çağlayanlı olmak

entry87 galeri0
    24.
  1. yazılanlara bakıpta lan ne belalı yermiş falan demeyin. tam bir aile semtidir. buraya taşıdıklarım haliyle uç şeyler.
    ailelerin yaşaması için gayet uygun bi semttir. serseri yatağı değildir. her semtte olduğu gibi çağlayanda da serseriler vardı ve şimdi de vardır ama onların işi birbirleriyledir. aileye saygılıdırlar, olmak zorundadırlar da. aksi halde millet toplanır. serseri falan dinlemez. kötekler.
    0 ...
  2. 25.
  3. çağlayan da bi kaç tane de olsa gördüğüm zamaında beyoğlu nun haracını yiyip sonra tövbe edip kenara çekilen, aile yaşantısını seçen tip vardı.öyle derlerdi tabi. ben görmedim harac yerken.
    ya zaten çağlayan lafla, dedikoduyla dönen bi sosyal hayata sahipti. çoğu yer gibi. öyle diyorlarsa öyledir. genellikle orada da ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
    hakkaten farklı adamlardı.
    bi kere zayıf tiplerdi. uzun ama zayıf. sonra ceketler hep omuzda kravat takar ama gene ceket omuzda. bir de hafif aşağı doğru eğik yürürlerdi.
    esnaf üzerinde hafif bir etkileri hala devam edermiş gibi gelirdi bana. esnaf uzaktan serseri falan dese de adam selam verdiğinde ya da gelip ayaküstü muhabbet ettiğinde çok samimi davranırdı adam da sanki yıllardır böyle bir ortamı bekliyormuş gibi esnafa acaip saygılı davranırdı ama öyle eziklik içeren bi saygı değilde şunun gibi,
    -abi çay söyliyim
    +yok yok çoook saol çok içtiim xx bey.
    sonra iki laf eder . çeker gider.
    0 ...
  4. 26.
  5. kağıthane ye dik olan sokaklarından güneşin batışını görmektir. kızıllık hafif hafif yayılır.
    şahane bir atmosfer olur.
    ortalık biraz durulur. sokaklarda çocuk sesleri.
    "oyun kuralım hadi akşam ebesi, kaçııın, ebe o"
    1 ...
  6. 27.
  7. 28.
  8. tam da bu mevsimlerin bahar değil bilyalı mevsimi olduğunu bilmektir.
    ve ilk araba yapan adamın bilyalı zamanı başlatıyorum demesidir.
    arkadaşlardan ilgi gelirse ki büyük ihtimalle gelir. bi kaç gün içinde herkesin bilyalısı olur ve şimdiki benzinliğin olduğu yerden kağıthane yoluna çıkılır ve cendereye kadar tehlikeli ama süper bi yarış yapılır. jiiiiiv jiiiiiv bilayalı ağlar hakkat.
    0 ...
  9. 29.
  10. cam indirmektir.
    basit aslında, şöyle oluyor.
    gıcık kaptığın birinin evini ya da işyerini öğrenirsin. bir taş alırsın. clooooonngg, çatır, çutur, şangur, şungur.
    sonra topuk.
    genellikle yakalanırsın ama muüm değil. olan olmuştur.
    0 ...
  11. 30.
  12. şişli, taksim gibi merkezi yerlerin dışında ilk kuru temizlemecilerin açıldığı bir yarı varoşta, kuru temizlemecide çalışan iki kız olmaktır.

    o zamanlar kadınların çalışması pek alışılmış bişey değil. hele ki çağlayanda.

    bi kuru temizlemeci açılmıştı. aslında ilk değildi taa 67 lerden beri çağlayanda kuru temizlemeci vardı.
    kuru temizlemeci neden önemli? şundan önemli.
    bu hizmeti belli bir gelir seviyesinin üzerindeki insanlar kullanır. gelir seviyesi düşük insan bir de oraya para vermez. kendi ya da eşi halleder, temizleme işini.
    çağlayanda hem de o zaman böyle bir yerin mevcut olması tabi ki ilginç. gelir seviyesi yüksek bi yer değildi çünkü; ama demek ki insanlarda bir heves, bir ilerleme arzusu vardı ki bu hizmeti kullanıyorlardı.
    neyse, bu sosyal analizden sonra gelelim kur temizlemecide çalışan o iki kıza.

