin devamını öyle getirelim der.
    anlaşırlar. bi kaç hafta sonra kızla bizimki mahalledeki bi pastanede oturup konuşurlar.
    aman allahım kız nasıl bir insandır öyle.
    sanki roman kızı değil ingiltere kraliçesi ama iyi anlamda. hakkaten oturup kalkması, zerafeti, karşısındakine saygısı. ölçülü gülümsemesi falan. bizimkisi uçar uçar.
    --naklen--

    kısa bir süre sonra hikaye devam edecek.
    1 ...
  6. 32.
  7. bazen, gabar da askerlik yapıp izmir deyim anne demektir.
    0 ...
  8. 31.
  9. pek çok evde oturmuş olmak ama çağlayan daki evi unutamamaktır.
    küçük küçük odaları olan, akşamları herkesin aynı odada oturduğu, radyo veya televizyona odaklandığı, arka balkonundan en az 10 km lik bir kağıthane, alibeyköy manzarası gözüken, balkonuna odun kömür koyulan, banyoda suyu odunla ısıtılan, hayli kıt imkanlı ama huzurlu can sıkmayan, herhalde yaratıcının özellikle ilgilendiği bir ev.
    aksi halde bu kadar kısıtlı imkanla o kadar mutlu olunmazdı.
    0 ...
  10. 30.
  11. şişli, taksim gibi merkezi yerlerin dışında ilk kuru temizlemecilerin açıldığı bir yarı varoşta, kuru temizlemecide çalışan iki kız olmaktır.

    o zamanlar kadınların çalışması pek alışılmış bişey değil. hele ki çağlayanda.

    bi kuru temizlemeci açılmıştı. aslında ilk değildi taa 67 lerden beri çağlayanda kuru temizlemeci vardı.
    kuru temizlemeci neden önemli? şundan önemli.
    bu hizmeti belli bir gelir seviyesinin üzerindeki insanlar kullanır. gelir seviyesi düşük insan bir de oraya para vermez. kendi ya da eşi halleder, temizleme işini.
    çağlayanda hem de o zaman böyle bir yerin mevcut olması tabi ki ilginç. gelir seviyesi yüksek bi yer değildi çünkü; ama demek ki insanlarda bir heves, bir ilerleme arzusu vardı ki bu hizmeti kullanıyorlardı.
    neyse, bu sosyal analizden sonra gelelim kur temizlemecide çalışan o iki kıza.

    biz veletiz o zaman tabi. bunlar 20 yaşlarında iki kız.
    biri surekli etek giyen zayıfca biri, diğeri o zamanın ispanyol paça pantolanlarını giyen balıketli bi kız.
    ben bunları pederin dükkanını beklerken dışarı çıktığım anlarda sık sık görüyorum.
    dükkanın kapısına çıkıp kıkırdayıp gülüşüyorlar falan. laz patronları gelip bunlara kızıyor, içeri sokuyor falan.

    bir de yeni yetme bi müteahhit var. altında devetüyü bi reno 12 var. yan tarafımızda 5 katlı bi inşaat yapıyor. havalar 1500.
    inşaata geldikçe kızları kesiyor falan.
    sonra arkadaşlarıyla sesli sesli muhabbet ederken duyuyorum. o kızlardan pantolonlu olanı, kendi tabiriyle götürmüş. günahı boynuna artık.
    artık olay yayıldıysa demek ki o kızlar bi süre sonra gözükmemeye başladı. belli ki işi bıraktılar.

