bugün

orta okul son sınıftaydım o zamanlar da mel gibson ile julia roberts'ın başrollerinde oynadıkları the conspiracy theory - komplo teorisi filmini izlemişim. o filmde, devletin beyin yıkama yöntemi ile birer kiralık katile dönüştürdükleri tetikçilerin, bu kitaba olan takıntısından bahsediliyordu. mel gibson, ne zaman bir kitapçıda görse bu kitabı satın alıyordu ve bilmiyordu. ben de ona özenip, çantamda hep bir tane taşıyordum, tetikçi hesabı. tam bir gerizekalıymışım.

bu arada filmde nedense kitabın adını sürekli "gönülçelen" olarak çeviriyorlar. catcher in the rye işte. bir solukta okunuyor, insan garip şekilde kitaptaki ana karaktere acayip empati yapıyor, okurken o karakter oluyorsun, o karakterin başı dara düşünce okur olarak sen de darlanıyorsun filan, garip bir kitap. amerikan gençliğinin, kültürünün yozluğu üzerine. okuyun, okumaktan zarar gelmez.
psikopatların kendilerini holden ve sunny karakterleriyle özdeşleştirip yoğun ilgi gösterdiği rivayet edilen ünlü eser.
NewYork'lu bir burjuva ailesinin oğlu Holden Caulfield'in "büyümeye dair" keyifli ve hüzünlü öyküsü. Salinger'in en iyi eserlerinden biri. Türkçeye daha önce Gönülçelen adıyla çevrilen roman, bu kez ingilizce aslından Coşkun Yerli tarafından çevrildi.
Teoman'ın birçok kez okuduğu ve "Gönülçelen" şarkısını yazmasına vesile olan kitap. ergen bir erkek öğrencinin yaşamını anlatır. Sanırım bu kitabın yazarı kitabın yayımlanmasını istememişti.
Bir ergenin hayal dünyasının anlatıldığı kitap. Bu romanı okumak keyifli olsa da size bir şey katmaz. Teoman gönülçelen şarkısını bu eserden esinlenerek yazmıştır.
Gonulcelen ismi ile de bilinen bir jerome david salinger romani hatta en unlu eseri. 1950ler amerikasinda maddi kaygilari olmayan ama ruhsal bunalimdan yozlasmis sohbetlerden bir turlu kurtulamayan bas kahraman ozelinde meshur 68 bohem akiminin asi gencliginin 68 oncesinde yatan ruh halini anlatan bir basyapit. Okunmalidir okutulmalidir.
Sizi bir ergen gibi dusundurtecektir. Ve bu yazar bu eseri 32 yasinda yazmistir ama ancak bu kadar iyi anlasilirdi bir ergen 32 yasinda biri tarafindan..alkislanasidir..
Kitabin tek cumlelik ozeti ise: travmatik buyume sancisi..
Bu kadar yetenekli bir romancinin eserlerini bastirmamak icin onlarca dava ile ugrasmasi kendi kizi ile bile papaz olmasini anlayamamakla beraber kafkaya benzetiyorum davranis tarzini.
Kitabı okurken ortalarında, ben de lise anılarımı yazıversem benden de bir kitap çıkarabilir, dedim. Bu, kitabın seviyesini küçük düşürmektir. Vay be! Yazara helal olsun... böyle bir kitabı yazmak her yiğidin harcı değildir deseydim, kitabın seviyesini göklere çıkarabilirdim. Çünkü kitabın yazı dili estetik açıdan pek zayıftır. Okurların bir kısmı bu dili, sohbet havasında veya samimi bulabilir, samimi hissettirdiği söylenebilirse de bir süreden sonra yazarın diliyle, kusacak gibi oluyordunuz...
Yazar, cümleler arası geçişlerini genellikle "filan" ile bağlamış ve bu bağlayış, yazı dilinin seviyesini aşağılara çekmiştir. Kitabın kahramanı liseli biridir deyip anlatılanlar onun ağzındandır desek dahi "filan" kalıbı çok kullanıldığından olsa gerek sizi bıktırıyor.
işleniş ve akıcılık konusunda, birkaç pürüz dışında, fevkalade bir olumsuzluk göremedim. Kitabı her şeyi ile yerecek değilim. Başka birine önerebilir miyim? Önermem ama yine de okuduğuma pişman değilim. Bazı kısımlarında eğlendiğimi dahi söyleyebilirim.
Kitabı okumazdan evvel, çok popüler olduğunu bildiğimden elime almıyordum. Elime alınca inanılmaz şaşırdım, daha klasik bir eser bekliyordum.
Erotizm konuları, tam anlamıyla liseli düşüncesiyle yazılmış. Bu konuları hoş bulmasam da liselinin gözünden işlenilmesi yazarın o seviyeye başarıyla inebildiğini gösteriyor. Ya da yazar, her zaman liseli zamanlarının fikriyle mi yaşıyordur?
Kesinlikle okuyunuz diyemediğim gibi kesinlikle okumayınız da diyemediğim bir eser. Yine de 18 yaş altı okurların okumasını sağlıklı görmüyorum.