    biz veletiz o zaman tabi. bunlar 20 yaşlarında iki kız.
    biri surekli etek giyen zayıfca biri, diğeri o zamanın ispanyol paça pantolanlarını giyen balıketli bi kız.
    ben bunları pederin dükkanını beklerken dışarı çıktığım anlarda sık sık görüyorum.
    dükkanın kapısına çıkıp kıkırdayıp gülüşüyorlar falan. laz patronları gelip bunlara kızıyor, içeri sokuyor falan.

    bir de yeni yetme bi müteahhit var. altında devetüyü bi reno 12 var. yan tarafımızda 5 katlı bi inşaat yapıyor. havalar 1500.
    inşaata geldikçe kızları kesiyor falan.
    sonra arkadaşlarıyla sesli sesli muhabbet ederken duyuyorum. o kızlardan pantolonlu olanı, kendi tabiriyle götürmüş. günahı boynuna artık.
    artık olay yayıldıysa demek ki o kızlar bi süre sonra gözükmemeye başladı. belli ki işi bıraktılar.

    bunlar gerçek insan hikayeleri. dizilerdeki sahtelik yok bunlarda ama dizi gibi izlerdim, hakkat.
    2 ...
  13. 31.
  14. pek çok evde oturmuş olmak ama çağlayan daki evi unutamamaktır.
    küçük küçük odaları olan, akşamları herkesin aynı odada oturduğu, radyo veya televizyona odaklandığı, arka balkonundan en az 10 km lik bir kağıthane, alibeyköy manzarası gözüken, balkonuna odun kömür koyulan, banyoda suyu odunla ısıtılan, hayli kıt imkanlı ama huzurlu can sıkmayan, herhalde yaratıcının özellikle ilgilendiği bir ev.
    aksi halde bu kadar kısıtlı imkanla o kadar mutlu olunmazdı.
    0 ...
  15. 32.
  16. bazen, gabar da askerlik yapıp izmir deyim anne demektir.
    0 ...
  17. 33.
  18. bir roman kızına ölesiye aşık olmaktır.
    hikayesi anlatılırdı. onu da dinlemek hüzünlenmek sevinmektir.

