çok iyi bir hemşire olurdu, çünkü damardan girmesini çok iyi biliyor. sahnelerinde çok yaratıcı ama filmlerini izlerken hep şunu hissettiriyor (en azından bana): acaba ne yapsam da burada deli gibi ağlasalar, burunlarının direği sızlasa ya da boğazlarına bir yumruk otursa. filmlerinin başarısının yarısı müziklere ait. müziği kullanmayı da iyi biliyor yani. babam ve oğlum filmini müzikleri olmadan izlerseniz aynı etkiyi kesinlikle yaratamazdı üzerinizde. müzik bittiği an sahnenin etkisi ortadan kalkıyor. ıssız adam gibi vasat bir film bile müzikleri sayesinde bu kadar populer oldu.
ama özellikle ulak filminde, sahneleri çok yaratıcıydı, sanatçı yönünü en çok o filmde gördüm. hakkını vermek gerekir: çok çok zeki ve yaratıcı. ancak işleri %50 sanat ağırlıklı ise, %50'si de ticari kaygılı. e o kadar da olur.
izmir'li yönetmendir. babam ve oğlum'da kendi köyünün, memleketinin, seferihisar'ın saf, temiz ama duygusal hayatını anlatmıştır. ıssız adam'da ise o duygusal hayattan kopup istanbul'a gelen insanların hayata tutunma, ona alışma, bu yüzden saçmalama hikayelerini bir ilişki üzerinden anlatmıştır.
bizdendir, içtendir filmleri. kendimizi buluruz karakterlerinde; zira bizim fotografımızı çekmektedir.
ıssız adam filmi ile ağzıma sıçmış adamdır. üstelik ağlamadım; ama içime kötü oturdu. film bittiğinde "ada" için çok üzüldüm. sonra, lan ben erkeğim niçin bir kadın için bu kadar üzüldüm dedim. geçen gece televizyonda "teke tek" programını seyrediyorum, konuk, ertuğrul özkök, bir ara erkeğin ağlamasından konu açıldı, murat bardakçı, bir gün, fatih altaylı'nın bir film izleyip gözleri şiş, işe geldiğini söyledi. daha sonra film'in "ıssız adam" olduğunu açıkladı.
o zaman dedim ki altaylı gibi birini gözlerini şişirinceye kadar ağlatan adam, bu işin ustasıdır. günlerce, melis birkan'ın oyunculuğunu düşündüm; ama hayır onun oyunculuk yeteneği değildi, beni etkiliyen, tamam doğal yapısı ve oyunculuğu var; fakat onu keşfedip kullanan çağan ırmak'dı. bu adam fark ettirmeden, insanların kalbine ulaşıyor. dokunduğunda da iş işten geçmiş oluyor.
çağan irmakın son filmi prensesin uykusu gişede beklenen başarıya ulaşamayınca, çağan faturayı korsan dvdcilere çıkartmış. babam ve oğlum ve issız adam döneminde de korsan dvd vardı ama ben çağan irmaktan bir açıklama duymadım.
son filmini izleyip izlememe kararsızlığı içine düşüren yönetmen. belki kendince yetenekli ve başarılı. lakin bana fazla tribünlere oynuyor geliyor ısrarla. gişe ve izlenme derdini çok önemser tavrı germekte beni.
şans versem mi? vermesem mi?
bilemedim.
porno bile çekse insanları ağlatmayı başarabilecek yetenekteki yönetmen.bazen sıradan filmler çekiyor ancak o kadar güzel filmleri varki kendisini üst düzey bir yönetmen yapmaya yetiyorda artıyor bile.
(bkz: mustafa hakkında herşey)
(bkz: babam ve oğlum)
(bkz: ıssız adam)
çağan irmak'ın reklam sektörüne merhaba çalışması; bifa reklamı, klasik çağan irmak... klasik nostaljik ortamlar..
bir aşsa artık kendini bilim kurgu ile falan çıksa karşımıza... *
Bütün filmlerini izledim atv için yaptığı TV projeleride ( Filmleri kastediyorum. )dahil.Kesinlikle Türkiye'yi aşmış bir yönetmen ilk göz ağrısı olan Günaydın istanbul Kardeş ve Karanlıktakiler een iyi işleri bence.
yakından tanındığı zaman gerçekten sevilecek sıcak kanlı güler yüzlü insanları kırmamak adına itinalı davranan ince düşünen başarılı yönetmendir. filmlerinin bir çoğu çok büyük başarılara imza atmıştır. özellikle çemberimde gül oya gibi projelerde kalemi kuvvetli ve siyasi olayları bile aşk la süsleyebilen önde gelen isimlerdendir. hayal gücü inanılmaz başarılı bu insan aldığı ödüller ve gösterime giren filmlerinin gişelerinde başarısını kanıtlamıştır.
4 Eylül 1971 izmir doğumlu harika dizilere ve filmlere imzasını atmış ünlü şahsiyet. artık reklamlara da imzasını atmaya başlamış. bu bifa reklamı da kendisine aitmiş:
valla adam ne yapsa başka oluyor. seni takip etmeye devam edeceğim sevgili çağan ırmak.