eğer bugün bu topraklarda rahat uyuyorsak onların sayesindedir.
ecdadımla gurur duyuyorum!
Mıgırdiç Dikranyan: Mekteb-i Sultani II. sınıf talebesi ve kulübün I. takım futbolcularından olduğu halde I. Dünya Savaşı'na gönüllü olarak katılır. Temmuz 1916'da Bitlis'te şehit olur.
Agop Elmasyan: 1880 Mekteb-i Sultani mezunudur. 60 yaşında olmasına rağmen I. Dünya Savaşı'na gönüllü doktor olarak katılır. Çanakkale'de yaralıları tedavi ettiği sırada, bombardıman sonucu 23 Şubat 1918'de şehit düşer.
KARŞILIKLI ÇARPIŞAN PASTIRMACIYAN KARDEŞLER
Rober Koptaş, New York'ta yapılan Ermeni-Türk Araştırmaları Çalıştayı'ndaki sunumunda Erzurumlu Pastırmacıyan kardeşlerin hikâyesini paylaşmıştı. Biri, Rusların yanında Osmanlı'ya karşı savaşan eski mebus Karekin Pastırmacıyan, diğeri ise Mekteb-i Harbiye mezunu, Ruslara karşı Osmanlı ordusunda çarpışırken yaralanan kardeşi subay Vahan Pastırmacıyan...
Karekin Pastırmacıyan'ın, anılarında Vahan adlı biraderinden söz ettiğini bilen Koptaş, aynı Vahan olması kuvvetle muhtemel bir kişiye, Tuğgeneral Ziya Yergök'ün anılarında rastlamış. Ardından, Hratch Tarbassian imzasıyla, 1975'te ABD'de yayımlanan 'Erzurum' kitabında, iki kardeşi birlikte gösteren aile fotoğrafına ulaşmış. Bu fotoğrafta, Osmanlı üniformasıyla görülen Vahan Pastırmacıyan, Sarıkamış'ta Ruslara karşı, o zaman binbaşı olan Yergök'ün komutasındaki 83'üncü Alay'da savaşmış. Sami Önal tarafından yayına hazırlanan ve Remzi Kitabevi'nce 2005'te basılan 'Tuğgeneral Ziya Yergök'ün Anıları: Sarıkamış'tan Esarete' kitabında şu ifadeler yer alıyor:
"Alay'ın atılgan, değerli subaylarından biri de Meşrutiyet döneminde istanbul Harbiyesi'ni bitiren Asteğmen Erzurumlu Pastırmacıyan Vahan'dı. Bu subay Köprüköy muharebesinde bacağından yaralanmıştı."
* Ünlü Ermeni araştırmacı Hagop Siruni Osmanlı ordusundaki redif subaylarıyla beraber, (1914)
Süryaniler
Süryaniler, bugün de yoğun olarak Mardin il merkezi ve ilçe köylerinde yaşıyorlar. Diyarbakır, Hatay, Elazığ ve Adıyaman'da da küçük Süryani toplulukları var. Son 50 yıl içinde istanbul'da da bir Süryani topluluğu oluştu. Bugün 2500'ü güneydoğuda, 10 bini istanbul'da olmak üzere Süryani nüfusu 15 bin civarındadır. Süryaniler de "gayrimüslim vatan şehitleri" tablosunda yerlerini alıyorlar. 1911'de Midyat'ın Alagöz köyünden 19 kişi askere alınıyor ve cepheye sevk ediliyor. Birkaç yıl sonra giden 19 kişiden, yalnızca 3 kişi köyüne dönüyor. 16 kişi şehit düşüyor cephede. Ne yazık ki, bugün onlardan sadece beşinin ismi biliniyor: Lahdo Kate, Savme Abdalla, Şaobo Slivo, işıh Hannıko, Gevriye Bahat.
Süryanilerden de Kore gazileri var, örneğin Melke Aslan.
Ermeniler
28 Ekim 1927'de yapılan ilk nüfus sayımına göre Türkiye'nin nüfusu 13.648.270'tir. istanbul'un nüfusu da 690.735'tir. istanbul'daki Ermeni sayısı ise 52.675'tir. Anadolu'da da aynı tarihte 27.809 Ermeni vardır. Osmanlı döneminde Ermeniler siyaset sahnesinde yoğun olarak görülmekteydi. 1876 Meşrutiyet meclisinde 9, 1908 II. Meşrutiyet ve 1914 meclislerinde 11'er milletvekili vardı.
