-----spoiler--------
calıkusu agaclardan inmeyen haseri bir kız cocugudur.
uzak akrabası kamuran a satasıp durmaktadır.
derken gel zaman git zaman fusun daimi yatılı olarak bir fransız lisesi ne gider.
sık sık kamuran onu ziyarete gelmektedir.
ve bir gun kamuran calıkusu na evlenme teklif eder.
calıkusu kabul eder.
ama bir kadın gelir, kamuran ın ask yasadıgı bir avrupada yasayan kadından mektup getirir.
aldatılmanın uzuntusuyle calıkusu cok uzulur ve kamuran ı terk eder.
liseyi bitirir. ogretmen olarak atanır ve gezmeye baslar. burada idealist calıkusunun gerici memlekette yasadıgı zorlukları, yerine gore gerici zihniyetle, yerine gore cok zor sartlarla sınanmasını goruruz.
bir gun zengin bir yaslı adamla evlenir ama aslında halen kamuran ı ozlemektedir.
adam kanserden vefat eder.
ve bir gun sehre dondugunde kamuran onu bulur. askını itiraf eder. asıklar sonunda kavusur, gokten uc elma duser.
Miralay Hayrullah Bey, kitaptaki en sevdiğim karakterdir. Bir de Munise... Öldüğü kısmı okurken ağladım. Gerçekten en kolay okunan kitaptır. Boyutuna aldanıp okumamazlık edenler yanılmaktalar. Bir çırpıda bitiverir.
Sen dur daha Gulmekicinyaratilmis bacım, sen dur! ilerledikçe 3.yü de göreceksin, 4.yü de... Fakat Feride'nin gönlünde o vefasızdan gayrısına yer yok ve hiç olmadı. Zamane kızlarına laf anlatmak kâbil olmuyor :-).
ah benim guzel calıkusum. gonlunu kamran a katırdı. ne oldu simdi?
aynı anda iki kadını idare ediyormus.
erkeklere serefsiz deyince kızıyorsunuz.
hepsi aynı soy bunların:)
reşat nuri güntekin'in ünlü romanı. istanbul kökenli bir ailenin kızı olan ve anadolu'ya öğretmen olarak giden feride'nin kamuran ile yaşadığı aşkı anlatır. dizisi de çekilmiştir.
Yılın ilk günü yani 1 Ocakta bitirdiğim güzel bir roman. Yaklaşık 30-40 sayfasında tırnak içine aldığım cümleler var not etmiştim bir kenara. Onlardan birini yazmak istiyorum.
Üslup ve dil itibariyle Cervantes' in Don Kişot' una benzettiğim ; gözleri ışıl ışıl, pırıl pırıl dimağlı bir genç kızın hayatın ve kaderin zorlukları üstesinden gelmesini konu edinen , okurken adeta hayatın sırrına vakıf oluyormuşsunuz hissi veren aforizmalarıyla içinizde bir yaşam sevinci ve buruk bir mutluluk uyandıracak bir Reşat Nuri Güntekin romanı.
her yeni yaşta tekrar okunması gereken eşsiz eserdir. aşk, umut, mutluluk, çaresizlik, yalnızlık, öfke, gurur, üzüntü... bu kitapta her duygu vardır. boşuna atatürk'ün başucu kitabı olmamıştır. kaç defa okumuş olursanız olun her defasında kitabın başka bir yönünü keşfedersiniz.
"Saklamaya çalışma, nafile. Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor."
Resat nuri'nin en sevdiğim romanidir
Adı ilk olarak " istanbullu kız" konulmuştur, bi tiyatro eseridir sonradan reşat nuri birine gösterince onun "oğlum bu kadar uzamış bırak roman olsun" demesiyle romana çevrilmiştir.
Her sene alışkanlık haline getirdiğim bir takıntım var. Özellikle kendimi üzgün, çaresiz hissettiğim zamanlarda yaparım bunu. Sanki feride'yi bu ruh halinde iken daha iyi anlayacakmışım gibi.
Öncesinde kitabını okur, ardından kitaptan hiç çıkmamış, cümlesi cümlesine çekilmiş aydan şener'li 7 bölümlük, 1986 yılında çekilmiş olan dizisini izleyerek kendimi tamamen çalıkuşu'na vakfederim.
Keşke içine girsem ya. Bunlar bana yetmiyor. Direkt kitap olmak istiyorum. Kamran'ın abv ayrıca.
Peki ya esin engin'in bestelediği o muhteşem müziğe ne demeli? Allam aşerdim gene.
Ömrümün sonuna kadar okuyabileceğim tek kitap, izleyebileceğim tek dizi olabilir.
Ayrıca göz sağlığım ve ruhsal açıdan yıpranmamak için Türkan şoray'lı kartal tibet'li yeşilçam filmi versiyonunu izlemedim, izlemeyeceğim. Benim derin tutkumu zedeleyebilir.
Allah aşkına Türkan nasıl feride olabilir ya deliricem. Gidin sultan filminde oynatıp gündelikçi çilekeş kadın rollerine sokun. Neden zarif, hassas, neşeli ve bir o kadar yıpranmış duygusal feride? aklım almıyor.
Kartal tibet de Tarkan filmleriyle mini etek giysin. Kamran'ı sevmesem de onun asilliğine ve beyefendiliğine erişeceğini düşünmüyorum. Reşat Nuri'ye kastınız mı var nedir öf.
turgut özakman'ın "şu çılgın türkler" kitabında anlatıldığına göre atatürk'ün yayınlandıktan kısa bir süre sonra, büyük taarruz öncesi hazırlık aşamaları sırasında okuduğu ilham verici eserdir.
--spoiler--
Başkomutan Akşehir'de eski bir Rum evinde kalıyordu. Gazi öğleyin uyandı. Tıraş olup aşağıya indi. Mahmut bey, Salih ve Muzaffer bekliyorlardı. Ali Metin Çavuş kahvesini getirdi. Önce düşmanda bir hassasiyet olup olmadığını sordu. Az önce ismet Paşa telefon edip bilgi vermişti: “Yokmuş efendim” En önemli sorun buydu. Memnun oldu: “Biliyor musunuz gece Reşat Nuri bey’in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. ihmal edilmiş Anadolu’yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince ismet’e vereceğim. Sonra sizler de okuyun.
--spoiler--
Reşat Nuriciğimin beni edebiyatla ve kendisiyle tanıştırıp sevdirdiği ilk kitabı. Elbette kitap dilinin akıcılığını, sürükleyiciliğini, betimlemelerini bir tarafa bırakarak konusunun başlı başına ders niteliğinde oluşundan bilhassa kadınların okuması şiddetle tavsiye olunur.
Feridenin kendi ayaklarının üstünde dik duruşu, gururlu davranışı, kendi gücünü fark edebilmesi, yaşadığı zorluklar fazlasıyla hayranlık uyandırıcı. Reşat Nuri güçlü kadın imajında yarattığı ferideyi gönlümün orta yerine koydu.
Özellikle de erken yaşlarda okumanın güzel etkileri oldu üstümde.
Her genç kızın okuması gerektiğine inanıyorum.