akşam saati kime misafirliğe gitseniz televizyonda çarkıfelek'in açık olduğu bir dönem hatırlıyorum. mehmet ali erbil ile bütünleşmiştir, bu programın senelerce tutulmasının tek sebebi mehmet ali erbil'in başarısıdır. mali'ye troll diyebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz, çok ileri gittiğini düşünebilirsiniz ki bunun için birkaç defa cezalar aldı vs. fakat adam ne yapıp edip kendini izlettiriyordu.
bir zamanlar tarık tarcan'ın daha sonra mehmet ali erbil'in sunduğu yarışma programı. mehmet ali erbil sayesinde yarışmadan çok , belden aşağı espriler platformu olmuştur. **
televizyon kanallarında envai yarışma programları var (milleti birbirine kırdırıp duruyorlar) ama bu bir başka kabul ediyorum. resmen (bkz: freak show).
kızların hayalini kurduğu beyni boş dövmeli yakışıklı delikanlılara, bilimum kaşarların eşlik ettiği, habire göbek atılan bir... saçmalığa dönmüş.
hükümet zorunlu eğitimi 13 yıl yapacağız diyor diye elbette halkın ortalama eğitim seviyesi kayda değer yükselecek değildir.
gerçi eğitim seviyesi yükselse de zeka düzeyini de Aziz Nesin açıklamıştı da, ben de oldum olası "fazla iyimser bir yaklaşımmış" derdim içimden...
Elimizdeki insan malzemesi budur işte aha bu yarışma programına çıkan tipler. Bunun için darbecilerin iştahları da kabarmaktadır her daim, "cahil halk gericilere oy verir, demek ki demokrasi bize uymaz" gerekçesine kılıftır.
"Çarkıfelek de bir bilgi yarışması mı göt" diye başladınız mırıldanmaya?
Aslında, diğer bilgi yarışmalarının da hiçbiri bilgi yarışması değil ona ne diyeceksiniz acaba?!
Bunlar "izlenme oranını arttırıp reklam toplamak, yani para kazanmak ve bu paranın az bir kısmını da katılanlara dağıtmak" amacıyla düzenlenen, "alt tabakaya yönelik" eğlence programlarıdır.
Yarışmacıların körkütük cahil çıkacaklarını sunucu da bilir, televizyonun müdürü de.
işin matrağı, seyirci de bilir. Gerek onun için gerekse yarışmacı için önemli olan "kimin kaç lira götüreceğidir". Öyle olmasaydı, mükerrem teyze, "çok ihtiyacım var Mehmet Ali Bey, ne olur yardım edin" diye ağlamazdı! "Bilmiyorum, bu noktada bırakıyorum" der, giderdi.
Öyle olmasaydı, 120000 (sayıyı daha rahat okuyabilin diye araya nokta mı koyayım virgül mü koyayım diye ikilemde kaldım açıkçası, Amerikan standartları mı seviyorsunuz yoksa Avrupa mı) kişi, dandik bir programa katılmak için kuyruğa girmezdi.
insanlar parasızlıktan kıvranıyorlar, mesele bundan ibarettir.
Ciddi bir bilgi yarışması düzenle, ödül olarak da kitap ver de, bak bakalım kaç kişi katılıyor... (bir ben katılırım bir de karşı komşum mualla teyze)
Ama bu tür "bilgi yarışması tadı verilmiş" eğlence programlarında, "baraj sorusu" olarak "Türkiye'nin başkenti" falan sorulur. Yarışmacı daha işin başında elenmesin de programın tadı kaçmasın diye. Çok basit soruların çok basit yanıtları da bir türlü alınmaz, araya girip kafa karıştırılarak iş uzatıldıkça uzatılır, bir "enayi gerilimi" sağlanır, program hemen bitmesin diye.
Bir zamanlar eski star televizyonunda yarışma programı vardı hatırlayabilmeniz için yaşça büyük olmanız lazım...
Jülide Ateş sunuyordu programı, şöyle bir soru sordu: "Bir devleti ve milleti simgeleyen dikdörtgen bez parçasıdır, o ülkenin renklerini taşır, törenle direğe çekilir, törenle indirilir"...
yarışmacı epey düşündükten sonra yanıt verdi: "ingiliz kumaşı!" (hahaha)
Jülide tıkanmış, bir süre konuşamamıştı çok iyi hatırlıyorum... Yarışan hayvancık para kazanamamıştı ne yazık ki. Hiç de iyi olmamıştı, diğer seyircileri de katılmaya teşvik etmesi için kazanması gerekiyordu...
aynı programda şunu da görmüştü bu gözler. Şunu sordu: "Polonya'nın başkenti neresidir?"(seviye biraz yükselmiş herhalde)
Cevap: "Avusturya!"
O günden beri televizyonda yarışma programı seyretmem. buna da zap yaparken denk geldim, gelmeseydim keşke...
Vakti zamanında stüdyoya gelen izleyicilere farklı ikramlarda bulunulan yarışma programı. Eskiden izlerdim. Şimdilerde o tadı, eğlenceyi vereceğini sanmıyorum.
son olarak petek dinçöz'ün sunumuyla ekranlara gelen yarışmadır.
sunumuyla dedim lakin petek dinçöz bu yarışmayı sunamıyor, sadece idare ediyor.
son olarak günün final oyununda yarışmacılara bir nesne soruldu ve 10 saniye içinde bir cevap vermeleri istendi.
toblerondaki harflere göre yarışmacılar 'gardırop' tahmininde bulundular. sunucu ve rejiden sorunun cevabının gardırop olmadığı yanıtı geldi.
bunun üzerine petek dinçöz doğru cevabın öğrenilmesi için harfleri açtırdı ve cevap 'gardırop' çıktı. ardından direk reklama girdiler. *
yarışmacılara göbek attırıp, tatil hediye eden yarışma. önce kızdırdı, "yarışmacılara şaklabanlık yaptırıyorlar" diye ama yarışmacılar da öyle bir iştahlıymış ki kıvıra kıvıra oynamaya, al birinden, vur birine. kamera görenin, her şaklabanlığı yapmasından bıktık, usandık. yahu, kaptırmayın kendinizi şöhret sevdasına. bu tv'ler, diziler, programlar kimleri yedi bitirdi. senin göbek atman, götünü kıvırman, yüzlercesi gibi fark edilmez oldu artık. ha, bak! yüzünden çok götünü gösterdiğin için zaten tanımayız, kusura bakma. arkanı dön bi sen bakayım yine de. belki gözüm bir yerden ısırır.
neden derseniz anlatayım: çarkıfeleğin çarkıfelek olduğu zamanlar. yani tarık tarcan'ın sunuculuğunu yaptığı zamanlar. sene de 1992 veya 1993. o sıralarda dedem bir sitenin bekçiliğini yapmaktaydı ve bana bazen orada çeşitli kullanılmış oyuncaklar getirirdi. bir çocuk için bunun ne kadar harika bir şey olduğunu düşünün!
gene günlerden birgün o çocuk aklımla tv'nin başına dikilmiş çarkıfelek izliyorum. programın son bölümleri ve tarık tarcan abimiz yarışmacıya kazandığı arabasını "işte bu otomobil sizin!" şeklinde coşkuyla anons ediyor. tam bu sırada arkamda oturan dedem de işte sen de bu arabayı kazandın diyerek o zamanın modası olan devasa oyuncak kamyonlardan çıkartıp odanın ortasına koymuş bulunuyor. ve benim arkamı dönmemle yaşadığım sevinç...