içimi sana döktüm ey sözlük , sen olmasan ne yapardım ben , birileri yorum yazsın diye konu açmıyorum ben .
seninle bir nevi dertleşiyorum sözlük ahhh sende olmasan.
gelelim hacete ;
kalabalık bir müşteri grubu olan bir şirkette çalışıyorum yani parakende satış yapan hergün onbilerce insanın ziyaret ettiği bir şirkette.
neyse.
bir gün eski berberim geldi 7-8 kes traş olmuşluğum vardır kendisine , abi muhabbbetine hastayım diyerek beni sevmişliğide vardır hay sevmez olaydı , geldi gördü beni abi nasılsın dedi öptü , abi, xxx ürününe ihtiyacım var dedi neyse verdim eline gitti , yanlış anlaşılmasın ürünü eline verdim , yazının sonunda keşke eline harbiden verseydin diyeceksiniz ama ben yinede ürünü verdim o an için,
meğer bu pezevenk ürünü çalmaya çalışırken güvenliğe yakalanmış kamera kayıtlarına bir bakıyorlar ben elemanı öpmüşüm.
hooop hadi ben insan kaynaklarına ;
-ne var ne oldu
+senin arkadaşını hırsızlık yaparken yakaladık
-benim arkadaşım değildir o tanıdığım biridir
+ama çocuğu öpüyorsun ben şahsen bayan olarak kimseyle öpüşmem
-ee o senin hayat görüşün biz erkekler öpüşürek selamşırız sonuç olarak sadet nedir ?
+-yani işte güvenlik uyuz olmuş savunmanı alacağız
+neden savunmamı alacaksınız (içimden)(ben seni orospu arkadaşlar var diyeye yadırgıyormuyum ki sen benim ipne bir tadığım var diye savunmamı alacan)
(bu arada 20 bin tl lik otomobilimde aşağıda bekliyor xxx firmasına güzide emeklerimi sunabilemek için beni taşısın diye)
- ama ürünü sen elinle veriyorsun ve o gidip çalıyor
+gayet normal biz satışçılar ürünleri hep elimizle veririz, içimden(siz hiç kıçının çatalıyla ürün teslim eden satışçı gördünüz mü ?
- ben yinede savunmanı almak durumundayım
+ şimdi sen bana ne demek istiyorsun , güvenmiyormusun bana, uyuzmusunuz benden , güvenmiyorsan ne bokuma şirkette tutuyorsun , e tutuyorsunda ne diye ayar vermeye çalışıyorsun?
- e ben bi müdürümü arayayım
+buyur ara
sonuç olarak görüşme bitti ve çıktım , ulen dedim 5 tl lik ürün için bile ipnelik yapabileceğimi düşünen şirketlerle çalışmam ne kadar doğruydu , aynı zamanda işin toplumsal boyutunuda düşündüm millet işsizlikten it gibi kıvrandığı günümüzde emeğin ve emekçinin hiç değeri yoktu ve hertürlü terbiyesizlik rahatlıkla yapılabilirdi , tabi onlara göre adam bol , şimdi burda sadece onlarada mı kızmalıydım , kesinlikle değil hala çıkıp birilerinin 3 çocuk yapın denilen topluma emeğin değeri azaltılıp daha çok köle empoze edilmesinede karşı durmak gerekirdi.
kısacası bu ülke asgari ücretliler cenneti olmuş , köle ve kölelik artık adetten olmuş i hala birileri değil mi siyasal olarak köle gibi yaşamak isteyen...
benim isyanım var ulen herkese isyanı olanda buyursun düşsün peşime...
bunu en son servis diye bir kapalı kasa kamyonetin içinde evlerine bırakılan kadınların sel sularından kurtarılamayıp canlarını kaybetmeleri olarak açıklayabiliriz... yazık.
elemanlarını; çalışanı değil kölesi olarak gören, her şeye hakkı olduklarını düşünen, ülkemizde bu dönemde çoğunluğu oluşturan şirketlerdir. bunların müreffeh olarak yaşadıkları düzen, emeği sömürüyü de aşan, insanca yaşama hakkını bile çok gören, kölelik ötesi bir düzendir.örgütlenme ve sendika gücü olmadığı gibi, yasalar da patronların istediği şekilde çıkar. millet de sömürülmeyi nimet sanar. yoksulluk değil dikkat edin, açlık sınırının altında yaşayan milyonlara karşı ferrari koleksiyonu yapan, denize bile 20000$lık takıyla giren, primitive accumulation (ilkel birikim) ın hakim olduğu, üretim e dayanmayan, sanal ekonomi ve inşaatın (belli arsaların belli kişilere peşkeşiyle) tavan yaptığı bir sistemin, güzide çocuklarıdır bu şirketler.
isyan edenler çok olsa bu düzen değişir ama düşünmekten korkan insan isyan edebilir mi, tartışılır.
kurumsallamış olan firmalarda öyle şeyler olmaz. gene eşek gibi çalışır mısınız?
pek tabii.
gel gelelim insana saygıları vardır. zira o tip gittiğinde yerine yenisini bulmak, onun oryantasyonu, işe alışması, adaptasyonu derken aradan geçen zaman ve para kaybı göze alınacak gibi değildir.
o bakımdan her ne kadar işsizlik olsa dahi unutmayın onların da size ihtiyaçları var. çalışacağını firmayı iyi seçin.
reklam ajansları, medya holdingleri ve prodüksiyon şirketleri açık ara öndedir bu kulvarda.
çalışanını günde 20 saat çalıştırmak gibi insanüstü koşullar sunmak böyle şirketlerin hamurunda vardır. gerekirse -ki bu konuda görüşünüzü soran olmaz, zaten sorsalar da bu kriz ortamında ne diyebilirsiniz- pazar gününüzü bile elinizden alma yetkisini kendilerinde görürler.
bir de stajyer ya da yeni mezunsanız zaten baştan öldünüz. yol parası, sigorta ya da maaş beklemek* ne haddinize kuzum? sesinizi çıkarmak bir yana, siz bile durumu normal kabul etmeye başlarsınız. bir nevi beyin yıkamadır yaptıkları; çünkü "daha yeni mezunum,tecrübem yok, maaş mı? yok canım daha neler" gibi cümlecikler dilinize sakız olur. iki laf etmeye kalksanız hakkınız olanı istemek adına, utanmadan yavşak gülümsemeleriyle şöyle ahkam keserler:
-bugün bir workshopa gitsen dünyanın parası, işi öğrettiğimiz için aslında senden para istememiz gerekir.
öyle güzel küfürler icat eder ki insan, ağzına kadar gelir de yutkunur; evlat acısı gibi koyar.
doğru olansa yutkunmak yerine, şu lafları söylemeyi normal bulan hıyarın suratına küfür tamlamalarını doya doya kusmak; sonra da kendini sokağa atıp yaşadığını hissetmektir.