eskiden her eve mutlak girmiş olan içinde yem yiyen tavuğun kafasının tık tık tık gidip geldiği gürültülü saat modeliyle hayatımıza girmiş ve şu anda telefonlarımın menüsüyle bizi yalnız bırakmamış bi sabahta öperek uyandır ulanlarımızdır.
ooze bar da carsamba ve cumartesi gunleri sahne alan ve dinlemeye doyamadigimiz grup. yaklasik bir ay once albumleri cikmistir. dedikodu isimli parcayi calar saat ten dinlemek ayri bir zevktir.
en büyük düşmanım aynı zamanda en büyük dostumdur. sabahları uyandırdığı için nefret etmişimdir, defalarca şiddete maruz kalmış ancak beni hala terketmemiştir.
belirli bir saat ayarlanıp bizleri * uyandıran alet bunların uyku sersemliği hemen kapatılıp uykuya tekrar dalınmaması için yürüyenleri yapılmıştır ve bende bi tane istemekteyimdir :)
önceleri bornova'daki kıç kadar teminal barda dinlemeye gittiğim. oradan ooze'a terfi eden ve yükselmesini sürdürüp şu an albüm çıkarmış olan, sağlam gitaristli, izmirli rock gurubudur...
bu da klibidir: http://www.youtube.com/watch?v=Z0PPtcTBGRA
gözlerimiz kapalı uyuyor vaziyette iken bile , istediğimiz zaman istediğimiz saatte bizi bıkıp usanmadan saatin kaç olduğunu hatırlatan ve uyandıran basit ev aleti.
an itibariyle, babamın tv üzerine koyduğu resim çerçeveli kıçıkırık bir modelinin zırırırıt-zırırırıt-zırırırıt-zırırırıt diye diye kafamı beynimi s.ktiği hede.
çocukluğumun katilidir. hiç unutmam kurmalı bir saatimiz vardı, o çalınca korkarak uyanırdım uykumun en güzel yerinde. hem okula gitme saati hep uykunun en güzel yeri değil miydi hepimizin??? işte o saat hem uykumun en güzel yerinin katiliydi, hem de ufacık bedenimin korku salgılamasındaki sebep. saatin çalmasından korktuğum için erken uyandığımı bile hatırlarım. sonra bozulmuştu o saat, tamire de gitmişti ama nasıl olduysa gene bozulmuştu. neden acaba???