Hemen her sorunda ağzımızdan dökülür "Eğitim şart!" sözcükleri. Sisteme karşı hep yakınırız ama sistemin düzelmesine ya da iyileşmesine dair tek adım atmayız. Son günlerde "açıklama yapılmadan" kapatılan web sitelerinin sayısındaki artışı hayretle izliyoruz.
Öyle ki; bilgi dünyasının okyanusu, hepimizin bilgi edinmek amacıyla ilk başvurduğu yer olan internet siteleri, çağ dışı kararlarla birer birer kapatılyor. Web sitelerini kapatmak yerine; bilimsel çalışmalarla desteklenmiş karşı tezler sunulması gerekirken "sansür"e başvurmak 21. yüzyıla yakışır mı?
Biraz hafızamızı yoklayalım:
* Tersanelerde kazalar oluyor. Milyona yakın insanın boğazından ekmek geçmesini sağlayan tersanelerdeki sorunları, temeline inerek çözmek yerine tersaneleri kapatmaya çalışıyoruz.
* Ülkemizi ziyarete gelen devlet büyüklerinin güvenliğini sağlamak amacıyla yolları güvenli hale getirmek yerine yolları kapatıyoruz.
* M.E.B.'nın en tepesindeki Bakanımız çıkıyor "okulları kapatsak M.E.B. çok güzel bi yer olur" diyor. Ama eğitim sistemindeki sorunları çözmeye yönelik köklü bir girişim yapılmıyor.
* Hep bana hep bana demeden demokrasi'ye tam bağlılık sergilemiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel ve değişmez niteliklerini değiştirmeye kalkanlara ceza verilmiyor ama partileri kapatılmaya çalışılıyor.
* Güzelim istanbul Boğazı bilmem kaç yıldızlı oteller uğruna günden güne halka kapalı hale getirliyor (Beşiktaş Sahili).
* Stadlarda olaylar oluyor. Olayları temeline inerek çözmek yerine stadları kapatıyoruz. Seyircisi için oynanan oyunu seyircisiz oynatıyoruz.
Sorunlardan kaçmak, sorunları gözardı etmek, KAPATMAK hiçbir zaman çözüm olmadı olmayacak!
Sansürlü internete, Seyircisiz Futbola HAYIR
yaptıkları yazılı açıklama ile geri döndüklerini açıklamış taraftar grubu.
açıklamanın tam metni;
Kamuoyuna;
28 Mayıs tarihinde kamuoyuna yaptığımız toplu açıklamada şöyle demiştik:
"inşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. Dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım."
Dinlenmek ve dinlemek istiyorduk. 25 yıllık onurlu ve tutkulu davamızın sorunlarını tartışmak, bugüne kadar vardığımız noktayı daha da ileriye taşıyacak bir anlayış geliştirmek ve en önemlisi Çarşı hakkında bugüne kadar ileri geri konuşanların eteklerindeki taşları dökmesini bekledik.
iki gözlemimizi aktarmalıyız. Bir, öncelikle Çarşı, dostlarının ve rakiplerinin saygı duyduğu, futbol camiasının kimliği ve varlığını olgu olarak gördüğü bir markaydı. Çarşı'dan yoksun olmak Türkiye'de verili futbol kültürünün de eksik kalması demekti. Bu saygınlığı kazandırmaktan övünç duyduk.
ikinci gözlemimiz ise aradan geçen üç aylık zaman diliminde -Çarşı'nın yokluğunda- hiç kimse, hiç bir kurum ve hiç bir muarızımız bizleri suçlayan, bizlerin yüzünü kızartacak ve bizleri zan altında bırakacak hiç bir belge ve bilgi yayınlayamadı.
28 Mayıs tarihinde dört nedenle ara vermeyi kararlaştırdık.
1. Çarşı markasının Beşiktaş'ın önüne geçtiği iddiası. Bu iddia bizleri hem güldürdü, hem de düşündürdü. Beşiktaşsız Çarşı ya da Çarşı'sız bir Beşiktaş olamazdı ki. Hepimiz Beşiktaş sevdalısıydık. Beşiktaşlıydık. Hiç bir değer ve markanın siyah beyaz bir aşk hikayesinin önüne geçmesine öncelikle biz izin vermezdik.