    --naklen--
    edirne yi gezelim diye yola çıkmıştır, iki arkadaş. kahramanımız 35 yaşlarında. babadan, sülaleden zengin. kendisi de iyi ve büyükçe bir iş kurmuş. paraya para demiyor.
    yol üzerinde durdukları benzincinin biraz ilerisinde bir düğün olduğunu farkederler. sokak düğünü. benzinciden sonra oraya kırarlar direksiyonu. millet vur patlasın çal oynasındır. romanlar düğün yapıyor. esmer yüzlü ak yürekli insanlar.
    hoşlarına gider eglence uzaktan uzağa bakarlar. sonra bakarlar kimsenin umurunda değiller biraz daha yaklaşırlar düğüne.
    bi süre izlerler. hatta yaşlı bir amca buyrun buyrun falan der, yabancı olduklarını anlayınca.
    beye havaya girer bizimkiler, alkışla falan eşlik ederler müziğe.
    sonra o, 35 yaşlarında olanın dikkatini bi kız çeker. kız ortada arkadaşlarıyla oynamaktadır ama ne oynamak. hiç diğerleri gibi değildir. zarif, biraz utangaç ama iyi bir de oyuncudur. müziğin hakkını verir.
    ayrıca yüz olarak ta esmer değil aksine bembeyaz. fiziği orantılı, hatta giydikleri bile çevresindekilerden farklıdır. abartısız ama düzgün ve özenli.
    bizimki kafayı takar kıza.
    lakin ne yapsın gitse konuşmaya çalışsa, ne olacağı belirsiz. kavga mı çıkar, kız evli mi bekar mi belli değil.
    bi süre daha kalırlar. bizimkinin aklına kendilerine hoşgeldin diyen o amca gelir.
    çeker amcayı kenara;
    amca bu kız kim
    amca güler bizim cevo nun kızı, muhtarın der
    adam evli mi nişanlı mı amca der
    nişanlı falan olmadığını öğrenir.
    bizimkiler kız oradan gidene kadar kalırlar.
    edirne ye gidip döndükten sonra, bizimkinin aklı hala ordadır.
    lakin olabileceklerden cekinir. ana baba ne der. arası bozulur mu çünkü ciddi ciddi abayı yakmıştır kıza.
    bir gün kafayı bozar alır aile büyüklerinden yaşlıca bi erkeği giderler oraya.
    kızın babası muhtar ya kolayca bulurlar muhtarı.
    yaşlı kişi, konuyu açar.
    durum böyle böyle. biz gerekeni daha sonra yapıcaz ama önce bi konuşmaya geldik der.
    kızın babası normal karşılar.
    kimsiniz nesiniz diye sorar.
    anlatır onlarda,durumların işlerini güçlerini.
    kızın oradaki insanlardan neden farklı olduğunuda anlatır muhtar. kız kıt imkanlarla da olsa liseyi bitirmiş bi fabrikada çalışmaktadır.
    bizimkinin yanındaki adam uygun şekilde söyler. müsait bi zamanda bi erde oturup konuşsunlar da işin devamını öyle getirelim der.
    anlaşırlar. bi kaç hafta sonra kızla bizimki mahalledeki bi pastanede oturup konuşurlar.
    aman allahım kız nasıl bir insandır öyle.
    sanki roman kızı değil ingiltere kraliçesi ama iyi anlamda. hakkaten oturup kalkması, zerafeti, karşısındakine saygısı. ölçülü gülümsemesi falan. bizimkisi uçar uçar.
    --naklen--

    kısa bir süre sonra hikaye devam edecek.
    1 ...
  19. 34.
  20. devam etmektir.

    --naklen--
    bir süre konuştuktan sonra kıza istemeye gelicez der bizimki, kız başını hafif eğerek gülümser. kalkarlar.
    bizimki isteme konusunu anaya babaya açar. ortalık alevlenir. baba kesinlikle olmaz der. bir sürü tehdit savurur. ana her zamanki gibi gene anadır. gider isteriz oğlum der. baban da bi süre sonra alışır falan der. senin de zaten kendi güçün var. yaparsın düğününü nikahını der.
    isterler kızı anne ve bi kaç akraba ile. babamız hasta falan gelemedi derler ama kız çakar durumu. isteme işi bittikten sonra bizimkine sorar. baban neden gelmedi diye. bizimki anlatır olayı ama önemli değil der. benim işim gücüm var. zaten ayrı oturucaz. sorun olmaz. annemde burda zaten der. hani ailenin onayı yarı yarıya da olsa var gibisinden.
    lakin kız burkulur. keşke gelseydi der sadece ama içi kırıktır, üzgün yani ama dallayıp budaklandırmaz.
    o gün söz yaplılır. yüzükler falan. nişan tarihi kararlaştırılır.
    daha sonraki günlerde ortamın izin verdiği kadar görüşürler. bizimki arada yemeğe gider evlerine falan. kızın annesi tam bir romandır. şenlikli, lafını pek kontrol etmeyen ama bizimkine sıcaktır. anlaşırlar.
    nişan vakti yaklaşırken bizimki kıza 2-3 tomar para götürür. al ailene ver güçleri zorlanmasın. hazırlıkları yaparsınız der. miktar hakkaten çoktur. kız hem şaşırır hem sevinir ama dalgasını da geçer. bu paraya burdan ev alınır çok bu ve kraliçeliğini tok gözlülüğünü gene gösterir. birini bırak yeter, gerisiyle bana bişeyler alırsın der. adam bir kez daha hayran olur kıza.
    onları zaten ayrı alıcam. al sen bunu artan kalsın der.
    ilişkileri bu şekildedir bir örnek olarak bahsettim.