    bunlar gerçek insan hikayeleri. dizilerdeki sahtelik yok bunlarda ama dizi gibi izlerdim, hakkat.
    2 ...
  12. 29.
  13. cam indirmektir.
    basit aslında, şöyle oluyor.
    gıcık kaptığın birinin evini ya da işyerini öğrenirsin. bir taş alırsın. clooooonngg, çatır, çutur, şangur, şungur.
    sonra topuk.
    genellikle yakalanırsın ama muüm değil. olan olmuştur.
    0 ...
  14. 28.
  15. tam da bu mevsimlerin bahar değil bilyalı mevsimi olduğunu bilmektir.
    ve ilk araba yapan adamın bilyalı zamanı başlatıyorum demesidir.
    arkadaşlardan ilgi gelirse ki büyük ihtimalle gelir. bi kaç gün içinde herkesin bilyalısı olur ve şimdiki benzinliğin olduğu yerden kağıthane yoluna çıkılır ve cendereye kadar tehlikeli ama süper bi yarış yapılır. jiiiiiv jiiiiiv bilayalı ağlar hakkat.
    0 ...
  16. 27.
  17. 26.
  18. kağıthane ye dik olan sokaklarından güneşin batışını görmektir. kızıllık hafif hafif yayılır.
    şahane bir atmosfer olur.
    ortalık biraz durulur. sokaklarda çocuk sesleri.
    "oyun kuralım hadi akşam ebesi, kaçııın, ebe o"
    1 ...
  19. 25.
  20. çağlayan da bi kaç tane de olsa gördüğüm zamaında beyoğlu nun haracını yiyip sonra tövbe edip kenara çekilen, aile yaşantısını seçen tip vardı.öyle derlerdi tabi. ben görmedim harac yerken.
    ya zaten çağlayan lafla, dedikoduyla dönen bi sosyal hayata sahipti. çoğu yer gibi. öyle diyorlarsa öyledir. genellikle orada da ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
    hakkaten farklı adamlardı.
    bi kere zayıf tiplerdi. uzun ama zayıf. sonra ceketler hep omuzda kravat takar ama gene ceket omuzda. bir de hafif aşağı doğru eğik yürürlerdi.
    esnaf üzerinde hafif bir etkileri hala devam edermiş gibi gelirdi bana. esnaf uzaktan serseri falan dese de adam selam verdiğinde ya da gelip ayaküstü muhabbet ettiğinde çok samimi davranırdı adam da sanki yıllardır böyle bir ortamı bekliyormuş gibi esnafa acaip saygılı davranırdı ama öyle eziklik içeren bi saygı değilde şunun gibi,
    -abi çay söyliyim
    +yok yok çoook saol çok içtiim xx bey.
    sonra iki laf eder . çeker gider.
    0 ...
  21. 24.
  22. yazılanlara bakıpta lan ne belalı yermiş falan demeyin. tam bir aile semtidir. buraya taşıdıklarım haliyle uç şeyler.
    ailelerin yaşaması için gayet uygun bi semttir. serseri yatağı değildir. her semtte olduğu gibi çağlayanda da serseriler vardı ve şimdi de vardır ama onların işi birbirleriyledir. aileye saygılıdırlar, olmak zorundadırlar da. aksi halde millet toplanır. serseri falan dinlemez. kötekler.
    0 ...
  23. 23.
  24. 22.
  25. hakkaten film gibi ailelerin yaşantılarına şahitlik etmektir. film ama her şey var içinde dram komedi.
    şimdi bir aile var. karadenizli şimdi dediysek eskiden yani.
    baba sert bi adam. uzun zayıf. esnaf seviyor ama o pek muhatap olmuyor. genellikle kafa yerde hafif eğik bi şekilde yürüyor.
    anne kapalı pek dışarı çıkmayan bi evhanımı. böyle toparlak bişey. bunların ikisinin de yaşı geçkin ha 60 larını geçmişler.
    4 ya da 5 çocukları var hepsi erkek. bi tanesi orta derecede ünlü bi futbolcu olmuş. kendini kurtarmış.
    birinin maalesef hırsızlık yaptığı söyleniyor. hatta bi ara ortadan kaybolduğunda hapse girdi demişlerdi. sonra gene çıktı ortaya.
    işte dram burda. adam bu çocuğu böyle serserilikten falan kurtaramayınca tutmuş bigün kulağının ucunu kesmiş. valla bak. çocuk öyle geziyordu.
    bizim evden gözükürdü bunların ev. böyle büyükçe altı dükkan falan. ordan görürdüm. kadıncağız yaşlı olduğu için bu çocuklara cam silme balkonu yıkama falan işleri verirdi. benim gördüğüm gibi çoğu kişide görürdü bunu tabi. dalga geçmek kaçınılmaz olurdu.
    sonra bunlarınotanca olanı bi kıza tutuldu. herkes görüyor. sağda solda konuşuyorlar falan lakin kız farklı bi mezhepten. baba da dindar. bi çocuğu yatılı imam hatipe yolladı. epey dindar yani. al sana bi olay daha. bazen bi bakıyoruz cadde de baba bu herife bağırıp çağırıyor. millet araya giriyor falan. çocuk kızı kaçırdı sonunda. evlendiler.