Ancak sadece biz değil kamuoyu da biliyor ki son 15 yılda sadece iki kez şampiyon olan Beşiktaş camiasına gönül veren gençler sadece sportif başarı nedeniyle değil, biraz da tribünün gerçek hakimi ve Beşiktaş değerlerinin savunucusu Çarşı olduğu için Beşiktaşlı oluyordu. Beşiktaşlı olmak bir ayrıcalıktı ve bu ayrıcalığın tribündeki ismi Çarşı'ydı.
2. 25 yıldır gecesini gündüzüne katan, Beşiktaş tribünün başarısı ve etkinliği için hayatını, yaşam biçimini ve özel hayatını vakfeden biz Çarşı kurucularına olmadık, mesnetsiz iddialar öne sürüldü. 25 yıldır hiç kimse bizim sevdamızı istismar konusu yaptığımızı kanıtlayamadı. Kanıtlayamayacak da. Hakkımızda çıkan bu iddialar kanıtlanamadı ama Beşiktaş'a düşmanlık besleyen çevrelerin sık sık dile getirdiği bu iddia bizleri yaraladı. Heyecanımızı törpüledi. Geçtiğimiz üç ayda "hodri meydan" dedik. Hiç kimseden belgeli, kanıtlı bir iddia göremedik.
3.Beşiktaş camiasının birlik ve bütünlüğünün bozulmasına tepki duyuyorduk. Oysa mabedimizde bizleri diğer tribünlerden ayıran tek özellik, bizlerin 33 bin kişilik tek ses ve tek yürek bir koro oluşuydu. Birlikte hissederek, birlikte şarkılarımızı söyleyerek, birlikten kuvvetin doğduğunun kanıtıydık. Beşiktaş'ı kemiren dedikodu,hizipleşme, ve gruplaşma eğilimlerine karşı gereğinde kendimizi ortaya koyacak cesaret ve özveriye sahip olmalıydık.
4. Son olarak yaşanan kimi adli olayların sorumluluğunun bütün tribüne mal edilmesi ve Çarşı'yı kuran kardeşlerimizin sık sık bir kriminal suçlu gibi algılanması karşısında, çocuklarımıza "biz sadece Beşiktaş'ı sevdik" açıklaması yapmak zorunda kaldığımız için kızgındık.
Şimdi dosta düşmana ilan ediyoruz. Yeni dönemde Çarşı grubu olarak yeniden tribünlerde olacağız.
Tribünlerde olacağız zira Beşiktaş haberlerini sadece kaos, dedikodu, problem ve husumet üzerinden kurgulayan basına karşı "Forza Beşiktaş" diyeceğiz.
Tribünleri terk etmeyeceğiz zira birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmak için bütün hüsnüniyetimizle Beşiktaş camiasının emrinde olacağız.
"Semt bizim aşk bizim"diyenlerle dayanışma içindeyiz. Türkiye'nin tek semt takımının semtimizin dışına sürülmek istenmesine tepki duyduğumuz için semtimizin evlatları olarak buradayız.
Hatalarımız olmadı mı? Biliyoruz ki oldu. Tribünlerin eleştiri ve tepkilerini dikkate alan bir yönetim anlayışına duyduğumuz özlemle, Beşiktaş'ın çıkarlarını savunacağız. Ancak hatalarımızdan ders çıkararak yönetimleri tribünün değil, kongrelerin devireceğini savunacağız.
Beşiktaş duruşu giderek yozlaştırılan bir değere dönüştü. Oysa bizler Beşiktaş duruşunun ahlaklı, fair play'e dayanan, tevazu ile biçimlenen, alçak gönüllülükle örülen, "şerefli ikincilikleriyle" onur duyan bir değerlerin temsilcisiyiz. işte bu doğrultuda Çarşı tribünlerinde yeniden olgun, vakur ve birbirine saygılı Beşiktaş kardeşliğini savunan bir Çarşı tribünüyle burada olacağız.
