çaresiz kapitalizmin f tipi zindanları

entry2 galeri0
    ?.
  1. alıntıdır.
    m. ulaş bayraktaroğlu - 10 ekim 2011

    megapoller işçiler, emekçiler için büyük birer zindan. burjuvazi şehrin en güzel yerlerinde ikamet ederken, en güzel mekanlarda zamanını geçirirken işçiler günlerinin büyük bir kısmını fabrikalarda çalışarak, geri kalan zamanlarını da yeniden çalışabilmek için kendilerine reva görülen yerlerde hazırlanarak (yeme, içme, uyuma v.b.) geçiriyorlar. fazla mesailer, yollarda ulaşım için geçen zaman gibi faktörleri göz önüne alınca, insan durumun vahametini daha iyi anlayabilir. bu noktada kalabalıkların arasında yalnız yaşamakta olan milyonlarca kişiden bahsediyoruz. aslında çokça lanse edildiği gibi yalnızlık bir duygu ya da psikolojik bir hastalığa denk düşen bir ruh hali değil, tam tersine sistemin uygulamalarından kaynaklanan somut bir durum. bu bağlamda kitlelerin sirküle olduğu alışveriş merkezlerini örnek olarak inceleyelim.

    alışveriş merkezleri birçok satış mağazalarının bir arada toplandığı binlerce insanın alışveriş yapmak için gittiği mekanlardır. bu mekanlara sadece bir şeyler satın almak için gidilmiyor; aynı zamanda satın alınamayan malları izlemek için gidiliyor, yemek yemek için gidiliyor, sinema izlemek için gidiliyor. ayrıca bazılarında spor merkezleri de var. alışveriş merkezleri ilk ortaya çıktıkları günden beri gittikçe daha çok birimleri kapsayarak kompleksleştiler. buradaki ilginç nokta, bütün bu duruma rağmen alışveriş merkezlerine devam eden insanlar daha çok sosyalleşmediler. çoğunluk vitrinlere bakıyor, satın alabiliyorsa bir şeyler alıyor ve açsa hızlı karın doyurulan lokantalardan birinde bir şeyler yiyerek evine geri dönüyor. bu alışveriş merkezleri ne eskiden mahallelerimizde oturduğumuz kahvelere ne komşuların birbirine misafirliğe gittiği ortamlara ne de herhangi bir ilçe ya da şehirde herkesin hafta sonu dolaştığı sahil yollarına benziyor. alışveriş merkezlerinde kimse kimseyi tanımıyor, selam vermiyor, hatta belki tanımak da istemiyor. öyle bir sistem oluşturulmuş ki artık kimse kimseyi tanıma ihtiyacı bile duymuyor. çok düşük ücretlerle saate bağlı bir şekilde çalışan satış işçileri ise bu işyerlerinde sürekli değişiyorlar. büyük marketlerin, hızlı yemek restoranlarının çalışma koşulları köle plantasyonlarından farksız. bu nedenle işçiler mümkün mertebe bu işyerlerinden kurtulmak istiyorlar. i̇şsizlik oranının bu kadar yüksek olduğu bir ülkede fazla vasıf istemeyen kasiyerlik gibi işlerde, çalışan işçileri sürekli değiştirmeye dayanan sistemi burjuvazi kolaylıkla oturtmuş. çalışan ve müşteri kısmında sürekli bir sirkülasyon yaratılmış ve esasında canlı insanlar arasında gerçekleşen tüm bu ilişkiler otomatiğe bağlanmış robotlar tarafından gerçekleşiyormuş gibi bir durum oluşmuş.

    yukarıda alışveriş merkezleri örneğinde göstermeye çalıştığımız çok yönlü megapol esaret koşularının bir benzeri, oldukça hissedilebilir bir biçimde uzunca zamandır memleketimizde f tipi hapishaneler olarak uygulanıyor. tutsaklığın daha hissedilebilir oluşu aradaki temel fark. bununla birlikte zorlamaya dayalı uygulamaların yoğunluğu hapishane dediğimiz mekanın temel farklı yönü. gündelik hayatta da daha hafif (daha az hissedilebilir olan) zorlamalar var. örneğin alışveriş merkezinin güvenlik uygulamaları. (aramalar, kameralar vb.) aramayı kabul etmezsen alışveriş merkezine kabul edilmeyebilirsin ya da çıkış kapısı, giriş kapısı bellidir ve ikisinin de kuralları vardır. bu mekanlarda korunması gereken para ve mallar ve denetlenmesi gereken tüketiciler ve işçiler vardır. bu duruma bir tür “büyük kapatılma” diyelim ve kapatılmaya karşı çıkanların başına gelenleri inceleyelim.

