dün akom falan kar gelecek diye yayın yaptıydı ya.
tabi pek de tutmuyor ama genede bakıyorum yağar mı falan diye.
bi ara bi baktım sulu kar gibi atmaya başladı.
fır diye sokağa fırladım. 5 ekmek, marketten bişeyler kapıp geldim.
kar yağmaya başlayınca stok yapanmayan ama çağlayan da oturan varsa çağlayanlıyım demesin.
artık çağlayan da değilim ama bu huylarımı asla bırakmam.
bunlar beni ben yapan değerlerdir.
öyle ah vah edici tiplerden değilim ama bir gerçeği de yazmak zorundayım.
ne çağlayan eski çağlayan, ne ben ne de insanlar.
benim nezdimde o dönemin fiyatı 3-4 trilyon usd dir.
yani, ulaşmak imkansız.
şimdiye kadar hep insandan, sorunlardan, geçmişten bahsettik di mi?
alın size eski bir çağlayanlı olarak benim bile şaşırdığım dünyada kendi türünün tek müzesi.
(bkz: hisart diaroma ve tarih müzesi)
şimdi bu müzenin kurucusunun şirketi vardı çağlayan da. vardı diyorum hala orada mı taşındı mı bilmiyorum ama çuhadaroğlu tabelası çocukluğumuzdan beri beynimize kazınmıştır. bir binanın üzerinde kocaman harflerle cuhadaroğlu yazardı.
neci acaba falan diye düşünmüşlüğümüz var ama araştırmışlığımız yok. şimdilerde anladığım kadarıyla aliminyun ürünlerle ilgili bir şirket.
borsaya da kote.
müzeye gelirsek valla yalan yok haberimiz olmamıştı hiç. sanırım ilber hoca bahsetmişti. ondan duydum.
müze ve kurucusu ile ilgili bir video aşağıda. https://youtu.be/y0-eEA1ESnI?si=9pwMKK0FQsDNlBew
hisse senedi bile olmaktır.
şöyle oluyor şimdi.
çağlayan merkezli bir şirket var.
bilgilerim, gördüklerimle sınırlıdır. orada yıllardan beri gördüğüm için merkezi ora dedim belki başka bir yerdir. bilemem.
sırf çağlayan da diye alır satarım hissesini.
yatırım tavsiyesi değildir.
açıkcası onca senelik çağlayanlıyım hiç bir zaman kalabalık toplanıp, bir kişiye atar gider olayına raslamadım.
hayır raslasam söylerim. gerçekleri yazıyorum.
hatta kavga varsa ilk etapta özellikle karışılmazdı.
sonra ayırma falan işleri.
bir de daha küçük yaştakileri doldurup kavga ettirmek olayı çoktu.
az kavga etmedik bu dolduruşla.
şu anda açmışım trt radyo yu ne çalar ne söylerse dinliyor ve dingin bir şekilde uzanıyorum.
sıcaktan hafif mayışmış ama şikayetsiz bir şekilde.
yıllar önce çocukluğumda çağlayan da yaptığım gibi.
bu açıdan;
uzanmaktır, çağlayanlı olmak ama zaman zaman.
yoksa iş güç falan her zaman buna izin vermez.
şu an çok hoş hissediyorum cidden.
yazdan olsa gerek.
ne tatilde ne de luks bir oteldeyim ama hoş.
tıpkı çağlayanlı yıllarım gibi.
ilginç bir şekilde de o yıllardaki çağlayan kokusu geliyor burnuma.
te allahım ya.
nasıl bi kokusu vardı çağlayan ın anlatmaya çalışayım.
bi kere havada hafif bi toz toprak kokusu kesin olurdu çünkü boş arazi epey vardı. sonra bi kaç demirci dükkanından glip havaya karışan kesilmiş demir ve jet taşı kokusu. bir de tamircilerden yükselen karpit kokusu ama bunlar eser miktarda yani. zor hissedersin.
baskın koku ise mevsimine göre güneş yani yaz ya da sonbahar kokusu, dökülen yapraklı.
çocukluklarının geçtiği, top sahasını kapitalizme yedirmemek için ortasına atatürk büstü dikmektir, çağlayanlı olmak.
ben şahsen olayı yaşamadım ama yıllarca oranın top sahası kalması için mücedele eden bir insan varmış. bakmış olmuyor. götürüp atatürk büstü dikmiş, epey bi dayanmış ama maalesef sonunda orayı da kapmışlar.
araba demişken aklıma geldi.
gene o yıllar. araba, mahallede sayılı kişilerde var bunlardan biri de arnavut kökenli bir abi.
baba sıfır bi araba almış. oğülu olan abi az çok kullanmayı biliyor.
ehliyet falan hak getire.
oğlu atmış sarışın bi hatunu arabaya, boğaz senin belgrad ormanları benim ağşama kaden gezmiş.
sonra hatunu girişteki benzinliğin oralarda indirmiş lakin çağlayan bu daha eve gelmeden babaya haber gelmiş, " senin oğlan arabayla ırıspıları gezdiriyor" şeklinde.
biz futbol oynuyoz kaldırımda anam ortalık bi anda karıştı. bi araba durdu içinden biri inmeye çalışıyor. arnavut abi nin babası da adama sopaynan dalıyor.
sonra bi baktım oğluymuş. anam ne dövmek ne dövmek.
esnaf zor ayırdıydı.
eczanede pansuman falan yaptılar.
sonra herkeş günlük hayatına döndü.
babadan dayak yemek. normal
bunu sorun etmemek. normal
arabayı bir daha kapmak için fırsat kollamak ultra normal. *
biir damarının ister istemez komünist olması demektir.
gerçi şahsım katı manada hiç o tarafa eğilmedi ama çağlayan bir dönem, komünist yapılanmanın merkezlerinden biriydi.
özellikle son durak ve dere civarı resmen militan yuvasıydı. cağlayan lisesi de öyle.
bugün, facebook taki sayfalarına baktığımda ilk gördüğüm şey haliyle işçi emeğini simgeleyen bir yumruk resmiydi.
biz çocuğuz o zamanlar. abiler falan var ama hakkat abi yani. ağır adamlar.
pek sokakta gözükmezler ama gözüktükleri zaman da çok delikanlı, bıçkın ama efendice yürürler.
misal, yolda gördün yanına gidersin. m. rıza abi falan dersin, hani biz de varız gibisinden.
pek ilgilenmez senle. yoluna devam eder.
işte o bıçkın abilerden birinin evde yapılan nişanına gitmiştim. kerdeşi arkadaşım. öylesine gittim.
o koca, bıçkın delikanlı m.rıza abi tir tir titriyor neredeyse . acaip heyecanlanmış. o kadar ki çocuk aklımla bile farkettim.
kızdan, nişanlısından ya da aile çevresinden utanıyor.
zuhahaha, lan m. rıza abi olur mu bu ya.
yanlış anlaşılmasın.
depremin ikinci gününde 9-10 tır yola çıkarmışlar.
hayır bak koca bir semt. artık çoğunluk birbirini tanımıyor. nasıl organize oldunuz nasıl duyurdunuz ne ara toplandınız da yola çıkardınız. bravo.
ben bu işi havasına suyuna, atmosferine bağlıyorum. dedim ya artık çoğu kişi birbirini tanımıyor. hatta çoğunluğu artık mülteciler.
kar yağmaya başladığı zaman ya da hava durumlarında yağacağı duyulduğu zaman fırınlara hücüm etmektir. sıraya girip eppek stoklamaktır.
bundan bahsetmiştim.
çağlayan dan uzaklaştım. çok oldu ama geçen hafta sonu kar mar geliyor dediler di mi.
sana yemin ederim, marketten hızlıca bişeyler alıp stok yaptım. belki 15 günlük stok.
dedim ya kurtulamamaktır çağlayanlı olmak.
evet. bence de sacma ama içgüdü diyelim artık.
dedim ya ara ara sosyal medyadaki sayfalarına bakarım.
bizim çocukluğumuzun doğuştan abi özelliklerine sahip, abilerinin şimdiki bi toplanmalarının resmi paylaşılmış.
tıpkı eskisi gibi, bi dükkanın önüne koymuşlar tabureleri, çay içiyorlar ama resme nasıl yorumlar yapmışlar.
herkes sevgiyle saygıyla selam gönderiyor. çağlayanlı olmaktan gurur duyarım yazan mı istersin, siz çok yaşayın, muahbbetinizi görünce mutlu olduk diyen mi istersin.
ya hakkaten bu nasıl bir tutkunluktur. yeminle hayret ediyorum.
şu an çağlayanın nerdeyse yarısı göçmen ama o hava bozulmuyor. eminim ki yarın öbür gün o abilerin arasında göçmenleri de göreceğiz.
çağlayanlı olmak, öğütülmek, birbirine kaynaşmak ve bundan asla kaçamamaktır.
ağır abilere benden de selam olsun.
bir arabesk, özellikle de ferdi hastalığına sahip olmaktır.
ister klasik müzik bestecisi ol, ister ceo ol ya da balet, balerin ol.
küçüklüğünde beynine işlemiş bu kayıtları zaman zaman özlemen kaçınılmazdır.
karanlık gecelerimin yıldızı sensin.
hep yalan yeminler hep yalan sözler
bir gün gerçek olup gelemez misin.
gündüz 12 civarlarında vatan caddesinin siyah önlüklü ilkokul çocukları ve kravatlı, formalı orta okul ve lise öğrencilerinin akınına uğramasını çok doğal karşılamaktır.
şimdi böyle bir topluluk görme ihtimali yoktur çünkü servis diye bir olgu var.
görsek şaşırırız yani.
o zaman herkes semtindeki okula gittiği için ve servis olmadığı için gayet normal ve eğlenceliydi.
esnaf için de süperdi
pastaneler, bakkallar,leblebiciler dolar taşardı.