Not, başlık ile içeriği kesinlikle uyuşturamadım. Bu kitaba neden bu başlık?
bitiyorum bu kitaba.
asla keyif alarak okuduğum bir kitap olmadı. ne dil açısından ne edebi açıdan bana sıfır katkısı olan kitaptır.
Salinger, ergen bir çocuğun bakış açısıyla olayları anlatmış. Bir çok şeye itirazı olan, kendi orijinal fikirleri olan bir birey. Yetişkinlerin yaptığı, düşündüğü, yaşadığı bir çok hayata anlam veremeyen, bunları saçma bulan bir çocuğun, büyümek istememesi gayet anlaşılır bir durum. Zira şarkıda geçtiği gibi büyüdükçe kirlenen bir dünya var. Kirlenen dünyada saf kalmak isteyen bir çocuğun çırpınışları var. Kendi ergenliğimi düşününce ben bir an önce büyümek istiyordum. Yetişkinleri sorgulamaktan ziyade bir çoğuna hayrandım aslında. Çavdar tarlasında çocuklar bana çocukluğumu sorgulattı. Büyüdüğümde yetişkinlerin hiç de hayran olunacak insanlar olmadıklarını anladım halbuki.
bu kitap benim için çok özel bir kitaptır. yazarın anlayışı gibi olaylara bakış açım değişiyor. güzel yani.
Baş karakter Holden Caulfield’ın nihilzimi temsil ettiğini düşündüğüm kitap. Zaten yazar j.d. Salinger savaş görmüş biri olunca hiç mantıksız gelmiyor.
Nickimin sebebidir kendileri.
Ana karakteri holden Caulfield olan konu anlatımının çok iyi yapıldığı bir kitap. Kötü yorumlar almasının sebebi, kitabın ana karakteri holden sıradanlığa ve yapmacıklığa karşı bir düşünce içinde olmasıdır. Bu kötü yorumlar yapanların çoğunluğu bence hayatlarında hep kusursuz görünmeye çalışan gündelik hayatta hep yapmacık bir maske takınan tiplerdir. Bu kitabı okuduğu zaman kendine söylediği yalanları gördükçe, kendini kandırdığını farkettikçe kitaba karşı bir nefret duygusu oluştuğunu ve kitaba karşı kötü yorumlar yaptığını bariz bir şekilde belli ediyorlar. Eğer belli bir kalıba girmeye çalışıyorsanız veya olduğunuz kişiden nefret edip başkalarına özenmeye kendiniz olmayıp başka biri gibi olmaya çalışıyorsanız bu kitabı boşa okumayın sizin için zaman kaybı olur.
Diğer bir ismiyle gönülçelen.
Hızlı biten samimi bir kitaptı, kalıcı bir etki yarattığını söyleyemem, dün okusam bugün yine unuturdum neyi anlattığını.
Bak deme şöyle canım kaymaklı burçak çekiyor. Şarkısı geldi bile kulağıma. Oh mis gibi kokusu var. Nereden bulacam şimdi gece gece.
overrated olmuş,içi boş,gereksiz üsluplu sıkıcı kitap.
Başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. Düşer, düşer, düşer, ama düştüğünü anlayamaz.
Tüm düzen, hayatlarının şu ya da bu döneminde çevrelerinin onlara veremediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur.
S.176
holden isimli baş karakter gerçek olsa kesinlikle tanışmak isterdim.

gerçi kesin beni sahtekar olarak görürdü, herkesi gördüğü gibi.

tanım: klasiklerin arasına girmiş enfes roman.
görsel
Her ne kadar kötü yorumlar yapılsa da en azından insanı sıkmayan , adeta bir film izliyormuş hissini veren ; bir çocuğun okuldan atılmasıyla başlayan serüvenini anlatan kitaptır. Evet şok mükemmel ve mutlaka okunması gereken bir kitap değil. Evet aksiyon da Yok. Fakat sıkmıyor ve sürükleyici bir kitap olduğu kesindir.
“Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner.”
anlatılan hikayeden çok yazarın üslubu ve kullandığı dil çok güzel. okurken sıkılabilirsiniz ama cümle kurma şeklini benimseyince seviyorsunuz.
Yıllar yıllar önce okuduğum bir kitaptır. ismini görünce hatırladım. Hafızamda çok büyük bir yer bırakmadı hatta hikayeyi komple unutmuşum sanırım. Çok da şey bir kitap değildir bana göre de.
dünyaca ünlü bir kitap olduğu için aldım okudum. Ama öyle çok efsane bir kitap değil. overrated bir kitaptır. ama kötü de denemez, okunabilir.
en iyi 100 giriş arasında 1. en iyi 100 kapanış arasında 15. sırada olan J.D.Salinger'ın ilk romanı. 17 yaşındaki karakterimiz Holden üçüncü kez okuldan atılıyor ve başlıyor hikayesi anlatmaya...

kitabı ve yazarı anlattığım video:

https://www.youtube.com/watch?v=98_JVQ7_JcA