    memleketimizde bu büyük kapatılmaya karşı çıkan işçi, emekçi ve ezilen halklar f tipi hapishanelerde ıslah edilmeye çalışılmaktadır. bu uygulamaların daha önemli amacı ise potansiyel isyancı kitlelere gözdağı vermektir. “sisteme karşı çıkanların sonu f tipi hapishaneler olur” şeklinde bir yaklaşım, burjuvazinin “halinize şükredin size verilenlerle yetinin” önermesini tamamlamaktadır. sahte demokratikleşme söylemlerinin altında bu yaklaşımlar yatmaktadır. “i̇şkenceyi kaldırdık” diye propaganda yapan egemenler işkenceyi hapishanelerde başta tecrit uygulamaları ile sürekli hale getirdiler. i̇dam cezasını kaldırma iddiasıyla tutsakları canlı canlı dört duvar arasına gömmeye başladılar. i̇dam yerine konulan ağırlaştırılmış müebbet cezasına göre bu cezaya çarptırılan tutsaklar yaşam boyu hücreye mahkum oldukları gibi bir avuç gökyüzü bile onlara fazla görülmektedir. hapishanelerde tüm aramalar tamamıyla tutsakların ve ziyaretçilerin onurlarını kırmak için yapılmakta. doğru düzgün hiçbir sosyal faaliyet yok. kanunlarda olan yetersiz programlar bile uygulanmıyor. tutsaklar her an fiziki saldırı tehdidi altında. kısacık ziyaret saatleri rahatsız edici denetimler altında gerçekleşiyor. tutsaklara verilen yemekler yetersiz ve kantin malzemeleri yüksek fiyatlarla satılıyor. hasta tutsakların tedavileri yapılmıyor ve ağır durumda olanlar ölüme terkedilmiş durumda. hapishanelerde anadili farklı olan kürt tutsakların anadillerini kullanmalarına karşı bile çeşitli baskılar yapılıyor. bu ve benzeri uygulamalar gösteriyor ki f tipi hapishane denilen uygulamalar bir tür sürekli işkence uygulaması.

    f tipleriyle kapatılma durumunun ötesinde bir işkence durumu yaşanmakta. dışarıdaki işçi ve emekçilerin, potansiyel tutsak olduklarını görmeleri gerekiyor. çocuğunun dershane parasını ödeyemediği için hapishaneye giren anneyle uyuşturucuya hayır dediği için hapishaneye giren devrimci liseli, hopa’da akp’yi protesto ettiği için hapishaneye giren işçi arasında özünde hiçbir fark yok. sistem bu insanların hepsini aynı yerden alıp aynı yere koyuyor. sistem ek olarak örgütlü isyan edenleri hapishanelerin türkiye’deki en beter tipleri olan f tiplerine koymakta. bu uygulamadaki amaç ezilenlerin siyaset yapma haklarını ellerinden almaktır. egemenler zulüm düzenleri sarsıldıkça, yıkılmaya yaklaştıkça daha çok hapishane inşa etmeye başladılar. öyle ki cezaevi kampüsleri inşa edilmeye başlandı. çeşitli tutsakları hapsetmek için yapılan binlerce kişilik birçok hapishanenin bir arada olduğu komplekslerle övünüyor hükümet. belki de günümüzdeki zindan kasabaları oluşturmakla övünen tek hükümettir…

    f tipi zindanlar sistemin çaresizliğinin ürünleridir. yaşatılan her acıdan daha kararlı direnişler doğmaktadır ve doğacaktır. egemenler arasındaki iç çatışmalar sonucu kendi yarattıkları zindanlara tıkılanların durumu herkes için ibret alınacak örnekler olmalıdır. diğer taraftan bilinmelidir ki devrimciler asla zindan inşa etmeyecek, olanları da yıkacaklardır. i̇şçiler, emekçiler, ezilen halklar özgürlük tutsaklarını hapseden duvarları mutlaka yıkacaklardır. kendilerini çevreleyen duvarları yıkacakları gibi… yüreğimiz devrimci tutsaklarla atmaktadır, onlar bizim onurumuzdur. hepimiz özgürleşene kadar hiçbirimiz özgür değiliz. selam olsun devrim, sosyalizm ve özgürlük için bedel ödeyen devrimci tutsaklara.
    1 ...
  2. ?.
  3. Devlet bu, insanları fikirlerini savunmamaları için herşeyi yapar.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük