hiç bir zaman dengeli şekilde tüketilemeyen üçlüdür. tek kutu beyaz peynir hiç bir zaman bir simite yetmez, 2 kutu da fazla gelir. çay ise büyük boy olmadıkça hiç bir zaman yetmez.
çocukluk yıllarımdı... pınarbaşı parkı tüm ihtişamını korurken, parktaki çaybahçesinde yapılan kahvaltıları kelimeler anlatmaya yetmez... parkın başındaki tostu ismail amca, yanındaki simirçi ve turşu suyu satan ismini bile hatırlayamadığım amca.
sabahları simitçi, öğleleri tostçudan alınan sandviçler ile geçen çocukluğum.
daha şimitçinin yanına varma 10 metre varken gelirdi mis gibi kokusu. arkadaşlarla alırdık simitleri. bize poşete doldururdu düşürmeyelim yerlere diye. o bize poşetler verdiği gibi, biz çıkartır poşetten kolumuza takardık simitler düşürmeyelim diye. parkın içindeki çaybahçesinde oturur, sabah kahvaltımızı yapardık yaz sabahları piknik havasında. çaylar bize açık gelirdi, demli içersen zenci olursun diye de kandırırlardı bizi. keşke yaşasak o günleri de, yine kandırsalar bizi.
genellikle çalışan kesimin vazgeçilmez üçlüsü olarak bilinir. sabah işe giderken simit ve peynir ikilisi iş yerine gelince bir bardak çay ile tamamlanıp harika bir ziyafet elde edilir.