çanakkale savaşı nda ermişlerin yardıma gelmesi

entry50 galeri1
    1.
  1. (bkz: o kadar savaşta neredeydiniz?) diye meleklere çıkışmak hakkımız o zaman.
    9 ...
  2. 2.
  3. türk askerinin kahramanlığını bile kaldıramayıp onu bile kendilerine bağlamaya çalışan arapçıların safsatalarıdır.
    10 ...
  4. 3.
  5. ''çok kişi bilmez ama gandalf o sıralar mürettep kolorduda komutandı.''
    daha mantklı.
    13 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. böyle düşünenlerin turgut özakman'ın diriliş kitabını okuması tavsiye edilir.
    2 ...
  9. 6.
  10. 7.
  11. bu günlerde en çok karşılaştığımız provoke kokan laflardan biridir. doğruyu söyleyende faşist ilan edilir. zaten bizim bütün savaşları ermişler, ermeniler ve kürtler kazanmış öylemi? ya bi siktirin gidinya.
    7 ...
  12. 8.
  13. demek uhud savaşında yenilen peygamber dinsizmiş melekler yardım etmemiş
    ya da mekkeliler melekleride sikip atmış ... demezlermi insana ey ahali..
    6 ...
  14. 9.
  15. topla tüfekle değil ağır sanayi hamleleriyle gelmişlerdir.
    1 ...
  16. 10.
  17. vay anam, vay.. savaşma becerisine sözde sahip olmayan türk askerine yardım eden ermişler, filistin'de, darfur'da, lübnan'da çoluk çocuk bombalarla paramparça edilirken oturup seyretmişler demek ki.
    ya onlar tam ermemiş ya da hava muhalefetine takılmışlardır, bilmiyorum..

    insana iyiliği de zulmü de eden dirilerdir, ölüler değil.

    bir keresinde bir kanalda, kıbrıs çıkarmasına katılmış bir pilot çıkıp konuşmuştu. yakıtı biten uçağını düşmek üzereyken kanatta beliren sarıklı, yaşlı bir kişinin indirdiğini anlatıyordu. haydi onunki, travma sonrası stres bozukluğu veya savaş sendromuyla açıklanabilir ama bir de bu tür söylentileri, orduya soğuk bakan kesimi bıçak gibi bileylemek için kasten çıkartanlar var.
    üstünde durulması gereken ermiş, çavuşmuş değil, bunlardır aslında.
    0 ...
  18. 11.
  19. çanakkale savaşı bir mucizedir. türkün yokluklar karşısında yılmadan sadece inandığı için kazandığı zaferlerden biridir. bunu ermişlere bağlamak o şehitleri üzmekten başka bir işe yaramaz.
    3 ...
  20. 12.
  21. sürreal bir vukudur efem.
    öyle bir gündü ki o gün, herkes birbirini sikiyordu. derken ermişgiller geldiler. içlerinden en sakallısı, adeta bir rocco edasıyla anzaklara döndü ve masum bir ses tonuyla ''dağılın gidin lan yavşaklar. sikerim hepinizi allah çarpsın.'' dedi. bu sert, hakaret ve tehditkar sözlere rağmen anzak askerleri hiç istiflerini bozmadan ilerliyorlardı. en sakallı adam tülin'in caner'i gibi, dilini ısırdı ve sağ el işaret parmağını sallayarak kaçmaya başladı. ayakları götüne vururken işitilen son sözleri ise ''hepinizin anasını sikicem olum görürsünüz bi kamyon adam yığıcam lan buraya'' oldu. onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine...
    4 ...
  22. 13.
  23. onlar fransız lejyonerleriydi. otu fazla çektikleri için uçuyorlardı ve savaşa girmenin coşkusu da buna eklenince, yüzyıllardır savaştıkları ingilizlere içgüdüsel bir hareketle giriştiler.
    3 ...
  24. 14.
  25. iyi de bu ermişler, sarıkamış'ta neredeymiş? donan askere neden battaniye yetiştirmemişler.
    veya viyana kuşatmasında neredeymiş?

    daha doğrusu kaybettiğimiz savaşlarda niye ortaya çıkmaz bu ermişler... dediğim...
    2 ...
  26. 15.
  27. bir bulutun gelip ingiliz ordusunun kaybolduğunu ingilizlerde kabul etmektedir.fakat ingilizler türklerin ingiliz birliğini hepsini idam ettiğini iddaa etmektedirler.fakat osmanlı kaynaklarında böyle bir esaretten bahsedilmemektedir.sonuç olarakartık toz bulutumudur nedir bilmem ama ortada kayıp bir ingiliz birliği vardır.
    1 ...
  28. 16.
  29. aziz abdülhamit hüdayi hazretleri ve müritlerinden oluşan özel harekat timlerinin seddül bahir de yaptıkları baskınlara iştirak etmiş aksakallı yeşil sarıklı dedelerin hikayesi muazzamdır.
    1 ...
  30. 17.
  31. düşman askeri iki katın !
    mühimmat sınırlı !
    giyim yok denecek derecede !
    erzah sınırlı
    düşman silahı kat ve kat üstün:

    !
    elviyaları bilmem ama peygamber efendimiz (hz muhammet s.a.v )oradaydı.

