insan bazen öle bir aşk yaşar ki ne tam anlamıyla seversin ne de istemene rağmen terk edebilirsin. sanki gönül bağıyla bağlanmışsındır ona. fakat gün gelir artık aşkın orasından burasından eleştirmeye başlarsın,eleştirdikçe yıpranmaya başlıcaktır. eskiden sanki daha hoş gelirdi onun yanında olmak, en güzel anlarını onun yanında geçirmişsindir. ama ne yazık ki sen farkında bile olmamışsındır. ta ki ondan ayrılıncaya dek. bir bir yerde ansızın bir şarkı duyulur kulağına, aklına ilk gelen o dur. kokusu bile bir an için içinde hissedersin anlamışsındır ki sen ona çaresizce aşıksındır.
en yakın arkadaşa yaşanan aşktır bu. o sizin tüm duygularınızı bilmekte ancak karşılık verememektedir. çünkü "sadece arkadaşı"sınızdır. o kadar berbattır ki bu durum, onun sevgilisine karşı iyi davranmak zorunda hissedersiniz kendinizi, sırf onu temelli kaybetmemek adına. ve her zaman "bir gün" umuduyla seversiniz onu. belki o da beni sever diyerek. fena.
sevmektir sonuna kadar... bırakamamktır... uğruna benliğinden vazgeçmektir... aileni karşına almaktır... ayrılıp ayrılıp barışmaktır... nefret etmek için uğraştığınıdır... arkasından konuştuğundur... geceleri uykunun kaçmasıdır... kilo vermenin sebebidir... yüzüne bakmaya korktuğundur... aynı ortama girmemeye çalıştığındır... telefon edip sesini dinlediğindir... ağlamak için fırsat aradığındır... vesikalık fotoğrafını hala, tüm herkese, herşeye rağmen sakladığındır... bilgisayarının şifresidir... pin kodundur... hayatında her an her yerde hatırladığındır... bırakamadığınıdır... çaresizliğindir...
başlayacak kara gecelere kucak açmak. kendine engel olamamak. bağlanmak, kendine acıyacak kadar bağlanmak. mutluluğunu göz göre göre çöpe atarak mutlu olacağını sanmak.