çağdaş gündem

entry10 galeri0
    1.
  1. işid haberlerini taraflı ve aktif bir şekilde sunan feysbuk sayfası.sayfanın yöneticileri türkçü galiba.
    0 ...
  2. 2.
  3. Bugün itibari ile facebook'tan uçurulmuştur. 3 bin 200 beğensi olan sayfa kürtçü, dinci medyanın vermediği bilgileri veriyorsu, sadece Işid değil Ukraynadaki gelişmeleri de aktarıyordu. Umarız en kısa sürede açılır.
    0 ...
  4. 3.
  5. Sayfa daha önce facebook tarafından kapatılmıştı ama 2 gün içinde yeniden açıldı ve 680 beğeniye ulaştı. sayfanın beğeniye ihtiyacı yokmuş, söylediklerine göre sadece basının vermediği bilgileri vermek ve Türkleri aydınlatmak için açımış bir sayfa.
    Ukrayna olayları ve Suriye-Irak çevresinde yer alan savaşlarla ilgili ayrıntılı bilgiler edinilebilir.
    Bu da linki
    https://www.facebook.com/...60530054006251?fref=photo
    0 ...
  6. 4.
  7. an itibariyle 4 binin üzerinde takipçisi olan, yakın tarihin derin hadiselerine ışık tutmayı kendisine görev edinmiş, aydın türk gençlerinin yönetiminde, facebook kullanıcılarına hizmet veren medya/haber/yayıncılık sayfasıdır.

    tv, gazete vb basın araçlarında haberi yapılmayan en doğru orta doğu, ışid, pkk, ypg vb haberlere ulaşabileceğiniz, deneyimli ve birkimli sayfa yönetim ekibiyle, takipçelerine dakika dakika hizmet sunan, yeni çağın değişen haber alma ve yayma akımına örnek bir facebook sayfası.

    bu iş böyle yapılır.

    sayfaya ulaşmak için aşağıdaki linki tıklamanız yeterli.

    link: https://www.facebook.com/...m/860530054006251?fref=ts
    2 ...
  8. 5.
  9. Işidin bugün Ramadi'de Irak ordusundan ele geçirdiği araçları yayınladı.
    Ayrıca Işid'in Musulun fethi videosunu da yorumcular paylaştı.
    Ben de paylaşayım.
    https://drive.google.com/...CDNEMUklURFFBMUs0dDA/view
    0 ...
  10. 6.
  11. "Su Uyur Hulusi Akar

    Nasıl ki Necdet Özel'in ardından adlı yazımda onu aklamaya çalışmadıysam, bu yazımda da Hulusi Akar'ı övmeye çalışmıyorum.

    Bilginize...

    Necdet Özel, 1 yıl uzatılmış görev süresini yaş haddinden dolayı 30 ağustos törenini dahi bekleyemeden 18 Ağustos 2015’te apar topar ardılı Hulusi Akar’a devretti.

    Günler öncesinde hakkında başlayan tartışmalar, bu ani karar ile birden alevlendi. Kimine göre rte’nin uzun yıllar askeri danışmanı olarak çalıştığından dolayı akp paşasıydı. Kimine göre Türk bile değildi. Fakat hakkında en çok söylenen şey abd’nin çuvalcı generalinden madalya bile almış, natocu Amerikancı kukla olduğuydu.

    O günlerde beni takip edenler bilir. Haziran 2015’ten beri sürekli bazı şeyleri yapmak istemese de işleyen süreç yüzünden yapmak zorunda kalacağını, kendisine hain diyeceksek bunu zaten sürecin göstereceğini onun için acele etmemek gerektiğini söyleyip durmuştum.