    Tarihler 1928 yılını göstermektedir. Osmanlının son devir âlimlerinden, ilmi ile amil Alasonyalı Cemal Öğüt Hocaefendi hacca gider. Cumhuriyet yeni kurulmuş, hızlı bir değişim yaşanıyor, Çanakkale savaşının üzerinden de on yılı aşkın bir zaman geçmiştir. Kaynakwh:
    Cemal Öğüt Hocaefendi Mekke'deki vazifesinin tamamladıktan sonra Medine'ye gider. Medine'de her zamankinden fazla kalır. Bu esnada Osmanlı coğrafyasının değişik bölgelerinden gelen hacılarla istişarelerde bulunur. Osmanlı devleti yıkılmıştır, Osmanlı'dan geri kalan toprakların büyük çoğunluğu ya işgal altındadır ya da sömürge durumuna düşmüştür.
    Cemal Öğüt Hocaefendi vaktinin çoğunluğunu Mescidi Nebevî'de geçirir. Bu arada Efendimizin türbesindeki görevlilerle yakınlık hâsıl olur. Hiçbir dünyalık beklemeden, sadece Resûlullah'a sevgi ve muhabbetinden dolayı türbeye hizmet eden bu güzel insan da Cemal Öğüt Hocaefendiye yakınlıkduyar ve güzel bir dostluk kurulmuş olur. Cemal Öğüt Hocaefendi türbedarla yaptığı sohbetlerde bir şey dikkatini çeker. Türbedar Osmanlı devletine son derece bağlıdır, hatta o kadar ki Osmanlı adı geçtiği yerde muhakkak bir hürmet ifadesi belirtisi gösteriyordu. Bu nuranî ihtiyarın Osmanlı'ya bu derece bağlı ve hürmetli olması Cemal Öğüt Hocaefendinin merakımı celbeder, bir gün sorar:
    "Sizde Osmanlı'ya karşı derin bir sevgi ve muhabbet görüyorum, bunun özel bir sebebi var mı?" Nurani ihtiyar derin bir düşünceye daldı, kısa süre sonra başını kaldırdı ve şöyle dedi:
    "Allah ve Resûl'ünün muhabbeti, Osmanlı'yı sevmemi gerektirir." Cemal Öğüt Hocaefendi bu açıklamadan pek bir şey anlamaz. Anlamadığı da zaten yüz hatlarından anlaşılmıştır. Türbedar pek fazla bilgi vermek niyetinde değildir, ancak Cemal Öğüt Hocaefendi bir şeylerin olduğunu anlar ve ısrar eder. Nur yüzlü ihtiyar anlatmaya devam eder:
    "Osmanlı'yı sevmem için şu anlatacağım hâdise yeter de artar bile."
    1915 senesinde Medine'de başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır.
    1915 yılının hac mevsimi idi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan mü'minler geliyordu, bu gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık gerçek bir Allah dostu da bulunuyordu. Bu Allah dostu ile sizinle olduğu gibi yakınlık oluştu, sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki, kendi ağlıyordu, dinleyenleri de ağlatıyordu. O zamanlar Osmanlı'nın çok sıkıntıda olduğu zamanlardı, ehli küffar, islâm'a karşı saldırıya geçmiş, Payitahtta Çanakkale Boğazı'nda büyük savaş oluyordu.
    Hindistanlı âlimde bir şey dikkatimi çekmişti, sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken bile gözünden yaş eksik olmuyordu. Ağlamadığı zamanlar bile devamlı hüzünlü idi. Merakım artıkça artı ve bir gün kendisine bunun sebebini sordum:
    "Efendi! Bu mübarek yerdesin, gözün gönlün açılacağı yerde devamlı ağlıyorsun, ağlamadığın zamanlarda yüzünde hüzün var, bunun sebebi, hikmeti nedir?" Beni yayına oturttu, gözlerindeki yaş damlaları daha da hızlanarak akmaya başladı. Sonra yaşlarını sildikten sonra bana dedi ki:
    "Ben uzun yılların hasreti ile çok uzaklardan buralara geldim. Ben Kâinatın Efendisi'nin kokusunu, ruhaniyetini Hindistan'dan alırdım. Şimdi buralara geldim, Efendimin kabri şerifi başındayım, ama Hindistan'da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. Bu ne hâldir diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. Bu hâl beni perişan etti; Ağlamamın sebebi budur."
    Türbedar bu Allah dostunu dikkatle dinledi, ancak o da bu işe ne bir yorum getirebildi, ne de bir şey diyebildi. Ancak nur yüzlü türbedarın da kafası karışmıştı. Bu Hindistanlı âlimin, yalan söyleme, abartı yapma gibi bir durumu söz konusunu değildi. Son derece samimî bir hâl içindedir. Hindistanlı âlimin söylediklerine yabancı değildi. Her hac mevsiminde değişik bölgelerden gelen Allah dostları ile karşılaşır, onları Allah Resûlü'nün ruhaniyeti ile nasıl bağlantılar kurduklarını bilirdi. Bu Hindli âlim de onlardan biri idi, türbedarın bunda zerre şüphesi yoktu. Peki, bu âlimin söyledikleri nasıl açıklanacaktı?Kaynakwh:
    Yaşlı türbedar gündüz dinlediklerinin etkisinde kalmıştı, gece yatağına yattığında da kafasındaki soru işaretleri gitmemişti.
    Sabah namazına kalkmadan önce türbedar bir rüya görür. Rüyasında Kâinatın Efendisini görür. Nur yüzlü türbedar, edebinden Efendimize bir şey soramaz. Dün yaş******r aklına gelir, bir şey diyemez. Türbedarın düşüncelerine Kâinatın Efendisi cevap verir:
    "O kardeşimin hissettiği doğrudur. Ben her zamanki makamımda değilim, birkaç zamandır Çanakkale'deyim Çok zor durumda bulunan kardeşlerimi yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara yardım ediyorum
    Hindistanlı âlim, Allah dostunun vaziyeti anlaşılmıştı. Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Efendimiz bulunduğu makam itibariyle, bir anda birden çok yerde bulunamaz mı? Elbette bulunur, başta Hızır Aleyhisselâm'ın ve Allah'ın veli kullarının bulunduğu gibi. Buradaki, hâdise birine gösterirler, ondan da herkese duyururlar mahiyetindedir.