Çarşı bu ülkenin ortak değerlerine saygılı, Türkiye'nin gerçek profilini yansıtan bir tribüne geleneğinin adıdır. Futbolun sadece futbol olmadığını bilecek kadar ülkemizin sorunlarıyla ilgili, tribüne hiç bir biçimde siyaseti sokmayacak kadar da duyarlı ve kararlı olmaya devam edeceğiz.
Çocuklarımızı, aileleri, kadınlarımızı tribünden uzaklaştıran bir tribüne kültürüne karşı değerlerimizi savunan, herkesin kardeşçe takımını destekleyeceği Beşiktaş'ımızın göbeğinde Çarşı'dayız.
Anadolu'daki kimi taraftar grupları arasında tribünlerin gerçek lideri ve önderi Çarşı'yı hedefleyen bir düşmanlığın olduğunu görüyoruz. Geçmişte yaşanmış ve Çarşı'dan kaynaklanmayan kimi gelişmelerle ilgili olarak Beşiktaş taraftarına duyulan bu husumetin kini ve nefreti körüklemekten başka bir hiç bir şeye hizmet etmeyeceği aşikardır.işte bu nedenle Anadolu kulüplerinin taraftarlarına fair play anlayışı ile dostluk ve kardeşlik elimizi uzatıyoruz.Anadolu'daki taraftar gruplarının zor günümüzde, Optik başkanımıza gösterdikleri saygı ve vefayı unutmadık. Son holiganın tabutu başında kurulan empatiyi kalıcı kılmak için çaba göstereceğiz.
Biz bütün güç odaklarına mesafeli , endüstriyelleşen futbol mantığına karşı son barikatız.
Beşiktaşlılık bizler için babamızdan kalan miras değil, evlatlarımıza olan borcumuzdur.. O borcumuzu ödemek için "yeniden" diyoruz.
Biz tribünlerin asi sesiyiz.
Biz Çarşı'yız.
bir süre önce kendini feshettiği, bugünse forzabesiktas.com da yayınlanan şu yazıyla
''Dosta düşmana ilan ediyoruz. Yeni dönemde Çarşı Grubu olarak yeniden tribünlerde olacağız. Çarşı'dan yoksun olmak, Türkiye'de futbol kültürünün de eksik kalması demekti. Bu saygınlığı kazandırmaktan övünç duyduk. Ayrıca aradan geçen üç aylık zaman diliminde Çarşı'nın yokluğunda hiç kimse, hiçbir kurum, bizleri suçlayan, bizlerin yüzünü kızartacak ve bizleri zan altında bırakacak hiçbir belge ve bilgi yayınlayamadı. Şimdi dosta düşmana ilan ediyoruz. Yeni dönemde Çarşı grubu olarak yeniden tribünlerde olacağız, zira Beşiktaş haberlerini sadece kaos, dedikodu, problem ve husumet üzerinden kurgulayan basına karşı 'Forza Beşiktaş' diyeceğiz. Tribünleri terk etmeyeceğiz, zira birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmak için bütün iyi niyetimizle Beşiktaş camiasının emrinde olacağız.''
yeni sezonla beraber tekrar tribünlere döneceği açıklanmış beşiktaş jk nın ünlü ve ateşli taraftar grubu, desibel rekortmeni topluluk.
peşin peşin söylüyorum fenerbahçeliyim ve yurtta en yakın arkadaşlarımla sırf o muhteşem tribün şovunu izlemek için otururdum televizyon başına, izlerdim beşiktaş'ın taraftar grubunu.
yeniden dönmeyi düşünüyorlarmış. hayırlısı olsun. ama her fırsatta yönetimi, yönetimin içindeki basiretsizleri, takımı ele ayağa düşüren gereksizleri, kendilerine ihanet eden eski topçularını bile acımasızca yerden yere vuran bu topluluk şimdi kendi için neler söyleyecek merak içerisindeyim!
