Feride'nin; küçük yaşında ana babasını kaybetmesine, nişanlısı tarafından uğradığı ihanete, atılan iftiralara, namusuna uzatılan dillere, doğurmadan analık yaptığı munise'nin ölümüne, babası yaşındaki bir adamla evlenmesine rağmen güçlü duruşu ve yüzünden solmayan tebessümü bana hep güç vermiştir.
Feride'nin bir kadın olarak nelerin üstesinden geldiği ve ayaklarının üstünde durduğunu görmek benim umutlarımı arttırır.
Feride sadece bir kitap karakteri değil benim için.
Ömrünün sonuna kadar sadece bir kitap okuma hakkın olsa neyi seçerdin deseler; çalıkuşu derdim.
Nişanlısından nefret ettiğini zannederken aksine onu çok sevip, köşe bucak kaçma sebebinin ne yapacağını bilemez durumda oluşunu kitabının en sonlarında şöyle itiraf ediyor:
-yanlış, çok yanlış bir iş tuttuğumu bugün artık itiraf edeceğim. Ben her şeye rağmen seninle mesut olabilirdim. Evet, her şeye rağmen seviliyordum, sevildiğimi de bilmiyor değildim; fakat bu bana kâfi gelmedi. istedim ki çok, pek çok sevileyim, kendi sevdiğim kadar değilse bile ona yakın sevileyim. Bu kadar sevilmeye hakkım var mıydı? Zannetmem. Ben küçük, cahil bir kızım.
Ben seni sevmesini, senden ayrıldıktan sonra öğrendim. Yaptığım tecrübelerle, başkasını sevmekle sanma sakın. Gönlümün içindeki ümitsiz hayalini sevmekle.
Biz asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben asıl bugün dul kalıyorum. Bütün olan, geçen şeylere rağmen sen yine bir parça benimdin. Ben bütün ruhumla senin...
en son 12 yaşlarında okudum. çoğu kişi gibi benim içinde yeri özel. aslında unutkanlık huyum olmasa tekrar satın alıp bu sefer daha aklı başında okumak istiyorum. yine aklıma girdi bak hoff.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1574419/+
Bana kitap okumayı sevdiren kitaplardan bir tanesidir. ilk kez ortaokulda okumuş ve çok sevmeme rağmen biraz ağır bulmuştum. Sonra lise ve üniversite de tekrar tekrar okuyup çok sevdim. Atatürk’ün de çok sevdiğini öğrendiğimden beri başucu kitabım oldu. Birkaç ayda bir okuyorum.
1922 de Reşat Nuri tarafından kaleme alınan 1964 de siyah beyaz olarak Türkan Şoray ve Kartal Tibet’le çekilen,1986 da Kenan Kalav ve Aydan Şener in rol aldığı dizi şeklindeki romandır.
Reşat Nuriciğimin beni edebiyatla ve kendisiyle tanıştırıp sevdirdiği ilk kitabı. Elbette kitap dilinin akıcılığını, sürükleyiciliğini, betimlemelerini bir tarafa bırakarak konusunun başlı başına ders niteliğinde oluşundan bilhassa kadınların okuması şiddetle tavsiye olunur.
Feridenin kendi ayaklarının üstünde dik duruşu, gururlu davranışı, kendi gücünü fark edebilmesi, yaşadığı zorluklar fazlasıyla hayranlık uyandırıcı. Reşat Nuri güçlü kadın imajında yarattığı ferideyi gönlümün orta yerine koydu.
Özellikle de erken yaşlarda okumanın güzel etkileri oldu üstümde.
Her genç kızın okuması gerektiğine inanıyorum.
turgut özakman'ın "şu çılgın türkler" kitabında anlatıldığına göre atatürk'ün yayınlandıktan kısa bir süre sonra, büyük taarruz öncesi hazırlık aşamaları sırasında okuduğu ilham verici eserdir.
--spoiler--
Başkomutan Akşehir'de eski bir Rum evinde kalıyordu. Gazi öğleyin uyandı. Tıraş olup aşağıya indi. Mahmut bey, Salih ve Muzaffer bekliyorlardı. Ali Metin Çavuş kahvesini getirdi. Önce düşmanda bir hassasiyet olup olmadığını sordu. Az önce ismet Paşa telefon edip bilgi vermişti: “Yokmuş efendim” En önemli sorun buydu. Memnun oldu: “Biliyor musunuz gece Reşat Nuri bey’in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. ihmal edilmiş Anadolu’yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince ismet’e vereceğim. Sonra sizler de okuyun.
--spoiler--
Her sene alışkanlık haline getirdiğim bir takıntım var. Özellikle kendimi üzgün, çaresiz hissettiğim zamanlarda yaparım bunu. Sanki feride'yi bu ruh halinde iken daha iyi anlayacakmışım gibi.
Öncesinde kitabını okur, ardından kitaptan hiç çıkmamış, cümlesi cümlesine çekilmiş aydan şener'li 7 bölümlük, 1986 yılında çekilmiş olan dizisini izleyerek kendimi tamamen çalıkuşu'na vakfederim.
Keşke içine girsem ya. Bunlar bana yetmiyor. Direkt kitap olmak istiyorum. Kamran'ın abv ayrıca.
Peki ya esin engin'in bestelediği o muhteşem müziğe ne demeli? Allam aşerdim gene.
Ömrümün sonuna kadar okuyabileceğim tek kitap, izleyebileceğim tek dizi olabilir.
Ayrıca göz sağlığım ve ruhsal açıdan yıpranmamak için Türkan şoray'lı kartal tibet'li yeşilçam filmi versiyonunu izlemedim, izlemeyeceğim. Benim derin tutkumu zedeleyebilir.
Allah aşkına Türkan nasıl feride olabilir ya deliricem. Gidin sultan filminde oynatıp gündelikçi çilekeş kadın rollerine sokun. Neden zarif, hassas, neşeli ve bir o kadar yıpranmış duygusal feride? aklım almıyor.
Kartal tibet de Tarkan filmleriyle mini etek giysin. Kamran'ı sevmesem de onun asilliğine ve beyefendiliğine erişeceğini düşünmüyorum. Reşat Nuri'ye kastınız mı var nedir öf.
Resat nuri'nin en sevdiğim romanidir
Adı ilk olarak " istanbullu kız" konulmuştur, bi tiyatro eseridir sonradan reşat nuri birine gösterince onun "oğlum bu kadar uzamış bırak roman olsun" demesiyle romana çevrilmiştir.
her yeni yaşta tekrar okunması gereken eşsiz eserdir. aşk, umut, mutluluk, çaresizlik, yalnızlık, öfke, gurur, üzüntü... bu kitapta her duygu vardır. boşuna atatürk'ün başucu kitabı olmamıştır. kaç defa okumuş olursanız olun her defasında kitabın başka bir yönünü keşfedersiniz.
"Saklamaya çalışma, nafile. Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor."
Üslup ve dil itibariyle Cervantes' in Don Kişot' una benzettiğim ; gözleri ışıl ışıl, pırıl pırıl dimağlı bir genç kızın hayatın ve kaderin zorlukları üstesinden gelmesini konu edinen , okurken adeta hayatın sırrına vakıf oluyormuşsunuz hissi veren aforizmalarıyla içinizde bir yaşam sevinci ve buruk bir mutluluk uyandıracak bir Reşat Nuri Güntekin romanı.
Yılın ilk günü yani 1 Ocakta bitirdiğim güzel bir roman. Yaklaşık 30-40 sayfasında tırnak içine aldığım cümleler var not etmiştim bir kenara. Onlardan birini yazmak istiyorum.
reşat nuri güntekin'in ünlü romanı. istanbul kökenli bir ailenin kızı olan ve anadolu'ya öğretmen olarak giden feride'nin kamuran ile yaşadığı aşkı anlatır. dizisi de çekilmiştir.