istanbul da olanına allah ını seven bir iki tane ağaç diksin. arkadaş bir tane ağaç yok ya.
toprak yok gerçi her yer beton, asfalt. hiç değilse dükkanın önüne koca bir saksı koyun da millet yeşil renk görsün. nedir bu para hırsı kardeşim.
eskiden iett hat numaraları 68 ve 69 du.
68 taksim den dolmabahçe ye iner oradan eminönü ne varırdı. hiç durmadan aksaray ve taksim üzerinden çağlayan a dönerdi. ring seferdi yani.
69 da taksim den tepebaşına döner oradan aksaray üzerinden, gene hiç durmadan taksim ve sonrasında çağlayan a varırdı.
canı sıkılan amcalar, teyzeler bu ringin tadını çıkarır. tek biletle istanbul turu atarlardı.
bir de 48 ve 46 vardı, çağlayan dan geçen ya da yakınından geçen diyelim.
48 kağıthane ye giderken benzinliğe yakın bi durakta durur, biz çağlayanlı kençler orada inerdik.
46 ise hürriyet mahallesi nin hattıydı. benzinlik ten bir durak önce hürriyet mahallesi ne dönerdi.
o dönemler çağlayanlıların en çok şikayetleri "lan en cok 48 le 46 geliyo bi tane çağlayan gelmiyo" idi. halbuki çağlayan otobüsü, siz 46 yada 48 e bindiğinizde hemen arkanızdan gelirdi ama binmezseniz gelmezdi. öylede meret bi hattı.
ne hikayeler döndü bu istanbul semtinde. bazılarınada şahit oldum, eskiden.
hemen kendi usulumce anlatmaya çalışayım. her an yarıda kesebilirim ama sağım solum belli olmaz. çağlayanlıyım.
sene 75 ler. çağlayanlı ama tam çağlayanlı biri arsasını kat karşılığı vermiş. alan müteahhit çağlayan dışından. sonradan duyduk ki yerim ben bu arsayı gibi bi planı varmış. neyse.
arsa sahibi, işlerin yolunda gitmediğini mütahhitin bişeyler çevirdiğini hissediyor. kendisiyle konuşuyor falan sonuç yok. 10 daire yapacağı yere 20 daire yapıyor ve arsayı veren abiye o fazlalıktan kaynaklanan hakkını vermiyor.
abi düzgün adam. kavgayla gürültüyle pek işi yok ama sonunda oğlunun çalıştığı şirketin, çağlayan çocuğu patronuna, aksetiriyor olayı, oğlu vasıtasıyla.
bz çocuğuz o arsanın yakınlarında oynuyoruz.
bi gün luks bi araba yanaştı. biz izlemeye başladık. yanında iki tane fedai mi desem koruma mu bilmiyorum.
adamın sırtında kalinca bi palto, omuzlarına almış, giymemiş yani. arsaya girip işçilere bişeyler söyledi. sonra muteahhit olduğunu tahmin ettğimiz adam geldi yanina. biraz konuştular. paltolu adam fedailere işaret etti uzaklaştılar yanlarından. sonra acaip bi tokat akşetti müteahhite. ama ne tokat. ne muteahhit ne işçiler karşı bi harekette bulunmadı.
paltolu zat arkasını döndü arabasına gitti.
sonra fedaileri çıkıp mütahhitin yanına gittiler adam, müteahhite arabasının camından bişeyler söyledi ve basıp gittiler.
çocuğuz detayı bilmiyorum ama arsa sahibi amca sonraki günlerde epey neşeliydi.
orayla ilgili hikaye çok ta toparladıkça yazıcam. aslında tam toparlayabilsem kurtlar vadisi kadar reyting alan bi dizi olabilir. tabi içinde, leyla ile mecnun ve behzat ç den de bol bol bölümler olur. çünkü o tarz yaşıyordu çağlayan 80 öncesi.
istanbul çağlayanlı olmak insana yapışır, arkadaş.
nasıl yapışmasın. akşama kadar sokaklarında oynayarak, hayatın içinde büyümüşün. çağlayan ince ince işlemiş seni.
ünlü futbolcuların kardeşleriyle de arkadaş olmuşun, evinden kaçıp artiz olup, yılmaz güney le film çevirmiş kızın kardeşiyle de. hırsızlığa, suça meyilli olanıyla da. mahalle arasında sustalısıyla racon keseniyle de.
bazen abiler "git şu herife sataş sonra biz gelip dövelim" demişler. yani işlemiş içine gizli gizli, bişeyler.
sonra güç bela sıyırmışın kendini, gel zaman git zaman,iyi bi yerlere, mevkilere gelmişin. lakin içindeki o ateş, o mevkilerin olması gerektiği ortamlara hep isyan etmiş.
kravata, takım elbiseye alışamamışın.
toplantıların ortasında isyan etmişin, "çizerim ulan" diye bağırmışın, kimse anlamamış nedenini, neden bu hırçınlık, bu ani patlamalar.
sebep basit.
çağlayanlıyım lan, çağlayanlı. yerim sizin aranız olmadı hiç. sokakta büyüdüm. babadan tokat yemeden eve girmedim.
yavaş yavaş istanbul un eski semtleri arasına girmiştir.
60 senelik pastahane ve lokantalar var.
şimdi millet lan alt tarafı çağlayan ne olabilir ki diyecek ama hazlar ayrıntılarda gizlidir.
belki her gün yanından geçip gidersin ama o detayları farkedemezsin.
fark etmek için biraz tabelaları incelemek lazım.
bi ara uzun uzun anlatasım var ama bakalım ne zaman.