    --:çanakkale geçilseydi ne olacaktı?
    savunma kırılacak kısaca başta istanbul olmak üzere türkiye feth olunacaktı. mantık yürütün istanbul feth olunduğu zaman vatikan şu açıklamayı yapması yüzde yüzdü!!!

    peygamber efendimizin istanbul ile ilgili hadisi şerifini hatırlatarak işte istanbulu biz fethettik demekki o güzel kumandan Lord Kitchener o güzel asker anzak ve ingiliz askeri demiyecekmiydi ? islamı bitirebilmek için herşeyi yapmıyacakmıydı!!!
    (not burada işgal ile feth karıştırmayalım)
    5 ...
  32. 18.
  33. bu durumla ilgili asıl acı olan ise köylerde, mezralarda yaşını başını almış bastonlu amcaların bunları gerçekten olmuşçasına etrafındakilere anlatmasıdır. karşı çıktığınızda üzülürler falan, kendi hallerine bırakmak lazım...
    1 ...
  34. 19.
  35. bu manevi bir inanç meselesidir. kayıtlı olmayan, savaş sonrası cesedi veya kendisi bulunmamış bazı askerlere ait hikayeler vardır. Çok bilmişlik yapmanın lüzumu yok, nitekim bizzat cephede savaşmış kişiler böyle olaylar anlatıyorsa eyvallah diyip saygı duymak gerekir.