    --naklen--

    devam edecek.
    0 ...
  21. 35.
  22. devamı

    --naklen--
    neyse nişan düğün olur biter. kendi evlerine geçerler.
    kız tam bir evhanımıdır. yaptığı yenir, konuştuğu dinlenir. zaman zaman romanlığı tutar. açar bir roman havası oynarda oynar, eşinide neşelendirir kendiside neşelenir.
    lakin zaman zaman bir yalnızlık hissi gelir kıza. ait olmamak gibi, sanki buralar ona ait değilmiş ya da o buraların değilmiş gibi. o zamanlar bir hüzün çöker.
    öyle ya şimdi mahallesinde olsa ya düğün vardır ya nişan, ya akşam birilerine giderler oturmaya ya da birileri gelir.
    parası pulu çoktur ama eksik bişeyler vardır. anlayamaz anlayamayınca fevrileşir hatta yok yere kavga çıkarır.
    bizimki bi süre anlayamaz. sonra ayıkır. der ki bu kız ortamını özlüyor. e naapsın ama iş güç burada.
    günlerce bi çözüm düşünür.
    bi kaç ay sonra kararını verir ve uygular çözümü.
    bulup hayata geçirdiği çözümü göstermek için kızı alır eski mahallesine götürür.
    bizimki, kız orada otursun ortamına ve ailesine yakın olsun diye, kızın ailesinin tek katlı olan evinin yerine 3 katlı bir yer yapmıştır. işte yeni evin der. artık burada oturacağız.

    bi kaç hafta sonra taşınırar. çoğu şey normale döner.
    bi kaç sene orada otururlar. bizimki eşi mutlu olsun diye her gün 60 km yol gidip gelir, işine varmak için.
    bir süre sonra kız çağlayan daki evi de benimser. bazen eski maaalesinde evet maaalesinde bazen çağlayan da otururlar. konu komşu edinir kız ve çevresinde sevilen, sohbeti aranan biri olarak hayatına devam eder.

    anladığınız gibi. sıradan ama tarafıma uzun zman önce anlatılmış bir hikaye.
    hikayenin aklıma geliş sebebi de alttaki video.
    --naklen--

    videodaki kişilerin hikayeyle ilgisi yoktur. sadece video sayesinde eski bir hikayeyi hatırlamış olmamdan başka ilinti yoktur.

    https://youtu.be/aY2qTHLObls
    0 ...
  23. 36.
  24. eski tip parke taşların üzerine asfalt yapılınca sevinmek ama yıllar sonra keşke parke taşlar kalsaymış demektir.
    0 ...
  25. 37.
  26. bazıları için pazar günlerini sevmemektir, çağlayanlı olmak.
    pzar günnü yalnızlıktır. kendi dükkanınız da dahil olmak üzere vatan caddesindeki bütün dükkanlar kapalıdır.
    bakkal hızır bile geç açar pazarları. tabi o zaman çocuğuz pazar günü neden canımız sıkılır düşünememişiz. sadece sıkılmışız.
    ayrıca pazar günleri, çoğu aile pikniğe gider. bi dodge kırmızı kamyonete doluşurlar, en çok gittikleri yer de ağaçlı dır. şimdilerde havaalanı oldu galiba.
    biz pek gitmezdik peder asorti adamdı. öyle kamyonetle falan bi yere gitmez.
    işte bu sebeplerden dolayı pazar günleri sıkıcı geçerdi çağlayan da.
    şimdi de öyledir eminim. binlerce konfeksiyon atelyesi pazar günü kapalı. vatan caddesi sessizdir.
    1 ...
  27. 38.
  28. kızsanız güler yüzlü olmaktır.

    evet bu semtin havasından mıdır, suyundan mı bilmem asık suratlı kız görmemişimdir.
    küçüklükten beri erkeklerle, rahatca sokakta oynamaktan kaynaklı hoş bir özelliktir.
    0 ...
  29. 39.
  30. ziya paşa ilkokulu nda şahane bir eğitim almaktır.
    valla bak.

    ziya paşa çok köklü bir ilkokul. sanırım 1960 larda baraka olarak falan başlamış, öğrenime. köklü olduğu kadar da rekabetçiydi.
    öğretmenler resmen kendi aralarında en iyi öğrencileri seçmek için yarışırdı.
    ben ilk seneyi başka bir ilkokul da okumak zorunda kalmıştım.
    öğretmen, babamın arkadaşı olduğu halde, beni kendi sınav yaparak 2. sınıfa kabul etmişti.
    iyi değilse alamam kusura bakma dediğini hatırlıyorum hocamın.

    lan sonra o kadar matematik gösterirdi ki hoca, sınıfın doğru dürüst toplu bi resmi bile yok. yani sosyallik sıfır.

    lakin yalan gelir belki size de liselerde denklemle çözülen soruları getirirdi bazen hoca. biz onu klasik problem çözme yoluyla çözerdik.
    adam beynimizi o kadar geliştirmişti ama hakkaten o anlarda, o problemin karmaşıklığından kalemi fırlatasım gelirdi ama bırakamazdım. çözmek isterdim.

    hani şöyle mesela, bi musluk havuzu 3 saatte doldurusa meselesi var ya.
    işte orada basit bir orantı var di mi. içler dışlar çarpımı yapıp sonucu buluyorsun.
    biz onu mantık yürüterek bulurduk. basit bir kuralı uyguyarak değil.

    ha çözdüğümüz problemler bunlardan çok daha karmaşıktı.
    problem çözme yöntemizi anlatmak için ufak bi örnekti.

    yani problemleri yöntemlerle değil, mantığı zorlayrak çözmemiz öğretilmişti.
    bu bize ne kazandırdı dersen, her sorunun en dibine kadar inebilme, onu zihinde canlandırıp, sorunu tespit edip, çözüm geliştirme yeteneği kazandırdı.

    laplace dönüşümleri nde bile faydalandım bu yetiden.
    0 ...
  31. 40.
  32. sık sık hüsrana uğramaktır.
    çağlayan ve bazı çağlayanlılar, insanları hüsrana uğratmak için yaşar.

    geçen sene, lan dedim bunların facebook ta grupları falan vardır belki bi gireyim.
    anee baktım var. dedim eskilerden konuşuruz.
    bi kaç gün hakkaten iyi gitti. hem onlar hem ben resimler, anılar eşliğinde güzel zamanlar geçirdik.
    sonra gruptan bi kaç herif çıktı. sen nesin, nerdesin vs vs.
    anam sonra bunlar bir toplandı, bir kalabalıklaştı. yazamaz oldum grupta. sürekli tartışma.
    çıktım tabi.

    evet. eskiden de çok çektiğim o nahoş kitle hala oradaydı ve çekilmezdi.

    dikkat ettiysen sadece övmüyorum. neyse onu yazıyorum.
    0 ...
  33. 41.
  34. yıllarca uzak kaldıktan sonra oradaki bütün kızları, erkekleri, dükkanları her şeyi ama her şeyi özlemek sevmektir.
    filiz meraba
    fatma meraba
    resul meraba
    köfteci meraba,
    şahap meraba
    imren lokantası, petek pastanesi, baba, anne, bahar abla meraba ya.
    1 ...
  35. 42.
  36. lan örnek olmasın da deli olmaktır a bir örnek yazayım. belki yazmışımdır ama.
    holding sahibine toplantı da yamuk yaptığı için çizerim lan diyip kafa atmaya kalkmaktır.

