şaşırtıcıdır ama gerçektir. ey özgürlük şarkısını vodafone'a satması üzerine bir gazeteciyle girdiği polemikte bu lafı ve daha fazlasını etmiştir. hepsi şurada: http://www.renkhaber.com/...ber_e_konustu_/12572.html
her ne kadar haklı olsa da ;
Zamanın Unesco Barış Elçisi olan Zülfü Livaneli'nin kendini kaybedip kitlelerde bıraktığı naif adam karakterini alt üst ederek sarf ettiği ağır sözler hiç mi hiç bir 'barış elçisi'nin ağzından dökülecek sözler olamaz. *
yaşar kurt hırsızlar parçasıyla livaneliye çok güzel cevap verilebilecek eylem.
bu dizelerden sonra başka birşey yazmak istemiyor insan çok güzel anlatıyor yaşananları...
sizlerle paylaşmak isterim o dizeleri:
Hırsızlar dolaşıyor hırsızlar
Para koyarlar cebine
Ruhunu çalarlar
Oğlum sesnin
Plastik bunlar yaşamıyorlar
Üstüne sürerler pisliklerini
Artıklarını sarkıklarını
Oğlum senin
Anasını satarlar melodinin
Hırsızlar dolaşıyor hırsızlar
Para koyarlar cebine
Ruhunu çalarlar
Oğlum..
en hafif tabirle dönekliğin yarattığı bunalımdır. kolay değil; hayatının baharı geride kalmış olacak, artık yaşlı bir kurta dönüşmüş olacaksın ve her yerde el üstünde tutulacaksın ama sonra senin çocuk diye bildiğin kişiler gelecek ve seni gerçeğinle yüz yüze bırakacak. burada yapılacak iki şey vardır: kişi ya geçmişin hesabınını verir, utanır veya hakaretlere başvurur. ister unesco barış elçisi olsun, ister eski bir hareketin lideri olsun hiç önemli değil. geçmişiniz değildir artık önemli olan, bugününüz önemlidir. artık bu noktadan sonra zülfü livaneli için iki yol vardır: ya medyadaki kalantorlar gibi geçmiş günlerini delilik günleri olarak nitelendirir ve kendisinin kişilik problemleri olduğunu dile getirir yada geçmişini siler atar ve yapılan eleştirilere kulaklarını tıkar. yol onun, ertuğrul dostundan, hadi arkadaştan artık istediği kadar öğüt alabilir bu konuda.
Hiç de şaşırtıcı olmayan bir haberdir. Takke düştü kel göründüdür.
Bunun bir de şarkı inkarı vardı ki evlere şenlikdir. Zamanında çok moda olan, kendisine prim yaptıran "yusufu vurmuş uzatmalı itin biri" sözleri kendisine köstek olmaya başlayınca ben söylemedim o şarkıyı diyivermişdir.
Halka malum olmuş şarkıların remixleri yakında diskolarda dinlenmeye başlanırsa şaşmayın. şarkıları sahiplenmek gibi bir itlik de yapmayın. Lakin o şarkılar halkındır artık, halksa vadofondur, shell'dir, forddur. halk mısın da konuşuyorsundur?
sabrında bir sınırı olduğuna örnek gösterilecek hadisedir.
canlı yayında gerçekleşmiş olması talihsizlik ve zülfü livaneli gibi bir sanatçıya yakışmayan, etik olmayan söz öbeğidir ki bu sözü kullanmayıp, sinirine yarenlik etmeyipte sitemini ona yakışır bir şekilde vermek istese it oglu it lafının karşı tarafı daha beter edecek ne cümleler kurardı ki bu seferlik olmamış. *
neden bu kadar tepki gösterildiğini anlamadım olay,zülfü döneli elli sene olmuş belkide arkadaş sen çıkmışsın hala köşenden atıp tutuyorsun," parayı halka ver" "yada kaç para aldın"ulen zaten sen bunları yazdığına göre parayı halka vericek bir özne yok ortada,eleştiri yapmak için eleştiri nedir ya.
zülfü nün ne olduğunu 5 yaşındaki çocuk biliyor,sen hala aynı yemeği servis ediyorsun,ikincisi neye dayanarak bu eleştiri yapılıyor,yılmaz güney in sürü filminde zülfü nün bestesi her izlendiğinde bir gerçek olarak insanların yüzüne çarparken ne düşünceklerini merak ediyorum.
geçmişte büyük bir enkaz kaldı bizlere ve biz bunlarla yüzleşeli çok uzun yıllar oldu,kimsenin kimse üzerinden prim yapmaya hakkı yok.
cem karaca için "dönek şerefsiz"denilse bunun ne kadar önemi var,bu ancak söyleyenin seviyesizliğini gösterir.
ne cem karaca ne de livaneli siyasi bir idol veya bir geleneğin temsilcisi değildir,yaptıkarı parçalarla topluma mal olmuştur ve bir döneme damgasını vurmuştur.
bunların ayrımına varanlar zaten varmıştır,varamayanlarında zülfü dinlemelerini tavsiye ediyorum.
zülfü livanali deniz baykal ak parti ile cumhurbaşkanlığı pazarlığı yaptı dediğinde kimse söylediklerini kaale almadı o dürüstlüğünü korudu, böyle çirkin pazarlıkların içerisinde yer almadı, ak partiye karşıyız diye yapılan doğrulara karşı çıkamayız dediğinde ne kadar vicdanlı ve ülke meselelerini ciddiye alan bir vatansever olduğunu gösterdi. eski sevenleri şimdi dönek diyor bu değerli sanatçıya, beste yapmış satmış kime ne? hak edene hak ettiğini söylemiş. işine geldiği şeyleri duymak isteyen, söylemediği zamanda bok atan zihniyete ders olsun.
işin boyutu ne kişinin ettiği hakaretle, ne de geçmişin kanıksanmasıyla anlaşılabilir. her sert tartışma da gözlemlenebilir bu tarz sözler, bazen gerekli olan şey tam budur. karşı tarafa nasıl bir eylem içinde olduğunu göstermek bazen sözcüklerin keskinliğine bağlıdır. keskin kelime karşı tarafı sakat bırakır. ancak işin etik boyutunu geçmek zorundayız bu konuda. aynı şekilde geçmişin kanıksanması da bu durumu açıklamaya yetmez. şöyle açıklayayım; zülfü livaneli'nin geçmişten beri gelen siyasal yönelimlerini ve inkarcılığını dillendirmek bugün için yetersizdir. dahası bunun böyle olmasından kaynaklanan kanıksama ve "aman bırakın" tavrı son derece yüzeyseldir. işin özü siyasal yönelimlerin açığa çıkartılmasıyla ve ileri bir hücumla anlaşılabilir. taraflaştırmak ve oluşan yarılmaya müdahale de bulunmak; işte siyasetin yapılış biçimi. yoksa kolay bir analizcilik üzerinden ilerlemek her şeyi açıklardı bize.
öncelikle ben bilmem kocam bilir anlayışıyla demişse doğrudur demek çok saçma.zülfü livaneli ya da bir başkası siyasi görüş,meslek falan filan karıştırmaya gerek yok.kimsenin hakaret etme küfür etme hakkı yoktur olamaz.hele livaneli gibi toplumda saygı gören,sevilen birinin hiç hakkı yok.
çok doğru söylemiştir. türkiye'de efendiliği üzerine tek bir laf edemeyeceğimiz birinin böyle bir lafı durduk yere kullanmaz.
(bkz: vardır hocanın bir bildiği)