    böyle lan işte. çağlayan sokakları film sahnesiydi.
    eminim hala öyledir. oyuncular ve konular değişmiştir ama oralarda film hep vardır çünkü çağlayan hem baskının hem de isyanın başkentidir.
    baba baskı yapar ve fekat çocuk aynı babanın çocuğu olduğudan çocuk başkaldırır. güçlü kişiliklerim mekanıdır çağlayan çünkü güçlü ollmazsan sokakta ezilirsin. çağlayan sokaktır.
    0 ...
  26. 21.
  27. pazar günlerini sevmemektir.
    nedense pazar günleri sessiz olurdu çağlayan. dükkanların çoğu kapalı. arkadaşların babaları evde, sokağa çıkamıyorlar falan. gıcık kapmaktır. akşamı zor etmektir.
    akşamı ettin de iş bitti mi. akşam olunca da korkulan ama varlığı huzur veren babanın, köy derneğine gitmesi ile sıkıntı had safhaya varır. evin içinde patlarsın.
    televizyon yok, radyo da bişey yok. aklına yatmak gelir saat daha 8 falan olmasına rağmen.
    oynarsın yatakta, sağa sola dönersin. oturur, yatarsın.
    bazen tam o anlarda dayı gelir. hahahaa her şey değişir. kalkın sinemaye gidiyoruz der. hoohohoho. sevince bak lan. çağlayan dan çıkarsın pangaltı ndaki inci sienamsı na kadar yürürsün. izlersin bi türkan şoray filmi. severek sevmeyerek neyse çünkü çocuksuni tarkan filmi istersin ama hiç yoktan iyidir.

    böyle aniden değişen anları yaşamaktır çağlayanlı olmak çünkü semtin ruhu böyle.
    1 ...
  28. 20.
  29. bırakıp gelmektir çağlayanlı olmak ama seneler sonra gittiğinde hiç bişeyin değişmediğinide görmektir.
    20 sene evvel oradan ayrılırken bi sülale vardı. işleri güçleri insaat, arsa yapmak, rant kapacakları yerler için kapışmaktı. ben ayrılırken çarşamba pazar krulan caddede, sinanpaşa caddesi yani, bi arsa için birileriyle kapışıyorlardı. sen alıcan ben alıcam diye. bu kapışmaların sonunun nereye varacağı belli olmazdı. cuv cuv a kadar giderdi iş.
    neyse 20 sene sonra gittim pastaneye oturdum adamı ıslak hamburgerinden yiyorum, zevkle, acı mı acı. bi de köpük köpük ayranı var.
    tesadüfe bak ki pastaneci bi adamla ayaküstü sohbet ediyor. anlattığı mealen şunlar.
    "falanca ile filanca kavga etmiş. o binayı almak için"
    bahsettiği adamlardan biri 20 sene evvelinden bahsettiğim adam.
    1 ...
  30. 19.
  31. sert bi babadan gizli gizli bir şekilde yeşilçam a dahil olmak ve yılmaz güney le film çevirmektir. hem de 1969 da.

    bahsettiğim kişi komşu abladır. gerçi çok az gördüm. erkek kardeşiyle arkadaştım ve asla bahsetmezlerdi, bu durumdan. zaten kimseyle fazla samimiyetleri de yoktu, aile olarak.
    biz çocuğuz tabi ama sağdan soldan duyuyoruz, ablası artist diye.
    o zaman bırak yeşilcam da artist olmayı, çalışan kadına bile bi sürü yaftalar yapıştırılıyor.

    yeşilçam a nasıl girdi. neler çekti hikayesini bilmiyorum ama nette bulabildiğim 2-3 filminde, tam bir çağlayan kızı gibi davranıyor. sert, öpüşmeyen, görüntüsü kadınsı ama davranışları erkeksi.
    zaman zaman eve hızlı hızlı girdiğini görmüşlüğüm vardır. babasına görünmeden annesini ziyaret ediyordu, sanırım. o telaşlı hali hala aklımda.

    ismini vermiyeyim şimdi. zaten fazla filmi de yok. belli ki bi kaç filmden sonra çekilmiş, yeşilçam dan.
    0 ...
  32. 18.
  33. çağlayan dan kurtulunmaz ki. valla bak. ben 20 yıl sonra gene gittim. hiç gitmem dediğim halde.
    oranın havası, insanı, eğlencesi, bir başkadır. git mahalle aralarına ne cevherler vardır. adam holdinde üst düzey yönetici hala annesinin evinde oturuyor. gecekondu dan hallice.
    abi ya taşınsana diyorum. denedim valla. gene döndüm diyor.
    adam haklı bütün mikropları, faydalı mikropları çağlayandan. kopamazsın.
    0 ...
  34. 17.
  35. Eski sevgilime sormak lazım... Nefret ediyordu çağlayandan fakat kurtulamıyordu da. Hala da orada sürünüyor... Ahh ah.
    1 ...
  36. 16.
  37. ilkokul da öğretmene lahmacun almaya gitmektir.