hani bi duruştu çarşı? hani ruhtu? hani delikanlılıktı? hani erkek adam renkli takım tutmazdı? hani delikanlı adam verdiği sözden, ettiği sözden caymazdı? ne oldu da bıçakla kesilen yer anında kapandı? ne oldu da kendilerine yapıldıklarını düşündükleri haksızlıklar unutuldu? ne oldu da ozon tabakasını bile düşünen bu güzel topluluk kendi reislerine karşı çıkmadı? ''oyuncağın mıyız biz senin, bi ayrılyoruz bi barşıyoruz?!'' diyemedi!
izmir'de, konya'da, rize'de, istanbul'da, ankara'da kardeşim yaşında çocukların sırtında hep aynı yazılı tişörtlerden görüyorum: ''çarşı''. kan bağışı kampanyası düzenleniyo afişte gene aynı ismi görüyorum: ''çarşı''. savaş çıkıyo, şehirler yağmalanıyo, emperyalizm dünyayı kuşatmaya çalışıyo, o kuşatılmaya çalışılan dünya küresel şekilde ısınıyo... tüm bunlarla alakalı son derece duyarlı ve mükemmel pankartlar açılıyo, gene aynı ismi görüyorum: ''çarşı''.
55.000 kişinin doldurduğu stadtan çıkan sesi değilde kıçıkırık bir türkiye kupası maçında 10.000 kişiden çıkan o muhteşem sesi dinlemek için televizyon başına oturan ben ve benim gibi düşünen, holiganizm değil de ''futbolseverlik'' icra etmeye çalışan, renk, grup, takım ayırmadan futbol denen şeyi seyretmekten zevk alanlara nasıl açıklayacak bu durumu ''çarşı''? samimiyetin nerde be ''çarşı''? seni kullanmalarına izin mi vericeksin ha ''çarşı''?
aşk hiç biter mi diye bi şarkı var ya. aynen öyle işte. aşk sadece şarkılarda bitmezmiş.
espri özürlü arkadaşların uzak durması gereken grup. çarşı 9'a karşıymış hahaha hay allah iyiliğini versin oğlum ya git stand up yap sen, niye sözlükte harcanıyorsun ? bak cem yılmaz milyarları götürüyo, senin neyin eksik ?
kendi kendilerini imha etmeleriyle tum futbol severleri üzen beşiktaş'ın asi* taraftar gurubu. alen markaryan kalbi kırılmış/incinmiş/gururlu lider edalarıyla konuşuyordu ana haberlerde. rivayete göre yeni yetme beşikatşlılar çarşı'nın altındaki temel felsefeyi kapamıyorlarmış. misal a harfinin anarşi'sinin anlamını bilmiyorlarmış. kurtlar vadisi kılıklıların sayısı feci artmış.
bir takım için hayatlarını ortaya koyup dişleri ve tırnakları ile çabalayanların, eşi doğum yaparken stadda maç izleyen fanatiklerin kurduğu bir gruptur çarşı. hiç bir zaman susmayacağına inanılan ve sustuğu zaman "ya kesin bişey var bunda gene bişey patlatıcak bunlar" dedirten gruptur. türk tribüncülük tarihine öncülük eden besteleri ile pankartaları ile herkese nasıl taraftar olunacağını göstermiştir. yanlış olan her şeye tepkisini koymuş, halkın sesi olmuştur.
gündemi takip edip gelişen olaylara kendi tarzlarında cevabı yapıştırmıştır. yaptığı besteler ve tribün şovları avrupa kulüplerinin bile dikkatini çekmiş. dünyanın en büyük kulüplerinden olan real madrid sadece çarşıyı izlemesi için bir görevli göndermiştir. zamanın hakemlerinden birine gündem konusu olan "satanist hakem" diye bağıran gruptur.
kimine göre adam kesen
kimine göre para alıyorlar denen
kimine göre anarşist bir grupdur.
bizim anarşisliğimiz bu dünyadaki yanlış olan şeylere. evet siz ne derseniz deyin yine karşıyız biz herşeye. bu bizim ruhumuzda var. "asi ruh"umuzda.
