Bazı insanlar ın en çok sevdiği ve bir anlamda dillerine slogan edindikleri bir cümledir çalışmanın da ibadet olduğu. Ancak anlamakta güçlük çekiyor insan. Bu nasıl bir ibadettir ki diğer tüm ibadetlerin göz ardı edilmesini haklı çıkarabilmektedir.
Şüphesiz insanın çalışması ve helal yollardan para kazanması son derece tabii bir şeydir. Ancak çoğu insanın dikkatten kaçırdığı bir nokta vardır ki, bu da çalışmak da dahil dünyalık yapılan her türlü faaliyetin kişi için amaç değil ancak araç olabileceğidir. Siz işinizi ve para kazanma sevdanızı hayatınızın merkezine yerleştirir ve olmazsa olmaz bir amaç haline getirirseniz zamanla para sizin değil siz paranın kölesi haline gelirsiniz.
Öte taraftan "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışmalı" sözünün de ayrı bir slogan olarak karşımıza çıktığını görürüz. Ancak her nedense insanların önemli bir kısmı her an ölebilecekleri gerçeğini çoğunlukla göz ardı ederek hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için çalışıp çabalarlar. Günlük koşuşturmaca içinde her şeye vakit bulur insan. Sosyal medyada gezinir, maillerini okur, bilgisayarda oyun oynar, telefon açıp dostları ile dakikalarca konuşur ya da bir şey almak istiyorsa örneğin saatlerce mağaza mağaza dolaşır, ama iş ibadet etmeye gelince her nedense vakit bulamaz ibadete.
Samimiyetsizdir çoğu insan. Yerine getirmesi gereken kulluk vazifelerinden sıyrılmak için türlü bahanelerin ardına sığınır.
Hem çalışıp, hem de ibadet etmek isteyenlerin başına ise gelmeyen kalmaz. Çalışmak üzere bir iş başvurusunda bulunduğunuzda iş görüşmesi sırasında sizinle mülakat yapan kişiye günün belirli vakitlerinde ibadet etmeniz gerektiğini söylemiş olun. Müslüman bir ülkede yaşamamıza rağmen acaba nasıl bir tepki ile karşılaşırsınız? Çoğunluk tarafından ne kadar iyi bir iş geçmişiniz olursa olsun dikkate alınmayacağınız kesin. Ya da biraz dini duyarlılığı olan kişilerden "Hepimiz Müslümanız elhamdülillah, ama çalışmak da ibadettir" ya da "iş zamanı namaz kılamazsın ama akşam eve gidince kaza edersin" şeklinde yanlış bir dini tebliğe maruz kalmanız kaçınılmaz olacaktır.
Öğlen vakti verilen yemek molasının dilediği kadarını ibadetine ayırabilir kişi. insanın dini vazifelerini yerine getirmemek ve başkalarına da getirtmemek için bulacağı bahanelerin sınırı yoktur şüphesiz. insan edineceği mala mülke kendini malik sanır.
Oysa inananlar bilir; yerde de gökte de mülk ve yönetim yalnız Allah'ındır. Kur'an ayetleri bu konuya şu şekilde dikkat çekerken aynı zamanda örnek bir inanan profilini de ortaya koymaktadır:
"Öyle kişiler vardır ki ne ticaret, ne alışveriş onları Allah'ı hatırlamaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoyamaz. Onlar kalplerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar." (nur/37)
Şüphesiz hem kendimizin, hem de sorumluluğumuz altındaki kişilerin rızkını temin etmek için helal dairesi içinde dünyevi anlamda da çalışmamız ve hatta üzerimize vazife olan işimizi en iyi şekilde layıkıyla yapmamız gerekir. Dini açıdan bu noktada bir sıkıntı bulunmamaktadır. Allah biz kullarına Kur'an'da;
"Boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul (insirah/7)
diye öğüt vermekte ve yine kullarından bir kısmının "yeryüzünde dolaşarak kendi lütfundan bir şeyler isteyeceklerini" (müzzemmil/20) bildiği için onlara kolaylık getirdiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla kişinin alın teri ile çalışması helaldir. Ancak hiçbir çalışma ya da uğraş, Allah'ın emirlerinin önüne geçirilemez. Hayatın amacı haline getirilemez. ibadetleri yerine getirme gerekliliğini ortadan kaldıramaz. Çeşitli bahanelerin üzerine kılıf olamaz. işlerin en güzeli; Allah'ı hoşnut etmek için yapılandır. Kendine bir iyilik yapmak istiyorsa insan şunu unutmamalıdır tek bir an: Daima ölümün lehine işler zaman. Dünya için topladığın yeter; biraz da ahiretin için kazan!
De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, az kâr etireceğinden korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler size Allah'tan, Elçisinden ve Allah yolunda mücadele etmekten daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan çıkmış topluluğu (doğru) yola iletmez." (tevbe/24)
Dini gereklerini yerine getirmeye çalışan hatta Müslümanlar tarafından oluşturulmuş, cemaat, vakıf, dernek ya da benzeri organizasyonların bir parçası olarak Allah'ın rızasını kazanmayı ve dine hizmet etmeyi hedefleyen insanların büyük çoğunluğunun da zaman zaman bu şekilde bir gaflete düştükleri ve yapmaya çalıştıkları hayırlı işler sebebiyle kimi kulluk vazifelerini ihmal edebildikleri ya da dini hassasiyetlerde gevşeklik gösterdikleri görülür. Şeytan da boş durmaz ve "Sen zaten hayırlı bir iş yapmaya çalışıyor ve yoruluyorsun o kadardan bir şey olmaz" şeklinde vesveseler ile kişinin vicdanen rahatlamasına dolayısıyla daha da gevşemesine sebep olur. Kısacası, dini konularda ileri sürülen bahaneler sadece Allah'a ve dine gereken önemi vermeyen insanlar tarafından değil, Allah'a ve dine önem verdiğine inanan ya da bunun için çalışan insanlar tarafından da ileri sürülmektedir. Şeytani tuzaklardan korunmak için sürekli olarak Allah'a sığınmak, uyanık ve dikkatli olmak ve nefsimize hoş gelen şeyleri imanımızın önüne bahane olarak getirmekten sakınmak gerekir.
ibadetle dinle imanla işi olmayanların sürekli sığındığı hadistir. peygamberimizin trilyon tane hadisini aklının ucuna bile getirmeyen yurdum insanı, bu hadise her daim dört elle sarılmaktadır, oysa bu hadiste çalışmak diğer ibadetlerin yerine geçer denmemiştir, ki peygamberimizin savaşta bile namazı bırakmadığını biliyoruz, bu hadise göre çalışmak da diğer ibadetler gibi bir ibadettir sevabı vardır denmektedir.
namazın orucun zekatın önemine ilişkin sayısız hadisi görmezden gelen bizler bu hadise maşallah dört elle sarılırız, oysa Allah Cuma suresinde cuma vakti geldiğinde işi gücü terk edip namaza gitmemiz konusunda açıkca uyarıda bulunuyor, çalışmak nasıl namazın orucun yerine geçebilir, sen cebini doldurmakla meşgul olacaksın, Allah.a ibadeti unutacaksın sonra bu ibadet olacak, ne güzel memleket dimi.