    Örnek olarak da Pearl Harbor baskınından sonra Tokyo hava saldırısını düzenleyen general Doolittle’ın japonya’dan aldığı madalyayı bombaya takmasını vermiş, ypg eliyle güçlenen pkk iç karışıklık çıkarırken nato madalyası almış bu paşa’nın da doolittle gibi olup olmayacağını göreceğiz, konuşmak için erken demiştim.
    Tabi birileri lafı götünden anlayıp yazdığımı kopyalayarak natocu köpek dedi, o ayrı. Oysa ben en başından beri bugünleri kastetmiştim.

    Sonuç olarak Güneydoğu’ya yaptığı gezilerden birinde abd generalinden aldığı madalyayı bir bomba üzerine taktı mı bilemeyiz ama daha 10 ağustos 2015’te abd büyükelçisi john bass’ın kekolar ile yaptığı toplantıdaki açıklamalarına bakarsak, temmuz ayında kandil’e beklenmeyen hava operasyonu, ilerleyen dönemlerde neler yaşanacağının habercisi niteliğindeydi ve büyük elçi yaşananlara karşı sadece sabredin, ikna edeceğiz diyordu.
    hava operasyonuna dair detayı Necdet özel’in ardından adlı notumda yazmıştım.

    20 ağustos itibariyle pkk’nın açılım sürecinde ülke içinde baskınlarını biliyoruz. Her gün yaşanan çatışmalar ve ardarda gelen şehit haberleri milleti adeta çıldırtmıştı.
    TSK bu sefer 90'lara döneceğiz diye korkuya kapılmış iktidarın direktifleri yüzünden operasyon izinleri alamıyordu. şehit haberlerinin gelmesiyle iktidara karşı protestolar haddini aşmış, bunun ardından iktidarın sahadaki yandaşları da şehit cenazelerindeki kitleleri aklı sıra yönlendirmeye kalkıştı.

    Bu adiliği en açık Şırnak'ta şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenazesinde yani 28 Ağustos 2015'te gördük. Abisi Jandarma Yarbay Mehmet Alkan'ın cenazede kardeşinin tabutu başında feryat etmesi sadece feryat değil tüm yaşananlara bir isyan niteliğindeydi.

    Cenaze ertesinde yarbaya önce pkk sevicisi sonra cemaatçi dediler. Oysa yarbayın sicili hepsini susturacak nitelikteydi.

    Yeni Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar soruşturma açılacak mı? sorularına, soruşturmaya neden olacak bir şey yok deyip bu meseleyi kapattı.

    Daha sonra yıllarca asker düşmanlığı etmekten geri kalmayan yurdum kalemşorları onun 30 ağustos mesajında defalarca Türk kelimesi kullanmasından rahatsız olacaklardı.

    Hatta ülkenin uyanık mandacı yazarlarından Ertuğrul Özkök, ertesi gün yazdığı yazıda mesajın tam 14 yerinde Türk kelimesinin söylendiğini belirtiyordu ve yazının sorunda şu soruyu soruyordu;

    Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanı olup, savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir. Şimdi Zafer Bayramı mesajında kullanılan "başkomutan" ifadesini nasıl değerlendireceğiz?
    ilan edilmemiş, fiili bir savaştayız da, başkomutanlık Genelkurmay Başkanı'na mı geçti? Diyordu.

    Bir sonraki gün de şöyle bir düzeltmede bulundu.
    "Hiç kıvırtmadan söyleyeyim. Büyük ve affedilmez bir dikkatsizlik yapmışım" dedi. "Hulusi Akar, o sözleri Atatürk'ün yaptığı konuşmadan aktarmış" diyen Özkök, "Yani o cümle kendisine değil Atatürk'e ait. Ah şu gazetecilik heyecanı… insanı vezir de eder, sefil de... Bugün beni sefil etti. Kadere bakın... Sıfırı hak ettim. Hulusi Akar gibi çok iyi yetişmiş bir komutanın böyle bir hata yapmayacağını da düşünmem lazımdı. O yüzden kendi kendime, kırmızı kart gösteriyor, 2 gün yazmama cezası veriyorum"
    Kendisi gibi herkes, mesajda ne dendiğini açıkta görüyordu. Özkök, benim düşünceme göre birileri tarafından böyle bir düzeltmeye zorlandı. Bana göre o gün o düzeltmeyi yaptıranlar, malum akit gazetesi yazarı öldüğünde de gazeteci üzerinden benzer bir zorlamaya kalkışacaktı.