    Orada savaşanlarda bazı arkadaşlar burada arkalarından sallasın, ee buna inanıyorlar diye gülsün veya dalga geçsin diye gidip savaşmadılar. Sevsenizde sevmesenizde islam için savaştılar. Sözlüğün başında rahatça entry girebiliyorsan kimin sayesinde unutmamak gerek, haramzade olmamak gerek.
    3 ...
  36. 20.
  37. seyid onbaşının 275 kg lık topu kaldırması iman gücü değilde nedir allah aşkına.ilahi yardımlar asla bir ordunun savaş gücünün zayıf olduğunu göstermez.türk ordusu her zaman cesurca savaşmıştır.ama yinede yardıma ihtiyaç duyduğumuz anlar olmuştur.
    5 ...
  38. 21.
  39. öncelikle başlık malum kişinin ve onun ideolojisini karalamak için açılmış başlıktır.ben sözlüklerin(sanal değil bildiğimiz sözlükler ki buna bizde dahiliz aslında format gereği)objektif olması düşüncesindeyim.
    konuya gelince seyit onbaşı'nın o mermiyi kaldırması da bir bakıma hayal ürünüdür başlığa göre.demek istediğim siz inanın veya inanmayın tarihte bu şekilde açıklanamayan bir çok tuhaf olay olmuştur.tabi bunu ortam yapmak için ateist takılan gençler veya laikliği anlamayan sözde cumhuriyetçiler hemen pis yobaz,geri kafalı diye yaftalarsa bu benim doğru yolda olduğumu gösterir.
    olayın kahramanları ingiliz Kraliyet Ailesi Muhafız Alayından 4. Taburuna mensup seçilmiş askerlerdir.şahitler ise Yeni Zelandalı Frederick Rerchardt ve iki arkadaşı. Ayrıca Yeni Zelandalı Araştırmacı I.C. McGibbon konuyu inceleyip araştırmıştır.yani bu isimler müslüman veya türk değiller tahmin ettiğiniz üzere bunlar'' allah istedi o yüzden ermişleri gönderdi'' diyecek kişi değiller.
    Bilindiği üzer ingilizlerin başını çektiği itilaf devletlerin deniz filosu 18 Mart günü dayanılmaz bir yenilgiye uğratıldı. Bunun üzerine 25 Nisan 1915 günü kara harekâtına giriştilerse de Temmuz sonu geldiği halde istenilen başarıyı hâlâ elde edemediler. Bunun için 4 Ağustos ile 10 Ağustos arası 50.000 - 60.000 kişilik takviye birlikleri ile Anafartalar Körfezi'ne yaptıkları çıkarma ile şanslarını bir daha denemek istediler. Ama yapılan 3. çıkarmada büyük bir fiyasko ile sonuçlandı. Mustafa Kemal ve askerlerini aşamadılar. Bu savaşlar onların son çıkışları olacağı için güçlerinin tamamını kullanmak istiyorlardı. Bu itibarla her bakımdan savaş gücü yüksek olan Kraliyet Muhafız Alayı NORFOLK Birliğine de 4 Ağustos günü ÇANAKKALE'ye Hareket Emri verildi. Sözkonusu birlik 5 Ağustos 1915 günü Limni'nin Mondros Limanı'na ulaştı oradan imroz Adası'na vardı. 10 Ağustos 1915 günü de Anafartalar Limanfndan savaş bölgesine ayak basılmıştır. Gerekli hazırlıklar da yapıldıktan sonra 12 Ağustos 1915 günü Anafartalar Bölgesi Kükürtlü Pınar Mevkiinde savaşa katılmışlardır. 22 Ağustos kaydında mevcut ise de; esas olayın meydana geldiği savaş tarihi 12 Ağustos 1915 günüdür. işte 12 Ağustos 1915 günü ve öğleden sonra piyade ateşinin şiddetlendiği saat 16.30'da Yeni Zelandalı askerlerin ifadelerine göre: Albay Berkham'ın emrindeki NORFOLK Alayı'nın 4. Taburu diğer bataryalardan ayrılarak sağa doğru kaymaya başlıyor. Yani komşu taburlarla temaslarını kaybetmiş oluyorlar. işte o anda NORFOLK Alayının 4. Taburu subaylarıyla birlikte, gizemli bir şekilde ve görenlerin şaşkın bakışları arasında, katı görünümlü bir bulutun içine girip gözden kayboluyorlar.
    Burada hadiseyi ispatlayan ve bir o kadar da ilginç olan bir nokta da; , 1918'de ingiliz Hükümeti bir yazı ile kayıp birliğin Türkiye'den iadesini talep ediyor. Türkiye ise verdiği kati cevabında; Sözkonusu birliğin esir alınmadığı ve herhangi bir temasın bulunmadığı şeklinde oluyor. Yalnız yazının sayıları ve ekleri hakkında malûmat sahibi değiliz..iki Gelibolu gazisi tarafından açıklandığı şekilde hadise; NORFOLK, çok ilginç ve gizemli olarak bir bulutun içine girmesi ve 4. Taburun bulutun arkasında hiçbir kimseyi bırakmayacak şekilde yükselip başka bir istikâmete sürüklenip gözden kaybolmasıdır.
    3 ...
  40. 22.
  41. açlık, susuzluk, yorgunluk, olanaksızlıkların sıkıntısı bir bünyede toplanınca görülmesi en doğal halüsinasyon.
    1 ...
  42. 23.
  43. +ermiş lazım mı abi?
    -yok canım ikile...
    +yav düşman kuvvetli ama.
    -ya bi siktir git amca savaşıyoruz şurda huzur ver yahu.
    +ama cephaneniz yok karşı taraf çok güçlü bak istersen şu gemiye bir üfürüvereyim.
    -yok anam, yok canım ikile hadi.
    +size de iyilik yaramıyor.
    -yardım edin de 100 yıl sonra sahiplenin diye mi? çakal seni...
    +tamam madem biz de 1974'ü bekleriz kıbrıs'ta yardım ederiz madem.
    -bsgçk...
    4 ...
  44. 24.
  45. + mehmet komutanım bütün birlik ağır ateş altında, yardım yollayın....

    - ya demek öyle... askerler unleash the beast.
    0 ...
  46. 25.
© 2025 uludağ sözlük