reklam ajansları, medya holdingleri ve prodüksiyon şirketleri açık ara öndedir bu kulvarda.
çalışanını günde 20 saat çalıştırmak gibi insanüstü koşullar sunmak böyle şirketlerin hamurunda vardır. gerekirse -ki bu konuda görüşünüzü soran olmaz, zaten sorsalar da bu kriz ortamında ne diyebilirsiniz- pazar gününüzü bile elinizden alma yetkisini kendilerinde görürler.
bir de stajyer ya da yeni mezunsanız zaten baştan öldünüz. yol parası, sigorta ya da maaş beklemek* ne haddinize kuzum? sesinizi çıkarmak bir yana, siz bile durumu normal kabul etmeye başlarsınız. bir nevi beyin yıkamadır yaptıkları; çünkü "daha yeni mezunum,tecrübem yok, maaş mı? yok canım daha neler" gibi cümlecikler dilinize sakız olur. iki laf etmeye kalksanız hakkınız olanı istemek adına, utanmadan yavşak gülümsemeleriyle şöyle ahkam keserler:
-bugün bir workshopa gitsen dünyanın parası, işi öğrettiğimiz için aslında senden para istememiz gerekir.
öyle güzel küfürler icat eder ki insan, ağzına kadar gelir de yutkunur; evlat acısı gibi koyar.
doğru olansa yutkunmak yerine, şu lafları söylemeyi normal bulan hıyarın suratına küfür tamlamalarını doya doya kusmak; sonra da kendini sokağa atıp yaşadığını hissetmektir.
kurumsallamış olan firmalarda öyle şeyler olmaz. gene eşek gibi çalışır mısınız?
pek tabii.
gel gelelim insana saygıları vardır. zira o tip gittiğinde yerine yenisini bulmak, onun oryantasyonu, işe alışması, adaptasyonu derken aradan geçen zaman ve para kaybı göze alınacak gibi değildir.
o bakımdan her ne kadar işsizlik olsa dahi unutmayın onların da size ihtiyaçları var. çalışacağını firmayı iyi seçin.
elemanlarını; çalışanı değil kölesi olarak gören, her şeye hakkı olduklarını düşünen, ülkemizde bu dönemde çoğunluğu oluşturan şirketlerdir. bunların müreffeh olarak yaşadıkları düzen, emeği sömürüyü de aşan, insanca yaşama hakkını bile çok gören, kölelik ötesi bir düzendir.örgütlenme ve sendika gücü olmadığı gibi, yasalar da patronların istediği şekilde çıkar. millet de sömürülmeyi nimet sanar. yoksulluk değil dikkat edin, açlık sınırının altında yaşayan milyonlara karşı ferrari koleksiyonu yapan, denize bile 20000$lık takıyla giren, primitive accumulation (ilkel birikim) ın hakim olduğu, üretim e dayanmayan, sanal ekonomi ve inşaatın (belli arsaların belli kişilere peşkeşiyle) tavan yaptığı bir sistemin, güzide çocuklarıdır bu şirketler.
isyan edenler çok olsa bu düzen değişir ama düşünmekten korkan insan isyan edebilir mi, tartışılır.
bunu en son servis diye bir kapalı kasa kamyonetin içinde evlerine bırakılan kadınların sel sularından kurtarılamayıp canlarını kaybetmeleri olarak açıklayabiliriz... yazık.