    30 Ağustos törenlerindeki tutumu da dikkatlerden kaçmadı Hulusi Akar’ın. Çünkü Necdet Özel’den siyasi ve hukuki açıdan aklanmış bir dönem devralsa da saha açısından zor bir döneme gireceğini biliyordu.

    Bizler o sıkıntıların ne olduğunu 12 Eylül 2015’teki NATO Askeri Komite Genelkurmay Başkanları Konferansı istanbul’da öğrenecektik.

    Konuşmasında Türkiye’nin PKK terör örgütüyle olan mücadelesinin devam edeceğini ifade eden Genelkurmay Başkanı Akar, "PKK terör örgütü bölgesel güvenliğe de bir tehdit teşkil etmektedir. Suriye ve Irak’taki durumdan faydalanan PKK, uluslararası camianın gözünde meşruiyet kazanmaya çalışmaktadır. Ama bu esnada yaşlı, kadın, erkek ve çocukları öldürmeye, acımasız saldırılar düzenlemeye, masum insanların hayatını almaya devam etmektedir" diye belirterek, Türk ordusunun öncelikli hedefinin pkk olduğunu vurguladı.
    Oysa o günlerde herkes Türk ordusundan ışid’e karşı kara operasyonuna girişmesini bekliyordu.

    Toplantının ardından, ülkede yeniden pkk saldırıları baş gösterdi. Her gün bir yerlerde saldırı oluyor, şehit haberleriyle yürekler dağlanıyordu.

    Herkes bir anda gözler yeniden ona çevirmişti. Askeri ne diye kışlada bekletiyordu? Ardından kara propaganda yeniden başladı. Bu da diğerleri gibi Amerikancıydı ve hiçbir şey yapmayacaktı.
    Bugün bile siyasilerin ilk fırsatta silahla bu iş olmuyor demelerini hatırlayınız. O günlerde de sosyal medya üzerinde özellikle emekli askerlerin hesaplarından yayılan askerin operasyon yetkisi yok, validen izin almak gerek söylentisi üzerine Hürriyet yazarı Uğur Ergan çıkıp, 2014 yılında Türk askeri 300e yakın operasyon izni istemesine rağmen, verilmediğini yazdı. Bu operasyon taleplerinin 200’den fazlası kalkışmanın yaşandığı Şırnak ve Hakkâri’ye aitti.
    TSK taleplerini, hangi ilde, nereye, hangi saatte ve hangi amaçla operasyon yapmak istediğini en ince ayrıntısına kadar yazılı olarak valiliğe bildirdi. Bu bildirimler, bölgedeki tugay komutanlıkları, tugayların bağlı olduğu kolordu komutanlığı ve Genelkurmay Harekât Başkanlığı’nca bildirimin yapıldığı saat itibariyle tek tek kayıt altına alındığı ve yazılı talep kayıtlarının Genelkurmay’da gizlilik hassasiyetiyle korunduğu öğrenildi.

    Eylül ayı sonuna kadar pek çok emekli general, benzer bilgiler ile gazetecilere gidip isim vermeden açıklamalarda bulundular.
    efgan ala ise çıkıp bunlara karşı sadece ‘’böyle bir şey yok, asker validen izin almadan da operasyon’’ diyebildi.

    Bu açıklama yapan gizli kaynaklara göre verilen operasyon izni sayısı 8’dir ve kimilerine göre izin, olması gereken saatten çok sonra verildiği için verilme nedenini kaybetmiştir.

    Sizler de google’a operasyon izni yazarak benzer haberleri okuyabilirsiniz.

    Ekim ayı başında nihayet müjdeli haber geldi.

