Bir zamanlar dışarı çıkıp yazın o boş öğle vakitlerinde o hoş rüzgarların kokusunu içime çektirmeyen, oyunlar oynamama mani olan, beni öldürmeye başlayan ve nefret duyumu uyandıran ilk sorumluluğumdu.. Hiç sevemedim sayıları bu yüzden.
Sular seller gibi ezberlenmesi insana birkaç saniyeden daha fazla birşey katmayacak olan, sonradan düşününce "ne psikopat insanmış" dediğiniz öğretmenler tarafından genç bünyeye zorla ezberletilen tablo.
ilkokul yıllarında strese girdiğim matematik gereksinimi. Pek başarılı olamadım ve halen başarısızım. O yıllarda çarpım tablosuyla barışık olmayanlar halen yıllar geçmiş olsa da kendilerine inanmayıp en basit çarpımları bile Hesap makinasında yaparlar.
"altı kere altı otuzaltı babanın bıyığı yolda kaldı
çöpçü aldı götürdü baban bıyıksız kaldı"
"yedi kere yedi kırk dokuz nerden geldin bitli domuz".
sözleri eşliğinde öğrendiğimiz tablo.