üçüncü olduğu dönemlerde bile çığ gibi büyüyen bir taraftara sahiptir. sevinmek için sevmeyen beşiktaş'ı gerçekten kalpten sevenlerin bir araya geldiği ve herkesin tek yürek olup hiç susmadan bir aşka delice bağlı olandır çarşı.
çarşı kimsenin içinde kapanmicak bir aşktır. biz ayakta olduğumuz sürece son barikat hiç bir zaman yıkılmayacak. sana söz "son holigan".
temiz olan, yürekli olan her yere herşeye sızmak isteyen, her yeri kaplamak isteyen, insanı yok sayan, futbola, spora, insanlığa düşman, tecavüzkar bir anlayış hakim olmaya çalışıyor bütün dünyada her konuda.
allah kahretsin lan. bir fenerli olarak ağlamak geçiyo içimden. çarşı bir semboldür. allen ve diğerleri bu adamların bir çıkarımı vardı ki beşiktaştan bu insanlardan. sadece gönül verdikleri klubün gözükara taraftarlarıydı. bence bir efsane bitti. şimdi yöneticiler kına yaksın. alın içi boş ruhsuz beşiktaşınızı. yarın kapalıya kendi adamlarınızı doldurursunuz gül gibi geçinip gidersiniz. ama çarşı buna izin vermez evvelallah. küfür etmek istemediğimden burda kesiyorum.
türkiyede belkide tek sol görüşe sahip olan ve galatasaraylı olmama rağmen ultraslan denilen faşist topluluğunun beni galatasaraydan soğutmuş olmasına karşın beşiktaşı bana sevdiren bence sadece ismini fesh eden tribünde kesinlikle yaşamaya devam edecek olan taraftartar topluluğundanda farklı büyük bir oluşum.
alen efendinin giderken çevirdiği ve bazı insanların malesef inandığı son flimidir, doğru, gecen sene de zaten yazılarımızda da yazmıştık(#2283218), dedik ki, kendine yakışanı yap, adam gibi bırak git tribünü ama o ne yaptı inat etti, bırakmadı, şimdi başka caresi kalmayınca 'gidiyorum ama çarşıyı da kapatıyorum' diyor, ulan adama demezler mi asıl o zaman siz beşiktaş taraftarı mısınız yoksa alen taratarı mı diye?
çarşı da alen devri resmen bitmişdir, çarşı gelecek sene gene tribündedir, gene kapalıdadır, bunu engelleyebilecek bir güç olduğunu düşünen zavallılar için görecez bakalım, çarşı mı bir ruh, yoksa alen mi ?
arada zaman kaybının bile yaşandığı fesihi bildiren oluşum. bu karar için geç bile kalınmıştır, ara kaybedilmiştir. bunun böyle olacağını bir tek tribündekiler kestirememişti. eğlence, gırgır, şamata derken bir balıkçı çarşısının 25 yıllık emekleri pisi pisine mahvedilmiştir. tıpkı merhum bob dylan gibi herşeyi tam yoluna koyduğun anda popülaritenin zavallısı oluyormuşsun. özellikle gelmişin geçmişin ne kadar getirisi varsa her birinin bokunu çıkaran ne aradığını bilmeyen yeni neslin karşısında ancak bu kadar ayakta durulurdu. bundan sonra da umarım herkes bu oluşumu, fikir akımını hiç yaşanmamış gibi farz eder. tarafımdan tek temenni budur.
edit: goruntuvarsesyok arkadaşım elinin tersiyle bir tokat şaplattı yüzüme "yaşarken öldürdün adamı bob dylan ne zaman öldü lan düdük" dedi. ben öyle algıladım fark edince. ben de düzelteyim dedim kört kobeyn abi diyorum tabi ki.
beşiktaş aşkından çok son yıllarda sadece anti fenerbahçe için yaşadıkları için fenerbahçe alt tribün gurubu olmuş bu nedenle kendini fesh etmek zorunda kalmış gurup.