    7. ve 8. Kolorduya jandarma yetkisi verilmişti.

    Böylece, askerin yeniden ‘alan hakimiyeti’nin yolu açıldı. Hemen ardından da bölgeye büyük bir sevkıyat başladı. Herkes Türk ordusu ışid’e mi girecek diye bekliyordu.

    Fakat bu günlerde neredeyse her gün şehit haberi aldığımız, teröristlerden büyük ölçüde temizlenmiş Silopi, Cizre, idil, Sur güzergâhında olaylı protesto diye haberlerde gösterilenlerin, protestodan çok bir kalkışmaya döndüğü görülecekti.

    Böylece Kobani süreci neticesinde, bölgeden gelen yaralı teröristlerin tedavisi bahanesiyle militan, şehir savaşı sonrası hdp belediyelerinin araçları ile de mühimmat sokulduğu anlaşıldı.
    Kobani’de pkk’nın kazandığı zafer sonrasında Davutoğlu’nun selam yolladıklarıyla Türk Ordusu savaşmak durumunda kalmıştı.
    Sevkiyatın hızla devam ettiği günlerde malum Rus uçağı krizini yaşadık. ilginçtir o Rus uçağı krizinde ruslar deli gibi sorumlu arasa da olayla adı en az geçen kişilerden biri Hulusi Akar’dır. Medya, belirli aralıklarla kendilerine sunum yapan ilker Başbuğ ve Necdet Özel’den sonra sürekli askeri birlik ziyareti ve misafir ağırlayan bu komutanın medyaya karşı soğuk duruşunu hep yadırgamaktadır. Bu olayda dahi kendisi televizyon karşısına çıkıp bir açıklama yapmadığı gibi sadece radar verileri ertesinde Genelkurmay’ın resmi açıklaması ile yetinildi.

    Olaylar ertesinde ruslar ayrı telden çalarken, bizler iç güvenlik meselelerine hızla gömüldük ve ardı ardına operasyon haberlerini takibe koyulduk.

    Ben her zaman, artık dolaylı abd – Türkiye savaşının başladığını, bu savaşa da rusya’nın abd yanında destekçi olarak katıldığını Ukrayna benzeri bir senaryo ile Türkiye’den otonomi kopartmaya çalıştıklarını söyledim ve yine General Doolittle örneğini verdim.
    Aldığı madalyayı bombaya mı takacak? Yoksa istifasını verip sorumluluktan mı kaçacak?

    Yeni yılın ilk ayını geride bırakmaya hazırlandığımız şu günlerde, bölgede örtülü abd ve Türkiye savaşı olduğunu deliller sayesinde daha net görüyoruz. hala bu orduya amerikancı diyen varsa gitsin rusya'ya iltica etsin hatta vatan partisine katılmış komutanlar gibi de diyalogçuluk etsin.

    Bu delillerden en bariz örneği, birkaç gün önce Silopi’de hdpli belediyenin çöp poşeti içinde ele geçirilen, abd ordusunda 1000 adet bulunan, tanesi 250 bin dolar olan RQ -20A model insansız hava aracıdır. Bu hava aracını askeri yapılar haricinde hiçbir yerden temin edemezsiniz, çalarsanız da peşinize düşerler. RQ -20A adlı hava aracı haber alma ve keşif maksadıyla kullanılan bir alettir. Tabi bizim medya bu haberi sanki 1000 liralık eurocopter gibi verdi ama mesele o kadar basit değil.

    Bugün, yine yaşadığımız acıya rağmen büyük ölçüde kalkışmanın olduğu yerlerde yıkım büyük olsa da emniyet hızla sağlanıyor. Bu işin başında da yine göreve gelmesi oldukça konuşulan Hulusi Akar var.

    Kendisi istifa edebilirdi ya da emekliliğini isteyebilirdi. Şimdilik mücadele etmeyi seçti.

    Bize de topyekûn bir savaşa hazır olmak düşer.