Rumlar
1914-18 arası, pek çok Rum, Anadolu'yu terk etmek zorunda kaldı. Çoğu istanbul ve izmir'e geldi. 1920'lerde istanbul'un Rum nüfusu 150 bine yakındı. 1923'ten sonra hem kendiliğinden gidenler hem de mübadil kabul edilenlerle birlikte sayı 100 binlere düştü. Zaman içinde Rum nüfus iyice azaldı.
Museviler
Osmanlı sistemi içinde görev yapan Museviler, saray doktoru, hükümet tabibi ve askeri hekimler, hariciye mensupları, öğretim üyeleri gibi sınıflandırılır.
SANKi CEPHEDE YOKTULAR..
Bizde "Mehmetçik" kavramının çağrıştırdığı isimler Ahmet, Mehmet, Ali, Mustafa olmuştur. Bu ülkede yüzyıllardır birlikte yaşadığımız gayrimüslimler var. Osmanlı'da paşa konumuna kadar yükseldiklerini, padişahların özel iltifatlarına mazhar olduklarını biliriz, ama onların isimlerini biz "Mehmetçik" içinde saymıyoruz. Sanki savaş zamanı bu insanlar cepheye hiç uğramamış, aniden ortalıktan kaybolmuş gibi bir kanaat oluşmuş. Gerçek öyle değil. Mehmetçik'le aynı cephede omuz omuza bu vatan için düşmanla savaşan gayrimüslimler de var.
''Peki Gayrimüslimler şehit olur mu'' tarışmasıyla ilgili farklı fikirler var.
''GAYRiMÜSLiM DE OLSA ŞEHiTTiR''
ilahiyatçı Prof. Dr. Beyza BiLGiN
Şehitlik, diğer dinlerde de olan, onların kendi dillerinde de karşılığı olan bir kelimedir. Onlarda da kendi değerleri için savaşan kişilere şehit denilir. Ama işler şimdi karıştı, artık şehitlik payesi Allah yolunda değil egemenlik ve otorite yolunda tartışılmadan yüzeysel biçimde veriliyor. Bir kurul yok elbette, "Şunlar şehittir bunlar değil" diye belirlesin. Savaştaki askerlerin hepsi birbirini öldürüyor, onlar da şehit sayılıyor. Madem şehit, neden birbirlerini öldürüyorlar? Sivil şehitlik konusunda da gayrimüslim de olsa hepsi bizim insanımızdır. Şehitliğin verdiği birtakım haklar varsa o insanları da bunlardan yararlandırma taraftarıyım.
''SÖZ KONUSU VATANIN MÜDAFAASIYSA GAYRiMÜSLiMLER DE ŞEHiTTiR''
Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne
"ŞAHiTLiK" yani "tanıklık" üzerinden tasavvur edilen "şehitlik" makamı sadece islamiyet'e özgü. Yabancı dillerde kullanılan "martyr" kelimesi, "şahitlik" yerine acı ve ıstırap çekmeyi yani "mazlum" olmayı öne çıkartıyor. Hıristiyanlığın yasaklı olduğu ilk üç asırdan kalma bu tabir, büyük işkencelere maruz kalan Hıristiyanları yüceltmek için ortaya çıkmış. Cihan Harbi'nde, Milli Mücadele'de hayatını feda eden gayrimüslimler, islam itikadınca şehittir. Sevag Balıkçı da öyle. Çünkü söz konusu olan vatanın müdafaasıdır. Doğrusunu Allah bilir.
türkiye cumhuriyeti devletinin ilelebet yaşaması ve yücelmesi için canlarını çeşitli cephelerde savaşarak kaybeden hristiyan vatandaşlarımızda canımızdan bir can dır. onların devamı olan nesilleride ilelebet bizim kardeşlerimizdir...
bir çoğu türklerden de önce bu topraklarda var olduğu için vatan millet sakarya hissiyatını daha derinden yaşamış olan insanlardır. cephede din, dil, ırk ayrımı yoktur.