ya pistte kimse yoktur, ya uzakta takılınıyordur; ya da acayip bir yetenekle aleti 2 teker üstüne kaldırıp, yanlama manlamayla milette teğet atılıyordur pistte(tabii bu son yaptıklarımı yapan bir bebe olursa; geleceğin hakkinen'idir kendisi, bu da böyle biline efendim)
işin zevkini yaşayamamaktır. bir de kendisine çarpılmasın diye küçük kızını yanına oturtup, "oğlum çarpma" diyen tipitipitipler vardır ki, sormayın gitsin.
gondolun ucuna oturup, gondolun amacını kavramaktansa, daha az adrenalin için gondolun ortasına binen tiplerden bir farkı olmayan, ne amaç güttüğü bir türlü anlaşılamayan insan davranışıdır.
sanki oraya çapmaya ve çarpılmaya gelmemiş gibi bir hırsla üzerine gelenlere vurmak yerine f1 pilotu edasıyla onlardan sıyrılmaya çalışan, 2 dakikalık zevkini hırsına kurban eden insandır. "yahu trafikte zaten kasıyoruz çarpmayalım diye bari burda kendine gel be adam. vur, kır, bir rahat ol. ciddiye alma bu kadar. verdiğin jeton parasına yazık değil mi" demek istediğim insansır aynı zamanda.
çarpışan otoyu kullanamayan, bunun eğlenceli bir durum olduğunu fark edemeyen, dolayısıyla kimseye çarpamayan ve çarpanlar olduğunda çarpılmıyormuş gibi davranarak yaşadığı psikolojik sıkıntıyı belli etmemeye çalışan bünye. ben..
çarpışan arabaya küçük kızıyla binen amcalar vardır.Çarpınca kızarlar.Arabayıda kendileri kullanır yani çocuk kucağında yaşı daha 2-2,5.Amca madem kızıyon git kendi arabanda tur attır burda ne işin var?
carpısan otolarını amacından saptırıp kotu emellerine alet etme bir bakıma. kardesim niye carpmıyorsun? adı ustunde carpısan araba. carpacaksın ki zevk alasın. ama yok ben ehliyet provası yapıyorum, carpmayla bolmeyle isim olmaz diyosan saygı duyarız..
çocukluğunuzun en güzel döneminde, babanız/dedeniz ile gittiğiniz parkta küçüklük aşkınız çarpışan otolarda başınıza gelen ilginç hadisedir. Çocukluğuzun enerjisi ve sabah annenizin zorla yedirdiği yağlı ballı ekmeklerin enerjisi ile dolmuş, dünyaya hükmedebileceğiniz bu enerjiyi kafanızı duvarlara vurarak, yükseklerden atlayıp yerlerde yuvarlanarak, mutfaktaki baharat, hububat gibi bilimum malzemelerden büyü adını verdiğiniz karışımlar yaparak, pencereden sokaktan geçenlerin kafalarına armut atıp su dökerek, pis lazımlığınızı komşunun kapısına bırakarak ve hatta o komşunun kızının kıçına çatal batırıp, lahana bebeğinin saçlarını ve parmaklarını keserek üzerinizden atma çabasındasınızdır. Bu vahim durumu fakeden anneanneniz; güneşli bir pazar gününde arkadaşları ile toplanıp yeşillikler altında, havuz başında nargile keyfi yapacak olan dedenizi kenara çekerek sizi parka götürmesi için ikna edecektir. Hafiften keyfi kaçmış ama durumu kesinlikle size çaktırmayan dedeniz ile düşersiniz yollara. Lunapark'ın içine vardığınız gibi sevgilinize, çarpışan otolarınıza koşarsınız, arkanızda dedeniz. Ortalığa bıcır bıcır insan sesleri ve büyük amfilerden gelen gürültülü müzik sesi hakimdir. Raund bitiş ve başlangıcı manasına gelen, kulaklarınızı tırmalayan o zil sesini beklerken etrafta araba kapmak için sizinle birlikte hücuma geçecek olan rakiplerinizi kesmektesinizdir. Kolonlardan gelen bas sesiyle midenizde yağlı ballı ekmekler hoplarken, çarpışan otoların enerjilerini aldığı sopaları tepedeki elektrilk yüklü tele değerek gerilmiş olan ortamı daha da gerginleştirecek "cztt czuut" seslerini çıkartmaktadır. ...ve bir anda kulakları sağır eden o zil adeta israfilin sur'u gibi kulaklarınıza dolar, ortalık mahşer günü gibidir. işte o zili duyduğunuz anda birden insan bıcırtıları kaybolur, amfilerden gelen şarkının temposu düşmüş, şarkıyı söyleyen bayanın sesi müslüm baba'ya dönüşmüştür. slow motion'ı bire bir yaşamaktasınızdır. Elinizden gelen tüm güçle arenaya giren bir gladyatör edasıyla koşarsınız. Mübarekler de içeri doluşmaya başlamıştır. Tüm enerjinizle havaya sıçrayarak uçmaya başlarsınız. Bu zıplayışta havada geçirdiğiniz zaman izafi olarak 3 aya tekabül etmektedir. Yediğiniz ekmeklerden bir dilim çoktan atp'ye çevrilip posası ekzost deliğinden heyecanın da etkisiyle tahliye edilmiştir. Denginizce izafi zamanınızı yaşayan kaf dağındaki ilkokul öğrencilerinin yaz tatilleri bittiğinde sizde çarpışan otoya doğru inişe geçmişsinizdir. Slow motion'dan çıkarsınız ve büyük bir çarpışmayla aynı otonun içinde farklı uzuvlarla 4 kişi oturduğunuzu görürsünüz. işte bu esnada çocukarın başlarında ebeveyinlerinin olmadığını gören dedeniz onları kol, bacak, yaka, paça en zayıf halka seçecektir. Pazar nargilesi keyfinden mahrum bıraktığınız dedeniz bu yardımı ile bir kat daha borçlanacak ve kendinizi bir yük altında hissedeceksinizdir. Zil tekrar çalar ve o anda misyon almış bir çocuk olarak arabanın içerisinde bulunmaktasınızdır. Eğlence, oyun çocuğu havasından çıkmış, görev bilinciyle yanıp tutuşan bir askere dönüşmüşsünüzdür. Dedenizin gözleri sürekli üzerinizde, elleri ve mimikleriyle size kadim görevinizi hatırlatmaktadır. Göreviniz kimseye çarpmamaktır. O kadar kasarsınız ki kendinizi, otodan indiğinizde, dik bir bayırda araba kaldıran acemi bir bayan şöför misali, gün boyunca kastığınız dötünüz sızım sızım sızlayacaktır. Üzerinize ağızlarından salyalar akan, ikişer kişi binmiş azman yumurcaklar saldırmaktadır ve çok afedersin bu döt hoşafı, koduğumunun yumurcakları size çarpma anında ayağa kalkıp kendi ağırlıklarını da üzerinize aktararak sizi daha beter sarsma hevesindedirler. Slow motion yeniden başlar... geçen bir ömürdür adeta... kaf dağında yaşayan çocuklar büyür, büyür, büyür baba olur dede olur... elemanların cenaze namazı kılınırken o muhteşem zil sesiyle kendinize gelirsiniz. israfil'in ikinci sur'u ile diriltilmişsinizdir. görevi tamamlama huzuruyla dedenize koşarsınız ve boynuna sarılırsınız. artık özgen çay bahçesi'nde bir cheeseburger haketmişsinizdir. Fakat yıllar yılı içinizde eksik kalan o çarpışma zevkini kimbilir nasıl tatmin edeceksinizdir?