    Eğer birilerinin yaydığı fotoğraflarda söylenildiği gibi sıcak yemek sorunu söz konusu olmuşsa ve olmaktaysa, bu ordunun lojistik sıkıntısı var demektir ve bunu bir kör bile görebilir.

    Bunun öz eleştirisini yapamayacak kurmayların tarihteki mağluplar arasındaki yerini alacağını da bilmekteyiz. Çünkü ilerleyen günlerde Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak merkezde de operasyonlar başlayacak ve önümüzdeki yaz aylarında şüphesiz bölge adeta yanacak.

    20-22 Ocak Nato Nato Genelkurmay Başkanları toplantısı neticesinde, pkk ile mücadele konusunda bu sefer kimsenin ses edemeyeceği ortada. Çünkü Avrupa farkına vardı ki Türkiye’de askeri istikrar bozulursa, bu ülke otomatikman cihadçı yuvasına dönecek ve olaylar kesinlikle önüne geçilmez bir hal alacak.
    Bununla birlikte Nato’nun Rusya’yı da iyice tehdit olarak belirlemesi, yeni olaylara gebe. Özellikle Ukrayna ve Polonya öncülüğünde doğu avrupa’da fazlasıyla hareket bekliyorum. Rusya’da müstemleke gücü üzerinden Ukrayna ve Moldova’yı hatta yılbaşı itibariyle AB bölgesinde serbest dolaşım alan Gürcistan’ı bile tehdit edecek bir hale gelebilir.

    Bu ortamda da elbette Türkiye’den özellikle Türk Ordusundan net kararlar bekleyeceklerdir. Bu ortamda Hulusi Akar’ın yaptıkları akp siyasetinden daha etkili olmaya devam edecek.

    Belki de dilimize yerleşecek sloganlaşmış bir özdeyiş sahibi olacağız.

    ‘’Su uyur Hulusi Akar.’’

    Şimdilik Hulusi Akar hakkında diyeceklerim bunlar.

    TheBoss"
    1 ...
  12. 7.
  13. Şu an kapalı olan sayfa. gönderi erişiminin olağandışı yükselmesi nedeniyle dondurulmuştur. Bir iki güne açılır. Daha önce de olmuştu. Sorun yok.
    0 ...
  14. 8.
  15. Işid nerede kaybetti ve nerede kazandı?

    Haftalık haritalara bakarak ışid’in 3 5 köy kaybetmesi üzerine yenilip dağıldığını düşünenler hala var. Şüphesiz ki bunlar sadece anlık hareket eden, zerre geçmişi bilmeyen ya da çözümleme yeteneği sıfır olan kimselerdir.

    Oysa ışid örgüt tarihinde taktik olarak bir kere yenildi ve oradan çıkardığı muazzam dersler neticesinde yakın zamanda stratejik bir zafere dönüştürerek tarihte o hatadan şu kadar zaman sonra orayı ele geçirdiler dedirterek neticelendirecek.

    Peki bu yer neresi?

    Ayn Al Arab.

    O şehir merkezindeki çatışmalara kadar, ırak ve suriye’de oluşan otorite boşluğunu değerlendiren ışid, o güne kadar yaptığı iş olan karayolu kesip haraç alma işini bir kenara bırakarak hunharca öldürmüş, boğazlamış, kesmiş, akla hayale gelmez yerlere bayraklarını çekmişti.

    Öyle ki 2014 yazı içinde elde ettiği yerlerin geri alınması için neredeyse 2 yıldır çaba sarf ediliyor ama sonuç ortada.
    Özellikle örgütün musul’u ele geçirip devlet kuracak paraya sahip olmasını es geçmemek gerek. O sonuç neticesinde ışid artık bildiri okuyan kafa kesen tırcılardan haraç alan bir örgüt olmaktan çıkmış, bir devlet halini almıştı.

    Bilgisayar başında günlük olarak hareketleri yorumları takip ederek fikir edinmiş, bol bol araştırmış ve piyasamızda var olan ışid ile ilgili tüm kitaplara sahip olmuş biri olarak şunu da söylemeliyim ki bu örgüt savaşı istediği şekilde yönettiği sürece onu kimse yenemeyecek.

    Sürekli söylediğim gibi her şey 2000’lere dönecek ama bir kısır döngü ile yeniden bu günlere gelecek. Çünkü işin sitemini belleyecek kadar geniş bir zaman dilimi buldular.

    Işid her ne kadar Saddam döneminin sünni kurmaylarını bünyesinde bulundursa da bugün için artık sünni ıraklılar için baas defterini kapatmış bir örgüt. Bizlere karşı yaklaşımı tağut laik tc minvalinden öte gitmese de araplara karşı yoğun bir propaganda işleyip sürekli geçmişin hatalarını vurgulayarak, dinci olmadan evvel haklı olduklarına inandırıyorlar. Bu haklı oluş da bakış açılarını değiştiriyor.

    Işid yayın organları araplara yönelik yayınlarında sürekli şunları vurguluyor;

    Baas anlayışı içindeki farklılıklar yüzünden araplar çok hizipleşti ve batının onlara çizdiği sınırlar içinde acılar çektiler. En bilindik örnek de suriye baası ile ırak baası’dır. Bu çekişme yüzünden ırak iran ile olan savaşını kaybetti ve zaman içinde suriye de bugünkü haline dönüştü.

    Bunun ardından Mısır’da bulunan devlet - din - vatandaş yapısının sorunları ve tartışmaları vurgusu gelir. Sisi ve mursi çatışması bu konudaki en bilinen örnektir.

    Bundan sonra da arap milliyetçiliğine karşı direnen, aşiret yapılı ortadoğu’da kendi devletçi ağırlığını koymaya çalışan mısır, ırak ve suud’un çatışmaları örnek gösterilir.

    Lübnan’da yaşanan sol – sağ ve sağ içindeki mezhep çatışmaları ile Ürdün’de yaşanan kraliyet anlayışı ve israil yenilgileri sonucunda komşularına karşı yaptığı gizli girişimleri ise ayrı bir muamma.

    Sonuç itibariyle ışidçiler geniş bir yelpazede araplar sürekli birbirleriyle didişmiş olduğunu söyleyip durdular ve bu yüzden israil denen devletin kurulmasına böylece filistin’i bastırmasına engel olamayanların yaptıklarından hala faydalanıyorlar. israil’in varlığı onlar için biraz da bunun için işlerine yarıyor. Ve onlar karşılarına dikilen arap tağutları ile savaşmaktan israil ile savaşamıyorlar!

    Bugün pek çok arap, ışidi sadece bir dinci örgüt olarak değil; geçmişin hatalarını silmeye kararlı, daha önce de bahsettiğim gibi yine arap milliyetçiliğinin temelinde olan tek arap devletinin kurulmasını sağlayacak bir yapı olarak bakıyor. Onlar da biliyor ki tarihlerinde ne zaman şeriat ile yönetildiler, o zaman bir arada büyük oldular. Ve böylece özbekistan’dan ispanya’ya kadar yayıldılar.

    Tabi bu arapların sünni(!) arap oldukları gerçeğini de bir kez daha vurgulamak gerek. Onlara göre şiiler yani kendi tabirleriyle safeviler tövbe etmedikleri sürece kafalarının kesilmesinden kurtulamayacaklar.

    Bu düşünceler, ışid’in büyümesinden evvel üstünde tartışılan düşüncelerden olsa da bugün pek çok sünni arap bu düşünceyi kabullenmiş durumda.

    Kamyonlardan haraç alarak varlığını sürdüren bir örgüt, Musul’u ele geçirdikten sonra devletleştiğinde bütün sünni araplar buna inanmaya zorladılar.

    Ta ki Ayn Al Arab yenilgisine kadar.

    Ayn Al Arab savaşına kadar Musul’un verdiği gazla vuran kıran parçalayan örgüt, yavaş yavaş şehrin merkezinden çekilirken, araplar kendi aralarında olası bir arap örgütünün yapısını veya çatışma şeklini tartıştılar.

    Hatta ışid’in bundan sonra küresel eylemler yapan bir örgüte dönüşmesini isteyenler ile başka bir coğrafyaya gitmesini orada yeniden başlamasını isteyenler ve ortadoğudan devam etmesini isteyenler arasında koyu tartışmalar yaşandı.

    Diğer yandan da el kaide gibi bir ekolün temsilcilerinin girişimlerini de unutmamak gerek.

    Işid, bu yenilgi neticesinde girişeceği yeni bir şehir savaşında, asla şehri hazırlamadan savaşa girmeme kararı verdi.
    Şehir hazır değilse çekilecek, şehir savaşına hazır olan bir şehirde düşmanı bekleyecekti.

    Çekilmeye fırsatı yoksa da son adama kadar savaşıp mücahitlerine zaman kazandıracaktı.

    Tüm bunları yaparken de savaşı istediği yere getirmek, kendi istediği yerde savaşmaya mecbur bırakacaktı.

    Karşı saldırıya girişecekse, düşmanın kara varlığının kesin olarak tükendiğini görene kadar ilerlemek yerine intihar, roket, havan ve kanas timleriyle vur kaçlar yapacaktı.

    En önemlisi de düşmanın ekonomik ve psikolojik olarak çökmesini bekleyecekti.

    Bunu hızlandırmak için de tereddüt etmeden başta büyük araziler vermekten çekinmeyecek sonra yine istediği şekilde bir saldırı ile hüsrana sürükleyecekti.

    Çekildiği yerlerde uyuyan hücreler de istediği zaman harekete geçip kargaşa yapacaktı.

    Bunu başarıyla yaptı.

    Peki ben nereden anladım?

    1- Suriye kuzeyinden kademeli olarak, pkk ile peşmerge savaş hattını tek hizaya getirmesinden ve her gün vur kaçlar yaparak günde 10 20 ayda 200+ pkk militanı temizlemesinden.

    2- cerablus bölgesini mayınlayıp tuzaklayarak pkk – öso – saa için ilerleyemez hale getirmesinden.

    3- tikrit şehrinde belirli bir süre savaştıktan sonra çekilip zafer kazandığını düşünen ırak ordusunu tikrit’in kuzeyine çekip ramadi’ye dalmasından.

    4- bugün tel abyad dolayında suriye’de pkk’yı iki parça ederken, tel afer musul hattında deli gibi peşmergeye saldırmaya başlamasından.

    5- Halep kuzeydoğusundaki kuveyirs hava alanını verip rusları ve esad rejimini sevindirdikten sonra hanassır dolayında halep’e giden konvoyları vurup kaldırdığı ganimetler ile rusları çıldırtmasından.

    6- pkk ile TSK’yı kuzeyinde başbaşa bırakarak yükünü hafifletmesinden. Öyle ki 1 sene evvel Türkiye siyasetinin sınırdan içeri soktuğu militanlar, bugün görüldüğü yerde top atışlarına tutuluyor ve günlük olarak TSK obüslerinin atışları karşısında büyük devletlerin de yapacağı pek bir şey yok.

    7- Abu garipten samarra’ya kadar belirli zamanlarda uyanan hücreler ve yalnız kurt saldırılarının ırakta yarattığı kargaşa. Paris saldırısı sonrası Avrupalıların paniği.

    Hal böyle olunca, ışid ayn al arab dolayında kaybetmemiş oluyor. Fakat o günlerdeki aşırı özgüven yüzünden yaşanan disiplinsiz hareketlerin az daha her şeyin berbat olacağını kendileri de gördü.

    Toparlanmak için de gerekeni yaptılar.

    Şehir savaşında hava bombardımanı desteğine güvenen pkk, peşmerge, ırak ve suriye ordusu, abd ve rusya için her şey artık daha zor. Çünkü karşılarındaki terör devlet dedikleri yapı hava bombardımanlarına karşı savaşmayı da biliyor.

    Ramadi şehrine beklenmeyen baskın neticesi itibariyle ırak parlamentosu ve şii milisler arasında büyük bir kargaşa yarattı. Işid için de burada zaman dardı.

    Hemen yer altı tünellerini kazmaya, bombalı barikatlar hazırlamaya, evleri tuzaklamaya giriştiler.

    Koalisyon hava gücünün vurduğu noktalar zaten enkaz yığınına döndüğü için, birkaç gün süren yer üstündeki çatışmalar ile hedef olarak aslında gösterttikleri yerlere bombalar attırarak kenti aşılmaz bir hale getirdiler.

    Şehir savaşı için ırak var gücüyle saldırıp ilerlemeye başladığında peş peşe yol açma faaliyeti sırasında yapılan intihar saldırılarını atlamamak gerek. Bu saldırıların bazıları ambulansla bile yapıldı.
    Irak ordusunun semt semt ilerleme haberlerini sevinçle verenlere rağmen şehrin bir stalingrad’a döndüğünü söyleyip durdum.

    Bu şehir bir yakası doğal bir engel olan nehire sırtını verdiği için de Stalingrad şehrine benzer. Mimari olarak düzensizliği de şehir savaşına elverişli bir hale getirmiştir.

    Netice ortada.

    Irak ordusu haritalarda pek çok yerin sahibi gözükse de yukarıda belirttiğim savaş şekli yüzünden güvende değil.

    Üstelik bugün bağdat’ın hemen batısındaki ebu garib’te yaşanan çatışmalar, ardından bağdat’ta patlayan ve yüzlerce kişiyi öldüren bombalar ile parlamentoda pek çok ırak vekilinin söylediği ‘’biz demiştik! Musul’u alamazsak, bunlar kerbela’ya kadar inecek demiştik!’’ sesleri.

    Söz konusu orta doğu ise hiçbir şey için kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Lakin şimdilik ortada bir sonuç var ki; ışid ayn al arab’ta yenildi ama ramadi’de kazandı.

    TheBoss
    0 ...
  16. 9.
  17. diyarbakır'da zarar gören mahallelerin yeniden onarıma kime verildi?

    selo ibnesinin bağlantılı olduğu diyar aş'ye.

    ne diye operasyon yapıyor bu ordu o zaman?

    demek ki birbirlerine laf söyleseler de akp ve hdp her zaman dirsek dirseğe olarak hainliklerine devam edecek. hain olmadıklarını iddia edenin sağlam orospu analı olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. zaten onlar da gelip buraya bunu ispatlıyorlar.

    bu akşam burada erdoğan operasyonların devam etmesini sağlayan tek kişidir diyen bir piç vardı onun da anasını ayrıca sikeyim. kobani'den teröristler içeri sokulurken kandan besleniyrsunuz diye bağırıyorlardı şimdi operasyonlar erdoğan sayesinde diyorlar. ulan bu saatten sonra uzaya çıksanız ne olur ha yavşaklar?

    buna bir de akıl tutulması diyorlar ama hayır. bunun adı hainliktir ve vasatların yönetimi ele geçirdiği bu ülkede Türklerin üstüne düşen şey sadece canını vermektir.

    ihtiyacımız olan şey, sadece milleti gaza getirecek bir milliyetçi hareket. parti olan değil tabi ki. onun gündemi söylemler hariç, her zaman ülke gündeminden farklı ilerler.
    0 ...
  18. 10.
  19. Güncel askeri olayları ufak çaplı haberlerle duyuran, gerektiği zaman araştırma yazıları dahi yazan Türkçü sayfa, kalemleri keskindir, daim var olsunlar.

    The Boss kendisini özletmiştir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük