ama çayı simitle içtikten sonra, sokağın çamuruna karışır, dişlerimizde hala susam kırıntıları, oradan oraya koşabiliriz. sokakta yağmur yağar, alnımızdan ter damlar. dişlerimizde susam tanesi, çayın kokusu hala burnumuzdadır.
bu satırları yazmış sait faik simitle çay adını verdiği öyküsünde ve eklemiş;
harikulade bir ziyafet sofrası kahvenin mermerindedir. koparmaya kıyamadığımız yumuşak, taze iki simit, ince belli kırmızı benekli çay fincanı..
işte susamın kırıntıları! doldurun avucunuza masanın mermerinden elinizin kenarıyla! atın ağzınıza! sonra kibrit kutusunun kapağından ufak bir parça koparın! dişlerinizin arasındaki susamları ayıklayarak mutlu mesut, işinize gidin!
anne ve baba, iskender ve kunefe, manti ve yogurt, mansiz ve nouma ikililerinden sonra en cok ozlenen ikilidir. ayrica simitin ayrana ihanetidir nazarimda.***