    çağlayanlısın lan sen.
    istersen binlerce lira alan koca bir holding koordinatörü ol. mayan çağlayanlı.
    çeket, kravat, ütülü pantolonun içinde aynı pantolonu aylarca giymiş biri var.
    arkadaşları, babası tarafından kulağı kesilmiş, aşırı yaramazlıklarından kurtulmak için imam hatipe yazdırılmış, evden kaçıp yeşilcam da artislik yapmış olanlar var. beyoğlu nda nam yapmış dayılar var.
    var oğlu var.
    0 ...
  37. 43.
  38. çağlayan dan uzaklaştıktan sonra bile, uzun süren yağmurlu havalarda, türk sanat müziği dinleme ihtiyacı duymaktır.
    o yıllarda evde, hiç kapanmayan radyoda bunlar çalar ve sakin sakin dinlerdik. aslında dinlemezdik o çalardı ve beynimizin derinlikleirne işlerdi. iyi işlemiş ki yıllar sonra bile dinleme ihtiyacı duyuyorz ve o huzurlu havayı tekrar yaşıyoruz.

    https://youtu.be/mkfXB5-XyR8
    1 ...
  39. 44.
  40. ya derenin içinde yada dağın başında oturmak demektir. istanbulun en vasat ilçelerinden biridir.
    1 ...
  41. 45.
  42. bilmeyenler için söyleyelim.
    dere, çağlayan ın mahallelerinden biridir ve hakkat böyle tepelerin arasında bir vadi gibi uzar gider.
    eskiden yolun bir tarafından dere mi desem yağmur suları mu desem ne desem bilemediğim bir su akardı.
    muhtemelen eskiden büyük bir dereydi ve gidip cendere veya kağıthane deresiyle birleşirdi.
    eskiden bahçeler falan vardı. şimdi her yer apartman tabi.
    çoğrafi şekilleriyle de çok ilginç bir yerdir, çağlayan.
    1 ...
  43. 46.
  44. kurtlar vadisi nin meşhur müziği cendere nin aldığı adla anılan bir semti de vardır.
    şimdi çağlayanı bilenler, semti değil diyebilir ama bizim çocukluğumuzda, bizim anlayışımıza göre semtiydi çünkü sık sık adı geçerdi cendere nin ve oraya giden yeminle kahraman sayılırdı. ayrıca dağlardan tepelerden 10 dakikada çağlayan dan bu semte inilirdi. o yüzden bizimdi.
    çocuklar arasında korkulan bir yer olarak tanınırdı.
    ne tesadüf ki kurtlar vadisi gibi korku öğelerinin işlendiği bir dizinin müziğine adını vermiş.

    ilginçtir çağlayan. her anlamda.
    0 ...
  45. 47.
  46. futbolu çok sevmektir ama sadece seyirci olarak değil ölümüne bir çabayla futbol takımı kurmak, o takımda oynamak, o takım için esnaftan para toplamak, skor tabelası yaptırmak ve sonunda kavga çıkarıp takımı dağıtmaktır.
    bu akış 7-8 yaşında çocukların kurduğu takımlarda da 17-18 yaşındaki gençlerin kurduğu takımlarda da böyledir.

    o kadar çok takım kurulur ve dağıtılırdı ki aradan yıllar geçmesine rağmen hala bi kaçının ismi aklımda.
    kervanspor, çağlarspor, sandoz, çağlayan gençlik. daha bir sürü.

    neden bu kadar takım kurmaya hevesliydik derseniz. semtin girişinde koca bir futbol sahası vardı. hala var. adalet sarayı nın karşısı oluyor galiba.
    0 ...
  47. 48.
  48. semtten taşınıp uzun yıllar geçtikten sonra içinde bir çağlayan duygusu yaşamaktır ama öyle seviyorum, bitiyorum tarzı değil.
    hem sevmek hem kızmak tarzı bişey.
    o yüzdende gidip eski tanıdıklarla konuşup kaynaşmak yerine kimseyle görüşmeden bir otel odasında kalıp çağlayan atmosferini yaşamaktır.
    hele yaz günleri.
    pastaneye girip çıkmak, caddeden gelip geçene bakmak, o sıcak, rüzgarlı anlatılmaz atmosferi yaşamak. anlatılmaz ya.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük