bu sene güp güp götürdüğüm gerçek erik.
ekşiiii, acııı ama süper.
kırlarda ya da ilgilenilmeyen bahçelerin kenar köşesinde yetişir.
rengarenktir.
bu sene kırmızılarını gördüm yeminle kiraz sandım. o kadar bordo. başka bir ağaçta sarı bordo, bir başkasında sapsarı.
şehirlerde ve dahi çoğu köyde yediğimiz erik aşılı melez meyveler.
kimi kayısıya aşılanmış, kimi kiraza o yüzden tatları şekerli ama erik budur.
20 000 sene evvel atalarımın yediği erikle aynı tat.
dokunanı s.kerim. bırakın öyle kalsın. ekşi ve gerçek.
izmit teki köyümde, yol kenarlarında hala olabilmesi beni sevindiren erik.
yazdan bahsediyorum tabi.
zamanında anneanne macır pidesi yapardı. yuvarlak toprak fırında pişirirdi. nar gibi kızarır, yanında başka yemeğe ihtiyac duyulmazdı.
evin sundurmasına koca 2 tepsi gelir. ev halkı yer sofrasına oturur. yumulmaya başlarlardı.
taki yumulanlardan biri, soğukluk yok mu soğukluk diyene kadar lapır lupur götürülürdü.
soğukluk akla geldiğinde anneanne yerinden kalkar. bi tas içinde çakal eriği hoşafı getirirdi.
kıpkırmızı, hem ekşi hem tatlı.
yani anlayacağınız genellikle hoşaf şeklinde tüketilirdi. çünkü hakkaten acaip ekşi ve yakıcıdır. 3 tane üstüste yiyemezsin.
bu erik renk renk olur. sarısı daha tatlıcadır. kırmızısı iri bir kiraz büyüklüğündedir ve dalları basar bunlar. o kadar bol olur.
yav kısmet olmayınca olmuyor. gidip yerinde gördüm de alıp soğukluk yaptırmak aklıma gelmedi iyi mi? bak yeni ayıkıyorum daha.