    büyük bir görecv almış gibi, koşarak ama pür dikkat gidip sonra gene aynı hız ve dikkatle öğretmene lahmacunları getirmektir.
    önemli bir adamsındır, sınıfta. güvenilir, iş bitirici ve kendine dikkat edebilen. öyle ya, öğretmen herkesi göndermez, böyle işlere, ya yolda başına bişey gelse çocuğun.

    ayrıca şanslıysan süper bir öğretmene düşmektir de.
    adam benim o zamandan ne olacağımı sezmiş. şahsım, şu anda sen şu olmalısın dediği mesleği yapıyorum. son ana kadar başka bir mesleği seçmek istememe rağmen onun tespiti doğru çıktı.
    0 ...
  38. 15.
  39. yaz akşamları şengül petek pastanesi ne gidip 1 liralık dondurma almaktır.

    o anki atmsoferi değme romancı gelse anlatamaz. acaip bi atmosferdir. gündüz güneş kavurmuş dışarısı nispeten serin. çünkü çağlayan küçük bir tepenin zirvesine açılmış, farklı yüksekliklerde sekilendirilmiş 3 anayoldan oluşur ve bu yüzden eser. tepe dedik ya.
    fekat pastanenin içi yanıyor. dondurma makinaları, buzdolapları kendini soğuturken motorları pasteneyi ısıtmış. bi yerde de iyi olmuş. bütün ayçöreği, dondurma, pasta kokuları iyice hissedilir olmuş. içeri girince sıcaktan ve bu kokulardan bir hoş olursun.
    alırsın dondurmanı, cıkarsın dışarı hemen yanındaki, eskiden kahvehane sonradan türk ticaret bankası olan binanın dış merdivenine oturursun.
    sıkılmana vakit kalmaz illa tanıdık birileri gelir yanına, düşünsene vatan caddesinin 100 m lik bir kısmında tanımadığın yok. bu duygu super bişey. şimdi dışarı çıktığında kaç kişiyi tanıyorsun ki, di mi.
    neyse, ya bi abin gelir. napıyosun lan, sigara icmiyosun di mi. afferin der. ya bi arkadaşın gelir. lan dondurmadan bi kere yalıyım der. falla bak.yalatmazsan seni herkese söyler. adın cimriye çıkar. gerçi aynı şeyi sende yaparsın. kural bu o zaman.
    dondurman biter. caddede zaten az olan trafik bitmişse ortalarsın caddeyi at gibi koşarsın evin önüne kadar ya da tükkanın.
    0 ...
  40. 14.
  41. tabi o zamanlar psikpat deyimi yoktu. biz öylelerine dayı ya da ağbi derdik. aynen böyle ağbi.
    tabi o tarz bayanlar da vardı ki, erkeklerle dişediş futbol oynayıp, maç sonunda yenilince kavga çıkarırlardı. onlara da haliyle erkek gib kız derdik.

    lan bu kadar kavga gürültü ve sertlik arasında kimse de kimseye küsmezdi yi mi.
    kin tutmamaktır, çağlayanlı olmak.
    0 ...
  42. 13.
  43. psikopat olmaktır. çağlayanlı olup da normal olan bir adam ya da kadın görmedim.

    alayı manyaktır bunların. Şehrin orta yerinde bir varoşlu olmaktır.
    1 ...
  44. 12.
  45. deli ali ye her türlü yardımı yapmaktır.

    şimdi 70 lerde bu semtin bir deli ali si vardı. uzun boylu zayıf üstü başı haliyle palaçor.
    annesiyle yaşıyor ama ne konuşabiliyor ne tam duyabiliyor.
    neden böyle olduğu konusunda çeşitli söylentiler vardı. en bilineni de paraşütçü olduğu ve artık ne olduysa paraşütle atlarken böyle olduğu idi.

    bu insancığın her çağlayan kahvesinde özel bardağı ve çanağı vardı. kahvenin kapisına oturup çayını içerdi
    esnafta ona bir şakalaşma yöntemi öğretmiş ya da kendi biliyordu. orasını bilmem artık. böyle kafasının ustune dokununca sıçrar ve gülerdi. aynısını o da sana yapardı.
    arada da bi bkarsın bütün vatan caddesini bağıra bağıra yıkıyor.
    artık neye kızıyordu ise bilmem.
    0 ...
  46. 11.
  47. Urfalı ya da Urfalı komşulara sahip olmaktır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük